Cengiz DEMİREL

Cengiz DEMİREL

BU AÇIDAN
[email protected]

Bok Böceği ve insanoğlu !

09 Nisan 2021 - 15:55


Önce iki kişiydiler.Bir elma ile yetinebiliyorlardı.
Sonra 3-5-15-115 oldular. Elma ağacı değil, elmalık orman yetmez oldu..
Çoğaldılar...yüz binler , milyonlar oldular.. Yayıldıkça yayıldılar.. Onlar yayıldıkça, onlar çoğaldıkça bir şeyler daraldı, bir şeyler küçüldü ve hatta bir şeyler yok olmaya başladı..
Çoğaldıkça çoğaldılar, adına insana oğlu dendi.. Boylu poslulardı, iki ayakları üzerinde duruyorlardı..
Akıllıydılar..
Nasıl barınmaları gerektiğini çabuk öğrendiler, giyinmeyi, yemeyi, içmeyi de...
Giderek daha da çoğaldılar, sığamadılar yerlerine... Başka yerlerde de kendilerine benzer birileri vardı..
 Madem ki kendi alanlarına sığamıyorlardı, o halde kendilerine benzer yaratıkları kovmaları gerekirdi..
Adına savaş dediler...
Ama yine yetmedi... Yetemezdi de.. Yer açmaları gerekiyordu. Bu kez sonu gelmez şekilde doğaya savaş açtılar. Yaktılar, yıktılar, kirlettiler yok ettiler , milyonlarca yılda yetişenleri..

Aynı gökyüzü altında, aynı havayı solurken, aynı elmayı paylaşan iki kişiden çoğaldıklarına inanırlarken, önceleri insanoğluyken adları, bölündüler, parçalandılar. Sınırlar yarattılar kendilerine. Hapsettiler kendilerini adına devlet dedikleri sınırlarının içine.

Para denilen illeti buldular.
İşte o andan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı.. Olmadı!
Hep daha fazlasını istediler. Doymadılar. Ormanları yok ettiler, bataklıklar zararlıydı onlar için, kuruttular. Binlerce hayvan çeşidini yok ettiler, bir daha geri gelmeyecek şekilde.
Atomu parçaladı akıl. Adına bomba dediler, İnsanlar üzerinde denediler. Yok ettiler insanlığı ve insanlığın geleceğini. Bu büyük gücü geliştirdiler. Uçsuz bucaksız çöllerde denemeler yaptılar, nasılsa canlı yok buralarda diyerek.. Adı radyasyon oldu, uçsuz bucaksız çöllerden ortaya çıkıp, rüzgarlarla ve yağmurlarla binlerce kilometre ötede insanların başına yağan.
Mutlulardı birileri, adına kanser denilen hastalığı ve milyar dolarlık pazarlar yarattıkları için.
Ne para ediyorsa yok ettiler doğada.  Kürk uğruna, kürklü hayvanları, yağ uğruna balinaları.

Para idi tek dertleri.  Enerji dediler, kuruttular dereleri. Kuruyan yalnızca dereler değildi oysa insanlığın geleceğiydi.
Kimyasalları buldular..Türküler çağırarak gübre ve kimyasalları tarlasına saçan çiftçinin hıncını hiç anlayamadı BOK BÖCEĞİ. Kimyasaldan kaçmaya, ölmemeye çalışırken ve çiftçinin önünden kaçarken düşünüyordu. “Ne yaptım ki ben bunlara” diye. Oysa karasabandan önce tarlayı havalandıran kendisiydi. Ağırlığının kırk katı boku misket haline getirip toprak altına sokan, gübreleyen de kendisi idi. Toprak altına soktuğu boktan ağaçlar ve hatta ormanlar yaratmıştı oysa o minik yaratık. Kaçtı, kaçtı.. Arkasından gelen ise dev gibi bir şeydi.. çok uzaklaşamadı o devden.. Başına dökülen kimyasala yenik düştü. Çiftçi gördü bok böceğini, işi garantiye almak için bir de ezdi dev gibi ayakları ile. O, tarlanın son bok böceği idi.
Doğanın bağrına saplandıkça hançer, para, pul uğruna, derinlerden gelen iniltilere kulak tıkadı adına insanoğlu denilen yaratık.
“ Yapma diyordu” doğa,  yalvarırcasına.. İnledi, Seslendi, duyan olmadı. Sonunda sesini kıstı doğa, artık eylem vaktiydi.. Yazın ortasında kışı, kışın ortasında yazı yaşattı.. İnsanoğlu, Küresel ısınma dedi adına, geçiştiriverdiler..
İnsanoğlu anlamadıkça olanları, duymadıkça doğadan gelen iniltileri yeni eylemler sahneledi...
Adına virüs dedi insanoğlu. Oysa doğa sesini yükseltmişti en üst perdeden.. Önlenemiyordu yayılma ve yayıldıkça ölümler.

Şimdi çaresizdi insanoğlu o elle tutulmayan gözle görülmeyen yaratık karşısında.
Her devlet liderinden başka bir ses yükseliyordu.
VE,  “Hiç bir müsubetin bizden büyük olmadığına inanıyorum” dedi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanı. Hala insanoğlunun büyüklüğü vardı sözlerinde..
Hiç kimse, yok edilen, tarlanın son bok böceğinin yaşam hakkına saygıyı, özgürce akan derelerin kurutulmasını, madenler uğruna talan edilen ormanları yine düşünmedi.

Tarlanın son bok böceğini yok eden insanoğlu düşünmedi, düşünemedi başına gelenlerin yine kendi eseri olduğunu. Ve yaşadıklarını da çok çabuk unuttu. Tıpkı, etkileri hala süren Çernobil’i, Fukişima’yı  çabuk unuttuğu gibi.
Aslında, yalnızca unutmakla da kalmadı, teslim etti ruhunu, bedenini ve beynini, kendi eliyle kendi seçtiklerine!
Ve, O seçilenler karar verdiler kendilerini seçenler adına;  “ dereler kurutulmalıdır, yeni nükleer santraller yapılmalıdır, enerji adına, ormanlar yok edilmelidir, madenler uğruna!”

İnsanoğlu sustu, sustu, sustu!
Ve, son bok böceğinin çaresizliği gibi çaresizlik içinde yok etmeye başladı bu kez kendi kendisini!
Ta ki, çarenin, yine kendisinde olduğunu anlayana dek!






 

Bu yazı 803 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum