Türk Ocaklarından 15 Temmuz ile ilgili basın açıklaması

Türk Ocakları Sinop Şubesi başkanı Metin Oktay FINDIK 15 Temmuz hain darbe girişiminin yıl dönümü nedeniyle bir basın açıklaması yaptı.

Türk Ocaklarından 15 Temmuz ile ilgili basın açıklaması
11 Temmuz 2017 - 16:30

 

 

Türk Ocakları Sinop Şubesi başkanı Metin Oktay FINDIK 15 Temmuz hain darbe girişiminin yıl dönümü nedeniyle bir basın açıklaması yaptı. 

 

 

 

Türk tarihinin en alçak ihanet girişimlerinden birine sahne olan 15-16 Temmuz gecesinin üzerinden bir yıl geçti. O gece Türkiye için hem bir utanç hem de bir gurur gecesi oldu. Bir utanç gecesiydi zira Türk milletinin şerefli ordusunun saflarında gizlenmiş birtakım hainler, bağımsızlık mücadelemizin sembolü, millet iradesinin tecelligahı Gazi Meclisimizi bombalamış, ülkemizin çeşitli yerlerinde sivil yurttaşlarımızın üzerine mermi ve bomba yağdırmış, Polis Özel Harekata karşı vahşi bir katliamı gözlerini kırpmadan gerçekleştirmiş, Cumhurbaşkanına karşı suikast girişiminde bulunmuş, hülasa Mehmetçiğin adını ve üniformasını kullanarak millete ve demokrasiye kastetmişti. 1990’larda başlayan yeni Sykes-Picot arayışları sürecinde 2003 Irak harekatından sonra askerimizin kafasına çuval geçirenler, bu coğrafyanın devlet geleneğine sahip en önemli gücü olan Türkiye’nin ordusunu içeriden yıkma planlarında yeni bir hamle daha yapmıştı. Darbe girişiminin millet duvarına çarpması, belki onları üzdü ama neticeden memnundular. Şanlı ordumuz ağır bir hakarete maruz kalmıştı. Devlet kurumları ağır bir tahribata uğramıştı. Daha önce, uydurma iddialarla devletin harim-i ismetine giren ve Genelkurmay başkanını terör örgütü lideri diye mahkûm ettirenler, Ergenekon-Balyoz kumpaslarıyla zaafa uğrattıkları orduyu şimdi de içeriden parçalamaya kast etmekteydiler.

O utanç gecesi aynı zamanda bir gurur gecesiydi, zira daha Cumhurbaşkanının açıklamasından da önce, hadisenin bir darbe girişimi olduğunu anlayan yurttaşlar sokağa çıkmış, tankların önünde durmuş ve ihanet planına meydan okumuştu. Polisimizin ve ordumuzun büyük kısmı bu hain girişimin akamete uğraması için elinden geleni yapmış, ertesi sabaha ulaşıldığında onları rezillikleri ve müptezellikleri ile teşhir ederek hain girişimi bastırmışlardır. Bir gurur gecesiydi o gece, zira öncelikle ve başta bazı iflah olmaz hain ve gafiller dışında, milletimiz kendi iradesine ve demokrasiye sahip çıkmış, Sayın Cumhurbaşkanımız ve hükümet teslim olmak bir yana açıkça tavır koymuş ve Gazi Meclis, üzerine yağan bombalara rağmen, dimdik ayakta durmuştur. O gece ihanet girişimine canları pahasına karşı çıkan başta Ömer Halisdemir olmak üzere bütün şehitlerimizi rahmetle yâd ediyoruz. Bu hain girişimin planlayıcılarını ve onların uşaklığını yapanları Türk milleti asla unutmayacaktır.

Aradan bir yıl geçti. Daha 16 Temmuz’dan başlayarak bu hain girişimin niteliği, sebepleri ve sonuçları üzerinde pek çok yazı yayınlandı, açıklama yapıldı. Devlet, darbe girişimini yapanları ve arkasındaki örgüt yapısını etkisizleştirmek için ilk başta ilan edilen OHAL çerçevesinde pek çok adımlar attı. Bunların bir kısmı zorunluluktan dolayı acele alınan tedbirlerdi. Zaman içerisinde, daha sükûnetle ve aklıselimle bu tedbirlerin sakıncalı yanları giderilmeye çalışıldı. Bununla birlikte hâlâ, at iziyle it izinin birbirinden ayırt edilemediği durumlar yaşanmaya devam ediyor. Devletin gözetiminde ve kurumların teşvikiyle palazlanan ve devleti ele geçirmeye cüret edecek bir kapasiteye ulaşan bu yapının, meşru görüldüğü hatta kayırıldığı dönemlerde, şu veya bu saikle okulları, dersaneleri, kuruluşları ve bankası ile ilişkisi olduğundan işinden-aşından edilen onbinlerce insanın hespsinin darbeci-terör örgütünü tasvip ettiğini söylemek mümkün mü? İktidar partisini destekleyen önde gelen medya mensupları dâhil pek çok çevre, haklı olarak, önceden cemaat veya hizmet diye anılan bu yapının gizli gündeminden habersiz geniş tabana yönelik işten çıkarmaları eleştiriyor ve bunun ileride yol açacağı sakıncalara işaret ediyor. Türk Ocakları da daha sürecin en başından beri bu meselenin hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde ve adaletin bihakkın yerine getirilmesiyle ele alınması gerektiğini ısrarla vurgulamaktadır. 4 Ağustos 2016’da yayınladığımız bildiride bunu şu şekilde ifade ettik:“ (…) bu mücadelede kurunun yanında yaşın da yanmamasına, sağlam deliller olmaksızın kişilerin mağdur edilmemesine özen gösterilmelidir.” O günden bu yana şahsî hesaplarını FETÖ bahanesiyle görmeye çalışanların, bizzat bu yapının kripto elemanlarının veya itirafçı kisvesiyle kendisini kurtarmaya çalışan bazı eski mensuplarının hedef şaşırtma taktiklerinin sonucunda kurbanlarının sayısı hiç de az değildir.

Bir başka önemli nokta ise devlet kadrolarında görevlendirmelerin cemaat, tarikat veya grup mensubiyetlerine göre değil adalet ve liyakate göre yapılmasıdır. Devletin temelinin adalet olduğunu sadece lafta değil, uygulamada da göstermek zorundayız. Makam ve mansıpların şu veya bu cemaat, parti veya gruba mensubiyet temelinde değil; ehliyet ve liyakat ölçülerine göre verilmesi, sağlam bir devlet düzeninin ve toplum barışının olmazsa olmaz şartıdır.

Bu haber 3098 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

<