Dilsiz Şairdir Benim Kentim !

Deniz Özen'in kaleminden Sinop Tanıtım Günleri.

Dilsiz Şairdir Benim Kentim !
09 Kasım 2018 - 12:48 - Güncelleme: 09 Kasım 2018 - 17:27

Sinop...!

Kör ressamım,
Dilsiz Şairim...

Eğrisiyle,
Doğrusuyla,
Gecesi sende, gündüzü bende saklı  kentim.

Hiç kör ressam ve dilsiz şair olur mu? ,demeyin!

 

 Oluyor işte...

Bu yazıyı  hiç yapmadığım bir şekilde televizyonun karşısında yazdım ve yazarken reklamlarda "Kayseri mantısı" reklamı vardı.

Utandım...

 

Kayseri'nin mantısından değil de, altın tepside Kayseri'ye sunduğumuz markamızdan ve yüz yıllık pastırmanın, elimizle kaptırdığımız mantımızın gölgesinde kalmasından utandım.
İstanbul'da yapılan tanıtım günlerinde gözüme ve gönlüme takılanları anlatmak için çıktım,kelimeler yolculuğuna...

SİNDEF, 5. kez zoru başardı ve İstanbul'da Sinop'u yaşatmayı başardı. 
Ortada çok ciddi emekler var görmemek mümkün değil. 
Gözlerimle görmesem, bir kenti bir gecede inşaa edilebileceğine inanmazdım! 

 

Ettiler gerçekten...
 
Ziyaretçi sayılarına, yazılı ve görsel basında çıkan haberleri ele aldığımızda, olay başarıya ulaşmış. Yani, maksadı amacına ulaşmış.
İstanbul'da yaşayan Sinopluların kentlerini tanıtma noktasında çok dikkatli olduğunu gördüm. Bence bunun nedeni, kaş yapayım derken göz çıkarma korkusu. 

 Haklılarda!

Zira Sinop öyle kolay tanıtımı yapılabilecek bir kent değil. Zaten tanıtıma ihtiyacı olmayan kenti tanıtmak, çok ama çok dikkat isteyen bir konu ve bu hassasiyeti ziyadesiyle hissettim.
 
Tanıtıma evet, Şova hayır !

 

Tanıtım dediğiniz hadise özellikle belediyeler arasında bir şova dönüştüğü kanaatindeyim. 

Tasarruf sürecinde olan Hükümet mi? Muhalefet mi? 
Bana göre Devlet ve hükümet ayrılmaz bir ikili. Tasarruf tedbirleri gereği işçi almayan AK Parti Hükümetinin Belediyeleri, tanıtım günlerinde bu kadar para saçması beni epeyi bir düşündürmedi değil.
Çok abartıyorda olabilirim...
Sanırım sorun, benim tanıtım anlayışımın farklılığı ile alakalı.
Ben olsam, bu kenti böyle tanıtmazdım. Belki de hiç tanıtmazdım, çünkü bir ürünü tamamen hazır hale getirmeden tanıtmanın sonucu realist ve kazançlı olmazdı.Şayet tanıtım konusu kent değilde, belediyeler ise sıkıntı yok...
 
DELİ HÜSNÜ !

Tanıtım günlerinde bir söyleşi bölümü düşünülmüş. Sinoplu olan ve olmayan kişiler, hem kenti hem de mutlu kentle birlikte götürdükleri anılarını anlattı. Bunlardan birisi de Kurtlar Vadisi dizisinin Deli Hüsnüsüydü.
Aslında anlatmaya çalıştılar,
Ama anlatamadılar !

Niye mi?
Hayatımda hiç bu kadar utanmamıştım biliyor musunuz!

Gazeteci, şair ve oyuncular Sinop'u anlatmaya gelmişler fakat; davul zurna sesi, oyun havaları birbirine girmiş, İlçe'nin sözde türküleri iki kelam etmeye müsade etmedi.

