SAVAŞ YÜKSEL; "HALKIN GÜNDEMİNDE ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YOK"

CHP Sinop İl Başkanı Av. İnan Savaş Yüksel, AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tüm partilere yeni anayasa çağrısı yapması üzerine açıklamalarda bulundu

SAVAŞ YÜKSEL; "HALKIN GÜNDEMİNDE ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YOK"
11 Şubat 2021 - 20:35
Yüksel konu ile ilgili yaptığı açıklamada; “AKP Sayın Genel Başkanı tüm partilere “yeni anayasa” çağrısı yapmıştır. Şaşırdık mı? Tabi ki hayır. Özal döneminden beri bildiğimiz bir yoldur bu; seçim kazanma zorlaştıkça, halkta destek azaldıkça yeni sistem arayışlarına girmek ve anayasa değişikliği yollarını aramak. Ne de olsa “anayasayı bir kez delmekle bir şey olmaz”. Her seferinde bahane de hep aynıdır; “darbe anayasası bu ülkeye yakışmıyor.” AKP Genel Başkanı da öyle demiş; “gelin hep birlikte tartışalım, farklılıkları tekrar tekrar konuşalım, sivil bir anayasa ortaya çıkartalım.” 1982 anayasası bugüne kadar toplamda 19 kez değiştirildi, bunlardan 12 tanesi AKP döneminde oldu, AKP döneminde 3 kez de referanduma gidildi. Adama sormazlar mı bunlardan hangisinde uzlaşı aradın, farklı fikirleri dinledin, önemsedin, katılmasan bile hangi önerilere değişiklik paketinde yer verdin diye? Şimdi yine “12 Eylül Anayasası” lafının arkasına sığınıp, sivil anayasa vaatleriyle, aslında sizi yine iktidarda tutabilecek, muhalif olan kesimleri daha fazla baskı altına alabileceğiniz, kurum ve kuruluşları daha fazla tahakküm altına sokabileceğiniz yeni formül arayışları içerisindesiniz. Şöyle bir bakalım AKP tarafından 19 yılda yapılan anayasa değişikliklerine; 26 Aralık 2002 tarihinde yapılan değişiklikle; ''Milletvekilliği Seçilme Yeterliliği'' başlıklı maddede değişikliğe gidilmiş, ayrıca TBMM üyeliklerinde boşalma olması halinde TBMM kararı ile ara seçime gidilebileceği düzenlenmiştir. Böylelikle Erdoğan‘ın milletvekili olabilmesinin önü açılmış, yapılan ara seçimle de Erdoğan Siirt milletvekili olmuştur. Yani tamamen kişiye yönelik bir anayasa değişikliğine gidilmiştir. 21 Haziran 2005 tarihinde yapılan değişiklikle, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'na (RTÜK) üye seçimine ilişkin düzenleme kabul edilmiştir. Böylelikle yandaş olmayan kanalları daha fazla ezebilmek için RTÜK ‘e AKP‘nin daha fazla egemen olmasının yolu açılmıştır. 13 Ekim 2006 tarihinde yapılan değişiklikle 30 olan milletvekili seçilme yaşı 25'e indirildi. Daha sonra da 18’e indirildi. Nasıl bir sivilleşme ya da demokratikleşme sağladı bilinemiyor? 31 Mayıs 2007 tarihinde yapılan değişiklikle; Cumhurbaşkanının 5 artı 5 sistemiyle ve halkoyuyla seçilmesi kararlaştırıldı, ayrıca TBMM seçimlerinin 5 yılda bir yerine 4 yılda bir yapılması kararlaştırıldı. Daha sonra tekrar 5’e çıkarıldı. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan değişiklikle; Anayasa Mahkemesi‘nin ve HSYK‘nın yapılarında değişikliğe gidilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısı 17’ye çıkartılmış, bu 17 üyeden 14’ünü atama yetkisi Cumhurbaşkanı’na verilmiştir. HSYK'nın 7 olan üye sayısı 22'ye çıkartılmış, Adalet Bakanı HSYK Başkanlığı görevini sürdürmüş, Adalet Bakanlığı Müsteşarı da Kurulda yer almaya devam etmiştir. Şimdi demokratikleşmeden bahsedenlere sormak gerekir; 2010 yılında elinizde değişiklik imkanı varken, hakim/savcıların bağımsız çalışması önündeki en büyük engel olan Cumhurbaşkanınca atanmış Adalet Bakanı’nın HSYK başkanı olması uygulamasından neden vazgeçilmemiştir? Hakim/Savcılar hakkında meslekten çıkarma dahil her türlü özlük hakkı konusunda tam yetkili olan HSYK başkanının PARTİLİ CUMHURBAŞKANINCA atanan biri olması acaba o parti siz olduğunuzda tatlı mı gelmiştir? 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan değişikliklerle; Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki sandalye sayısının 550'den 600'e çıkarılmıştır. Nasıl bir sivilleşme ya da demokratikleşme getirdiği halen anlaşılamamıştır. 25 olan milletvekili seçilme yaşı 18'e indirilmiştir. Bu tamamen genç seçmene bir göz kırpma, bir parmak bal çalma uygulamasıdır. Gençler o 600’e giremeyeceklerini zaten biliyor, seçilme yeterliliği değil iş istiyorlar, özgür üniversite istiyorlar. TBMM seçimlerinin 4 yılda bir yerine tekrar 5 yılda bir yapılması kararlaştırıldı. Yine aç kapa artema, ben yaptım oldu anlayışı. Niye indi niye çıktı? Bakanlar Kurulunu ve Bakanları denetlemek görev ve yetkisinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görev ve yetkileri arasından çıkarılması kararlaştırıldı. Yine çok demokratik (!) bir uygulama daha. İstediğimiz naneyi yiyelim, kimseye hesap vermeyelim. Ara verme veya tatil sırasında “…doğrudan doğruya veya Bakanlar Kurulunun istemi üzerine…” toplanabilen Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, bundan böyle yalnızca Cumhurbaşkanı tarafından toplantıya çağrılabileceği kararlaştırıldı. Meclisin kendi kendine toplanabilme yetkisini elinden alan yine şahane demokratik (!) bir uygulama daha.

