Rektör Adayı 2023 Vizyonu Anlattı

Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve aynı zamanda Rektör Adayı Prof. Dr. Sedat Karayücel Müsiad’da yaptığı konuşmada 2023 vizyonu ve Yeni Türkiye’den bahsetti.

Rektör Adayı 2023 Vizyonu Anlattı
06 Haziran 2015 - 23:32 - Güncelleme: 06 Haziran 2015 - 23:38

Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve aynı zamanda Rektör Adayı Prof. Dr. Sedat Karayücel Müsiad toplantı salonunda vatandaşlarla bir araya gelerek 2023 vizyonu ve Yeni Türkiye’den bahsetti. Karayücel burada yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi;

“Dünyada ve Türkiye'de çok hızlı bir değişim yaşanmaktadır. Geleceğin dünyası ve Türkiye’si bambaşka olacak. Bu değişim sadece bilim ve teknolojide, biyokimyada değil; ekonomide, sosyal hayatın her kesiminde, kültürde ve en önemlisi zihinlerde ortaya çıkacaktır.

Öyle bir tarihi dönemeçteyiz ki ve de öylesine kıymetli bir gayrimenkulün üzerinde yaşıyoruz ki istesek de istemesek de değişeceğiz. AB bütünleşmesi, uluslararası siyaset ve ekonomik dönüşümler siyaset dünyasına da yansıyarak yöneten, kendisini sürekli yenileyen dinamik bir sistemi tetiklemektedir. Şayet iç dinamikler harekete geçip bu değişimi sürükleyemezlerse dış dinamiklerin dayatmasıyla sistem yenilenmesi er ya da geç gerçekleşecek. Ne yazık ki, küreselleşme rüzgârı ve dünya güçler dengesi hesaplarının zorlayacağı böylesi bir kabuk değişimi kontrolümüzden çıkabilir. Başlama düdüğünü bizim çalmadığımız değişimin kendi milli menfaatlerimizi ve önceliklerimizi yansıtmasını da kimse beklememelidir.

Madem değişim kaçınılmaz o halde değişimin ana unsurları, dünya koşullarında yeniden tanımlanacak yerimiz, reformların hangi sırayla gündeme getirileceği, atılacak adımların zamanlaması, yönetimi, toplumun geniş kesimleriyle ortak anlayış noktalarının çıkartılması ve uygulamalarının izlenmesi nasıl olmalıdır? gibi sorulara vakit geçirmeksizin cevap aramak zorundayız. Sonbahar rüzgarında bir oyana bir bu yana savrulan yaprak misali kendimize kimlik, rol ve konum aramamak için ayakları yere basan berrak bir stratejik vizyon geliştirmeliyiz. Geleceği tevekkülle beklemek yerine onu tercihlerimiz doğrultusunda biçimlendirmeliyiz.

Stratejik “Türkiye Vizyonu” için hedef olarak cumhuriyetimizin 100. Kuruluş yıl dönümüne denk düşen 2023 seçilmesi kitleleri istikamet göstermek, motivasyon sağlamak bakımından çok önemlidir. Böylesi bir vizyon çalışması tarımdan eğitime, yabancı yatırımlardan bilgi ekonomisine, dış politikadan su sorununa sürdürülebilir kalkınmaya, güvenlik mimarisinden kent planlamasına, AB üyeliğinden alternatif enerji kaynaklarına, kültürel yenilenmeye kadar uzanan geniş bir menzilde değişen dünyanın ve Türkiye’nin fotoğrafını çekmeye, geleceğe dönük görüş ve önerileri paylaşmaya ihtiyacımız vardır.

Önümüzdeki dönemde Ülkemiz, öncelikli ve birbiriyle bağlantılı şu 4 temel hedef üzerine yoğunlaşmalıdır.

1.Siyasi Başarı ve İç Barışın Tesisi

Ülkeyi yeniliklere açacak esnek, yaratıcı, profesyonelliğe dayalı, bilgi ve deneyime önem veren, çapraz denetime tabi güçlü iktidarlar yaratacak, kişilerin özgürlüklerini alabildiğine geniş tutacak, sorumlulardan hesap soracak, her türlü kurumsal hegamonyaya karşı koruyucu, katılımcı yeni bir siyasi sistem çerçevesinde “yönetebilen demokrasi” ye geçilmesi başta gelen önceliktir.