TV Programcısı ve Sunucu Seda Akbay, o güzel sesiyle Sinop ve Sinopluyu anlatmak istedi ama siyasetçilerin alana girerken;tokmağından kibir, davul sesinden ise ego çıkan ,zurna sesi buna müsade etmedi.

Çok utandım çok...

Mutluluğu, saygı ve hoşgörüsü ile övündüğüm Sinop adına utandım.
Olmaz olsun öyle karşılama!
Kime ağalık yapıyorsunuz?
Kime gövde gösterisi yapıyorsunuz?
Orası er meydanı mı?
Utanmıyor musunuz!
Şimdi bana kimse davul zurna ile karşılamanın adetten olduğunu söylemesin. Sinoplu demek; mütevazi demektir, hoşgörü, alçak gönüllülük demektir. 
Bu neyin kibiri?
Allah bir insana böyle küçük düşürecek bir an yaşatmasın. Zira dışarıdan o kadar itici, o kadar kötü görünüyordu ki anlatamam. 

Evlat olsa sevilmez denecek kadar...
 
Hele ki;

Milliyet Gazetesi yazarı ve aynı zamanda şair olan Hüseyin Akın'ın kentin yöneticilerini yerin dibine sokan doğru sözlerini, Tarihçi Yazar Fatih Gürdal'ın Alaattin Keykubat Camisi minaresinden düşme hatırasının bende yeri apayrı...
 
Aslında orada olan herkesin beyninde yer edecekti ki Allah'tan davul zurna sesleri ile kaynadı gitti :) Yoksa o haklı eleştiriler için çarşı karışırdı.
 
Neyse;

Haydi, devam edelim Sinop tanıtım günlerini gezmeye...
 
Stant alanına ilk girdiğinizde sağ tarafınızda, mutlu kentin gurur verici iş adamları SİAD ve SİYAD dernekleri "Sizinleyiz" mesajını veriyor.

Hemen solunuzda ise, Sinop Belediyesi "Hamzaros" yazısı selamlıyor sizleri, az ileriye gittiğinizde ise, aynı doğal güzelliği Valilik standında "Hamsilos" diye okuyorsunuz. Sonra vitesi geri takıp, "Ulan yanlış mı okudum? diye Sinop Belediyesinde yazan "Hamzaros" yazısında kala kalıyorsunuz. 

"Hamzaros" "Hamsilos" ikilemiyle bir kaç adım ilerlediğinizde ağzınıza sokuveriyorlar "Boyabat ezmesini" (Boyabat'a girenin izzeti ikramı almadan çıkma şansınız olmaz. Ya yiyeceksin ya yiyecek) O ağzınızda dolaşan eşsiz lezzet ile önce  Boyabat Kalesi’ne , oradan da "Kırkkızlar" kayalıklarında geçiyorsunuz yeni çeriler eşliğinde. .. 

Tam tarih yolculuğu yaptığınız sırada, AK Belediyeciliğin yaptığı meydan minyatürlerinde geliyorsunuz günümüze...
Yoruldunuz ya, hemen bir durak ararken gözleriniz, devasa bir "Durakhan" dikiliyor karşınıza. Boyun egzersizi yaparcasına kalkıyor kafanız en yukarıya. Durağan Belediyesi’nin "En büyüğü" benim olacak düşüncesi ile yaptığı devasa bir "Durakhan" kapısından tarihi koklayarak geçerken ; düğünlerde, "son bir parça zulmünü" yaşayan Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerinin notaları selamlıyor sizleri. Valilik standı değil, sanki bir konser sahnesi...

 

Kravatlı adamların bütün oturakları kapladığı Sanayi ve Ticaret stantına el sallarken, Sinop'un elleriyle ittiği cam sanayili günleri hatırlatan, bir mini atölyeyi kesiyor gözleriniz. Bir nakış gibi cama işlenen sanata baka kalırken gözleriniz, marka tescilini henüz yapamamış, Sinop için doğmamış çocuk anlamına gelen gemi modelleri "Bizde buradayız" diye sesleniyor sizlere...