Olağanüstü hal ilan yetkisi Cumhurbaşkanı Başkanlığı'ndaki Bakanlar Kurulu’ndan alınarak, Cumhurbaşkanı'na bırakılmıştır. Yine tüm yetkiyi tek adama bırakan bir demokratik (!) uygulama daha.”

Yüksel açıklamalarına şu şekilde devam etti; “Cumhurbaşkanı'nın yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarabileceği kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi için meclis tarafından yetki kanunu çıkartılmasına gerek kalmıyor ve bu kararnameler olağan dönemlerde sonradan meclis onayına da sunulmuyor. Yürütmeyi ilgilendiren her alanda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartılabilmesi mümkün. Bu, cumhurbaşkanına tek başına asli yasama yetkisi verildiği anlamına geliyor. Yine müthiş demokratik (!) bir uygulama daha, cumhurbaşkanı tek başına yasa yapabiliyor. Soralım; o zaman Meclis’e ne gerek var? Başbakan ve bakanlar kurulu kaldırılmış, bunların sahip olduğu tüm yetkilerin cumhurbaşkanına devredilmesi kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanı hem kaldırılan kurumlara ait yetkiler, hem de kendisine verilen bir takım yeni yetkilerle donatılmış olarak yürütme yetkisini tek başına kullanabilir hale gelmiştir. Zaten tek başına yasa da yapabiliyordu, üstüne tek başına yürütme yetkisi, yargıyı da zaten adalet bakanı ve HSYK ile tahakküm altına alıyor, oh suyundan da koy…Nerde demokrasilerin olmazsa olmazı KUVVETLER AYRILIĞI? 19 yılda yukarıda sayılan anayasa değişiklikleri ile anayasayı delik deşik etmiş, başı sıkıştıkça kurumlarla ve sistemle oyuncak gibi oynamış AKP, şimdi bize diyor ki gelin oturup konuşalım, sivil bir anayasayı birlikte yapalım. 19 yılın sonunda buna inanmak maalesef mümkün değildir. Toplumu kutuplaştırmayı metod haline getirmiş, kindar nesiller yetiştirmeyi marifet saymış bir anlayışın ortak akılla, uzlaşmayla bir anayasa meydana getirebileceğine kimin inanması beklenebilir? Daha dün yasal protesto hakkını kullanan Boğaziçili öğrencileri terörist ilan eden siz değil misiniz? Kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörist, fetöcü, ergenekoncu vs. şeklinde yaftalamayı seçenlerden “toplumsal uzlaşı – ortak akıl” gibi sözleri duymak gerçekten komik kaçıyor. Gönül gerçekten ister ki, bu ülkenin tüm partileri-sivil toplum örgütleri-sendikaları-kooperatifleri-meslek kuruluşları vb. otursun, uzlaşıyla bir anayasa yapsın. Ama aynası iştir kişinin lafa bakılmaz demişler. 19 yıldır ülkeyi yönetip bu noktaya getirenlerin bunu başarabilmesi olanaklı değildir. İnşallah CHP ve Millet İttifakı ‘nın iktidarında tüm bunları gerçeğe dönüştüreceğiz. İnsanların birbirini sevdiği, farklı düşünene saygı duyduğu, herkesin adil yargılandığı, hukukun üstün olduğu, liyakatın egemen olduğu, kimsenin yatağa aç girmediği, üniversitelerin özerk olduğu, yasakların son bulduğu, basının özgür olduğu bir Türkiye mümkün. Çok az kaldı, gidiyorlar. Tüm bu yeni anayasa çağrıları, uzaya gidiyoruz zırvaları vs. gündem değiştirme çabalarıdır. Halkın gündeminde yeni anayasa yoktur. Halkımız pandemiyle savaşıyor, esnaf kan ağlıyor, fiyatlar uçuyor, alım gücü her gün azalıyor, desteklenmeme neticesinde tarım bitiyor, kendilerine polis copu layık görülen öğrenciler yurtdışına göçü düşünüyor. AKP durumunun farkında, kendisini iktidarda tutacak yeni arayışlar peşinde. EYY AK PARTİ, SİZİ İKTİDARDA TUTABİLECEK BİR FORMÜL MAALESEF KALMADI, BOŞUNA DEBELENMEYİN” ifadelerine yer verdi.



 
Bu haber 990 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

<