Köşe Yazısı...

Köşe Yazısı...
08 Şubat 2016 - 23:53 - Güncelleme: 09 Şubat 2016 - 14:22

Aşksız Ömrün Dört gün…

Duygular harflerle buluşmayalı çokça pazarlar geçti, yazacak bir çok şey olmasına rağmen kelamsızlığı mesken tuttum uzunca zamandır.

Bu sefer değişik bir şey yapacağım, siyasetten, gündemden, 3. Sayfa dediğimiz trajedi ve akla gelmeyen ama başa gelen olumsuz olaylardan bahsetmeyeceğim.  Her zaman elimizde kalem gündemin peşinde koşmak ne yazara nede okur’a iyi gelmeyebiliyor.  Size tavsiyem, buraya kadar ilginizi çekmediyse bundan sonrasınıda okumamanız. Zira illa bu günü arıyorsanız merak odanızda bu sayfadan acilen çıkınız, çünkü sizin için kocaman bir vakit kaybı olacak…

Hadi bırakın gündemi, bugünü ve yarını, gelmek isterseniz sizinle en başa dönelim. Günümüzde bu günün dünden daha önemli olduğunu defaatle savunanlara inat en önemlisine yani en başına gidelim…

Dünya ömrünün toplamda dört gün olduğunu biliyormuydunuz? Aynen öyle, bende sizin gibi bilimiyordum. Takii geçenlerde biryerlerde okuyana kadar. Biliyorum sizde benim ilk duyduğumdaki gibi heyecanlandınız, yada ne saçmalıyor dediğinizi duyar gibiyim. 

Arıları bilir misiniz? hani kendilerince kainatı devri alem yaparak, zamanla yarışan kanatları ile o çiçekten bu çiçeğe emek ağı ören, uğrunda ayet inen, yaradanın kelamına mashar olan o mukkaddes mahluk.  Everenin varoluşunda  büyük bir vasıf sahibi, o minicik olupta koskoca dünyamızı ayakta tutan dünyanın ilk harikalarından birisi…

Aramızda yıllardır dolaşan bir deyimden devam edelim yolculuğumuza... “ Arı gibi çalışmak” bu deyimi duymayan kalmamıştır, toplum arasında çalışma performansının diğerlerine göre en yüksek olan kişiyi anlatan özlü bir deyim.

Peki;

ne demek arı gibi?

 Neden arı gibi ?

 Arı’yı bu kadar özel kılan ne?

Allah (c.c) yarattığı bütün mahlukların kendilerine göre özellikleri olduğu malumunuz. Fakat ”arı” dedin mi bir kez daha düşeneceğiz, çünkü dünyanın varoluşunu sağlayan bir özelliğe sahip. Kovanından çıkan arı devri alemini yaparken bir an bile durmaz, çünkü duramaz… durursa olmaz… koşmalı ve kesesini en güzel polenlerle doldurmalı ve diğerlerinden en erken varmalı başlangıç çizgisine. Bu azmin, bu yarışın nedenini hiç merak ettiniz mi? Ben ettim ve araştırdım, bulduğum cevap adeta bir tokat gibiydi…

Aşk !!!

Arıların bu denli yarışının tek bir sebebi varmış, oda arının kraliçeye olan aşkı… Yaaa işte bende böyle şaşırdım kaldım, şaşırım çünkü zamane aşklara baktığımda, mahlukat'ın sahiplenmeye ve savunmaya çalıştığı aşklara baktığımda arı denilen mahlukun bizden ne kadar üstün olduğunu görmemek kesinlikle gönül körlüğü...

Bu beni mest eden kıstas sizi de mutlaka etkiledi, ancak bunları yazmamda ki amaç şu aslında; biz yazarların en belirgin özellikleri olayları birbirleri ile harmanlayarak ortaya yeni bir kıskas çıkarmaktır. Bu bilgilerle yola çıktığımızda dünyanın aşk üzerine kurulduğunun altını çizmek isabetli bir karar olsa gerek.  Eğer arı’nın ki aşk ise, bizim yaşadığımız ne?  Saçmasapanlıklarla dolu, sözünün özü ile bağdaşmadığı, anlattıkları ile yaşattıkları farklı olan yaptıklarımızın adı aşk mı? Tabiki de değil… 

Yaratılanların en üstünü olarak sıfatlandırılan insanoğlu minicik bir arıdan ders çıkartarak aşkın tam olarak ne olduğunu öğrenecek.  Onca şair, onca ozan, onca edebiyatçı senelerdir bize aşkı anlatmaya çalışmadı mı? Oysa ki ; yüce Allah (c.c) bize aşkı en tatlı şekilde “bal gibi” anlatmış. Bizim koca koca yüreklerimize sığmayan aşk o minicik bedenlere sığıvermiş…

Ve biliyor musunuz? dünya bal olmadan ömrü sadece dört günmüş… yani aşk olmassa ömrümüz sadece dört dün...

O zaman bana söyler misiniz; Sizin aşkınıza göre ömrünüz kaç gün???

Bu haber 2302 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

<