"Eğitim şart" sloganından gem vuran ve az masraf çok iş dedirten, ortalama 40-70 yaş aralığına peynir ekmek gibi broşür dağıtan  Sinop Üniversitesi selamlıyor sizleri...
"Tam bitti" derken Mutlu Kent yolculuğunuz, Erfelek stantında "Musa Can" yazılı bir kürsü, derin bir üzüntüye boğuyor yüreklerinizi. 

Sana da selam olsun mutlu kentin can-ı cananı Musa Can abim. 
Vefayı, unutmamayı, kadr-i kıymeti anlatmış Erfelek Belediyesi...

İçeride ki ses kirliliğinden şişen kafanızı gökyüzü ile buluşturma düşüncesini yaşarken, binlerce Sinopluyu bir araya toplama başarısını yakalayan SİNDEF, "Güle güle,tekrar bekleriz" diyerek uğurluyor sizleri...
Dışarı çıktığınızda ise Sinop'tan da çıkmış oluyorsunuz. Nefesinizin burnunuzdan ciğerlerinize doğru ilerleyen yolculuğu birden duruyor !
 Bir daha kokluyorsunuz, 

Sonra bir daha !

Ama aradığınız kokuyu bulamıyor ve kendinize şu soruları soruyorsunuz; 
 
Sinop balığın başkenti değil mi? 
Hani kentin parfümü, balık kokusu? 
Nerede bu balık tezgahı?
Tam bu soruların cevabını ararken, Kars kaşarı ile göz göze geliyorsunuz. 

Kars ne? 

Kaşar ne alaka derken, Erzincan tulum peynirinin kokusu ile geliyorsun kendine. Bozuk zemin yüzünden, topal bir insanla empati kurma şansı bulurcasına, aksak aksak devam ediyorsun "Sinop Yöresel Ürünleri" çadırında. 
Hayatımda ilk defa "Sinop Sucuğu" ile orada karşılaştım ve dedim ki kendime, "Ulan birde gazeteci olacaksın! Meşhur Sinop sucuğundan haberin yok" kendi kendime çekişe çıkışa kaçtım çadırdan. 

Sonra dedim kendime, "Madem balık yok, nokul var, mantı var" İlk defa yine orada tanıştım çiğ mantı ile. Mantının çiğ olduğunu görevliye söyledim. Görevli ise " Burada böyle ama Sinop'ta böyle değil" cevabı tanıttı adeta bana mutlu kent esnafını...

 

İşte böyle geçti 5. Sinop Tanıtım Günleri !

Açılış programına katılamadım, çünkü organizasyonun basın ayağı, medya görevlileri için akreditasyon yaptırmayı akla düşürememiş, bu yüzden geçen sene açılış programından kovulmuştum. Yani benim için her yer Sinop :)

Değerli Adil Yıldız'a da  Sinoplu gazeteci olarak teşekkür ediyorum. Aldığı paranın hakkını vererek, işini o kadar liyakatla yaptı ki, Sinop için çok değerli olan, hiçbir çıkar gözetmeden hasta haliyle Sinop'tan İstanbul'a gelen  Osman Aksu abimize ve diğer meslektaşlarıma, " Buraya Çalışmaya geldiniz, herkes işini yapacak" demesinden anladım işine ne kadar değer verdiğini...

Bir kenti tanıtmak, şaşalı stantlar ve  devasa figürlerle etkili olur mu bilemiyorum. Eğer bir kentin kendisi ve insanı markalaşmışsa buna pek gerek olduğunu düşünemiyorum. 

Mutluluk anlatılabilir değil, aktarılabilen bir duygu,

Saygı ve hoşgörü de...

Sorun;

Karşında ki kişi ya da kişilere nasıl etki ettiği ile alakadar bence.

Türkiye'nin en mutlu kentini tanıtmak için, 
İçten gelen bir gülümseme yeterdi bence...

Dilsiz Şair,
Kör bir ressamdı benim için Sinop Tanıtım Günleri...!

Kalın sağlıcakla...


Bu haber 1796 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

<