2.İnsan Sermayesi, Teknoloji ve Sürdürülebilir Kalkınmaya Yatırım

İnsan varlığı bir ülkenin bugün olduğu gibi gelecekte de en önemli sermayesi olacaktır. Onun eğitimi, sağlığı, sosyal güvencesi ve doğru yerde istihdamı ülkeyi dünyada rekabet liginde üst sıralara taşıyacaktır. Milli ve manevi değerlerimize saygılı, ahlaki değerler ile donatılmış, akıl ve bilim ışığında bugününden haberdar ve geleceğe umutla bakan uluslararası çapta özgüveni yüksek insan yetiştiren dış dünya ile de uyumlu iyi eğitimli bireyler yetiştirilmesi öncelikli hedefler arasında olmalıdır.

3.Uluslararası Rekabet Gücünün Artırılması

21. Yüzyıldaki konumumuz, uluslararası piyasalarda rekabet edebilme ve başarma gücümüze bağlıdır. Sanayileşmek ancak yaratılan sanayilerin dünya ölçeğinde rekabetçi olmasıyla ölçülebilir. İhracatın ithalattan daha fazla arttırılması, teknolojik yaratımı ve geliştirilmesi başta çevre ülkeler olmak üzere stratejik amaçlı yatırımların arttırılmasına önem verilmelidir. Türkiye’nin karşılaştırmalı üstünlüğü bulunan tarım, turizm, tekstil/giyim, inşaat ve savunma sektörlerinde yeni bilgi sanayi ve teknolojileri hakim kılınmalıdır. Geleceğe dönük enerji arz-talep senaryosu, temiz, yenilenebilir ve maliyet açısından rekabeti aşındırmayacak enerji kaynakları esas alınarak geliştirilmelidir.

Özel sektörün lokomotif rol üstleneceği, küçük ve orta ölçekli işletmelerin ekonominin bel kemiğini teşkil edeceği, ülkemizin karşılaştırmalı üstünlüklerini yansıtan, uluslararası rekabet gücüne sahip, tekelleşmeyi kaldırıp adil rekabetin yerleştirileceği, devletin temel hizmet ve altyapıyı özellikle de gerekli hukuki ve kurumsal çerçeveyi sağlayıp denetimi üstlendiği, sosyal sorumluluklarını ihmal etmediği bir ekonomik sistem başlıca hedef olmalıdır.

4. Dış İlişkilerde Balans Ayarı

Ülke içi siyasi istikrarın temini, insan sermayesinde yatırım ve uluslararası ekonomik rekabet gücünün arttırılması, dünya jeopolitiğinde konumumuzu daha da sağlamlaştıracaktır. AB tam üyeliği ve ötesini göz önünde bulundurarak, ekonomik kalkınmamızın ve acil ihtiyaç duyulan diğer iç reformlarının tamamlanması için bölgemizde mutlak barış ve istikrar kuşağı oluşturmamız gerekiyor.

Bu stratejik hedef, komşu ülkelerde güven tazelemeyi ön planda tutan yeni bir işbirliği anlayışı geliştirmemizi, dünyanın geleneksel/yeni yükselmekte olan güçleri ile ilişkimizde Soğuk Savaş sonrası dönemin gerektirdiği ve hala mevcut politika/yapılara yansıtılmamış olan “balans ayarını” acilen yapmamızı zorunlu kılmaktadır.

“Bölge gücü” Türkiye’nin dış ilişkiler teşkilatını, insan gücü kaynaklarını yeni gereksinim ve değişimlere uyumlu hale getirmesi, özellikle de köklü bir zihniyet değişikliğini gerektirmektedir. Ayrıca dış politikaya bağlı eğitim programının gerçekleştirilmesi ve bilgi teknolojilerini yaygın şekilde kullanması şarttır.

Unutmayalım Atatürk, zamanının tüm olumsuz koşullarına ve yetersizliklerine karşı, 1923-1938 tarihlerinde, yani sadece 15 yılda Osmanlının küllerinden dipdiri bir devlet kurmayı başarmıştır. Düşünürseniz bu sürat ve bilgi çağında güçlü, akıllı, yaratıcı ve özgüvenli olduğumuz ölçüde kendi gelecek senaryolarımızı kendimiz yazabiliriz. Aksi takdirde başkalarının kaleme aldığı senaryolarda, çoğu zaman gizli gündemin farkına bile varmadan, figüran olarak oynamaya mahkum oluruz. “Yol Haritamızı” da okyanus ötesi ya da Brüksel’de çizerler, bunun için kendi yol haritamızı kendi milli irademizle çizersek başaracağımızdan kimse kuşku duymamalıdır.” Diye konuştu

Bu haber 2522 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

<