Erdoğan ERKAYMAZ

Erdoğan ERKAYMAZ

YAZIyorum
[email protected]

DERE YATAĞINA TOMRUK DEPOSU YAPAN ZİHNİYET

19 Ağustos 2021 - 13:54

Sel olayı, bizim gibi ülkelerde arazilerin yanlış kullanımı, ormanların çeşitli nedenlere bağlı olarak tahribi, yerleşme ve sanayi alanlarının seçiminde yapılan yanlışlıklar altyapı yetersizliği, hızlı nüfus artışı, sel ve taşkına karşı gerekli teknolojiyi kullanmama gibi pek çok nedenden dolayı daha etkili olmakta ve doğal afetlerde ilk sırayı almakta. Ranta, imar aflarına, dere yataklarına denetimsiz bina yapımına, afet nasıl oluşurun cevabını yaşadık Ayancık’ta…
                      Yazımı kaleme aldığım anda selin üçüncü günü; altyapı tamamen çöktü, kanalizasyon tahrip olmuş, elektrik benimde yaşadığım bölgeye bugün geldi, ilçenin yarısına yok, su yok. Küçük sanayi sitemiz çöktü, ayakta kalan binaların içi savaş alanı gibi… Esnafın demirbaşları makine takımları kum ve mil içinde. Pazar yeri diye bir şey kalmadı, artık ilçenin Pazar yeri yok. Hastane sular altında, konuşulanlar birkaç ay açılamayacak. Cevizli mahallemiz tamamen sular altında sular çekilmeden ne olduğunu anlayamayacağız. Küçük sanayi köprüsü ve şehrin bağlantısı iki köprü hizmet dışı. Babaçay köyünün yarısı gitmiş bugün itibariyle 6 ölüm açıklandı. Kayıp onlarca, hayatta olup olmadıklarına ilişkin endişe ediliyor.
                   Bu afetin gerçek sorumuşu yetersiz, basiretsiz yöneticilerdir. Hangi akıl, zihnşyet dere yatağına tomruk deposunu yerleştirmiştir, kentin 10 km önüne. Orman idaresinin mühendisi yok mu? Yenikonak bölgesinde tomruk deposunu kurdurdu. İlçede kereste ticareti yapan arkadaşımın söylemine göre sel öncesi “43 bin metreküp enval vardı” diyor. Bu tomruklar büyük bir hızla suyla birlikte Babaçay köyünü, köprüleri, sonra da şehri yok ede ede denizle buluştu. Yaşadığım ev deniz kenarında olduğundan bu tomruklar deniz üstünde Ayancık büyüklüğünde ada görünümü oluşturdu. Bu bir fıtrat değil, dere yatağına tomruk deposunu yapan zihniyet, basiretsiz yöneticilerin sorumsuzluğudur.
                 Ayancık yşayanı “sel” adını duyduğunda hep akıllara 63 seli diye başlar korkuyla endişeyle anlatılırdı. 1963 yılında olan büyük sel bu hasarı vermemiştir. Üç gündür değişik basın organları benimle mülakat, canlı yayına(Birgün gazetesi, Sözcü, Ulusal kanal, Ajans sinop, Global gibi) katıldım. Doğru bilgilendirmek adına afet alanlarında neler olup olmadığını izledim. Birçok STK kuruluşları acil nelerin ihtiyaç olduğunu sordular. Öncelikle içme suyu ve ekmek olduğunu bildirdim. Otogar yanındaki köprünün Cevizli mahallemiz üzerindeki Ayancık-İst. Ankara. Türkeli karayolunda devletin makine parklarının tırlar üzerinden geçişleri. Sağlık bakanlığı çadırı, STK ların gönderdiği su, ekmek dağıtımında önceler bir başı boşluk, koordine eksikliği hemen fark ediliyordu. Kriz masası kurulmuşsa bilmiyorum basın olarak biz çağrılmadık, oysa doğru haber biz basın mensuplarından alındığı ortadayken neden çağırılmadık anlamadım. Hoş iktidar mensupları ile devlet yan yanayken, muhalefet yerel yönetimi yanlarında göremedim.
                 İstanbul Büyükşehir Belediyesi mensupları, belediye başkanı, CHP Grup Başkan Vekili, Genel Başkan yardımcısı, milletvekili, il ve ilçe başkanının toplantısına katıldım. Toplantıda aldıkları eylem planlarını yazımı kaleme aldığım ana kadar hayata geçirişlerini takip ettim sonuna kadar da takip edeceğim. Özellikle İBB İmamoğlu’nun danışmanının “arkadaşlar evleri harap olmuş ailelerin mobilyasından beyaz eşyasına kadar eksikleri saptayın” demesi, kaybolan canların dışında her konuda yaraların saracağı izlenimini verdi. Bir de ekibin başında eski kaymakamımız, yeni İBB İSKİ Genel Müdür Yardımcısının olması oldukça umutlandırdı. Çünkü kendileri görev yaptığı dönemde de sel felaketi yaşamıştık, alanı çok iyi bilen bir Ayancık dostumuz.
                 Selin bu boyutta korkunçluğu yalnız tomruklar mı? ÇEVDER başkanının “Yenikonak Babaçay’da çay yatağına Ayancık HES tarafından yapılan regülatörde biriken suyun taşması nedeniyle taşkın sular yerleşim yerine dönerek oluşan sel masum insanların hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Açıklanan daha da vahim. Yine bir açıklamada; “ Ayancık çayı ve ve Türkeli yılanlı çayı şantiyelerinde uzun yıllar çalıştım, Ayancık için 120 metre olan dere yatağı genişliği, yürüyüş projeleri ile 80 metreye kadar düşmüş durumda, kesit gelen suyu fezeyanı alamayıp taşınca felaket kaçınılmaz oluyor” söylemi doğruysa bu kifayetsiz, bilimsellikten uzak sorumlulara ne denir? Pazar yerimiz bu nedenle mi yok oldu? Ez cümle;” Biz eskisinden daha güçlü çıkarız. Ancak, dersler iyi alınmalıdır.” Bu ara biraz sevindirici taraf “ Afet Bölgesi” ilan edildik.
                                                                                                                  

Bu yazı 1334 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum