Deniz Özen'in kaleminden hayata dair

Sinop sokaklarında yürüdüğünüzde, hep rastlarsınız onlara.

Deniz Özen'in kaleminden hayata dair
19 Ekim 2018 - 19:22 - Güncelleme: 19 Ekim 2018 - 20:35

Herkes "Anamı Soruyor" Babamı soran yok !

Çok sık duydum bu sokak jargonunda dönüp duran deyimi.
İstenildiği soruyu değil de, istenmeyen soru sorulduğunda kullanılır.

Gazetecik işte,
Bazen istemediğini ama genelde istediğinizi  sorar.
İşide budur zaten, sorulmayanı sormak, görülmeyeni yazmak...

 

Bütün Annelerin ellerinden öpüyorum.

Ben şimdi babanızı soracağım,
Babanızı,
Hayatı,
Yaşamayı...

 

Soruyla başlarım genellikle.
Önce kendime sorar, sonra cevap ararım attığım her adımda.
Kendimce aradığım cevabı bulduğumda, hem yorumlar, hem de sizlerle paylaşırım.
Soru ve cevap sofrasında sizlerle bölüşürüm en doğrusunu bulma adına...

 

Hep düşündüğüm ve bunu yaparken üzüldüğüm bazı hususları paylaşacağım sizlerle.
Hayattan gem vuralım biraz da...

 

Kan bağışı mesela !

Sinop sokaklarında yürüdüğünüzde, her zaman rastlarsınız onlara.
Ellerinde broşür,
Dillerinde naif bir pazarlama edası ile keserler önünüzü.
Ve o meşhur soruyu sorarlar "Kan Bağışında bulunmak istermisiniz" diye...

 

Onları her gördüğümde üzülüyorum aslında,
Sordukları o soru karşısında bir eziklik hissederim.
Ezikliğimin nedenini, kıyasla muktedir kılsak daha doğru olacak galiba !

 

Şimdi sizlerle iki şeyi hayal edelim;

1. si, Yolda yürürken karşınıza çıkan bu çocuklara verdiğiniz tepkiyi,
2. si ise, bir yakınınıza kan lazım olduğunda ki telaşınızı...

Birinci örnekte hepimiz için sıradan ve gelişi güzel bir an sadece.
İkinci örnek ise, hayatın durduğu ve çaresiz bir şekilde yükselen yardım çığlığı...

İkincisinde ki çaresizlik, birinci örnekte ki vurdum duymazlığımız olabilir mi?

 

Bence aynen de öyle...

Her birimiz, kimsenin uyarmasına, tetiklemesine gerek kalmadan kan bağışında bulunsaydık, belki de feryat figan kan arayanlar olmayacaktı !

Hayatın matematiği çok net ve kesin.
Hayata ne katarsan, sana yansıyanı da o olacak hiç şüphesiz.
Aynada görülen, aynanın sihirinden değil,
Karşısında duran kadardır...

 

Benim hep inandığım birşey vardır,
Sinop'ta hapşıran birinin Alaska'da yaşayanlara etkisinin olduğudur.
Yani, sadece hayat seni değil, sen hayatıda etkiliyorsun.
Ne verirsen, o gelir seninle gibi...

 

Konu sadece kan bağışı mı?

Değil !

 

İlk yardım mesela,

Bu hususta da iki örnek vereceğim,

1. si, Sokakta, denizde, dağda, piknikte, kısacası hayatının herhangi bir anında, ilk yardıma ihtiyacı olan birisiyle karşılaştınız, ne yapardınız?

2. si ise, En yakınınızın ilk yardıma ihtiyacı var, o zaman ne yapardınız?

Her iki konuda verdiğim iki örnek, tek yumurta ikizi gibi. Tıpkısının aynısı değil mi?

Cevaplarıda öyle...

Şimdi hayatı bir an olsun durdurun ve düşünün !

Ne isterdiniz ?
Hayat kurtaran mı,
Yoksa, Hayat kurutan mı?
Kan bağışında verdiğiniz kanın, en yakınınıza kullanılmayacağı ne malum?
Peki, ilk yardıma ihtiyaç duyan birisinin yakınınız olmayacağı?

 

Şimdi,

 "Kan bağışında bulunur musunuz? sorusunu gerçek anlamıyla tekrar sorayım;
Anneniz, Babanız,
Kardeşiniz,
Eşiniz,
Çocuğunuz için kan bağışında bulunmak ister misiniz?

Hiç düşünmeden "Evet" dediğinizi duyar gibiyim.

 

Peki mevzu neymiş?

O, sokakta yeri geldiğinde yüzüne bile bakmadığınız kırmızı yelekli insanlar, "sizlerin kendi hayatınızı kurtarmanızı" istiyor.

Hayatın şifresini, anlamını ve olması gerekeni hatırlatıyorlar adeta...

 

Siz hiç birinin hayatını kurtardınız mı?

Ben kurtardım.

Hayatını kurtardığım insanın yüzünde ki ifadeyi,
Hayatı kurtulanın yakınlarında ki o neşeyi,
Aldığınız o duaları ve içinizde oluşan o gururu, sevinci tarif etmem mümkün değil !

 

Aslında ölümle dans ediyoruz haberimiz yok !
Denizde boğulmak üzere olan kişi yakınımız olduğunda, yüzmeyi bilip bilmediğini, sonunun ne olacağını düşünmeden atlarız suya. İstatiklere göre,  boğulmaların bir çoğu, kazazedeyi kurtarmak isteyen insanlardan oluşuyor.

 

Ne zaman insan oluruz?

İnsanız tabiki de,
Tam anlamıyla ne zaman?

 

Bence şöyle oluruz,

İlk Yardım,
Can Kurtaranlık, meslek olmaktan çıktığında,
Her insan, ilk yardımı yapabildiğinde,
Suda boğulan birini kurtarmak için, birilerini beklemediğimizde,
Kan bağışı için ısrara gerek kalmadığı günde...

 

Ya bilmeden müdahale ediyor ölüyoruz,
Ya da çaresizce seyredip ölümü bekliyoruz,
Her anlamda da ölümü seyrediyoruz...

 

Ben ilk yardım ve can kurtaranlık da eğitimli birisiyim ve bu konuda kendimi çok şanslı hissediyorum. Sadece kendimi değil, yakınlarımı, etrafımdaki insanlarda şanslı. Çünkü, birine birşey olduğunda müdahale edebilecek bilgi ve birikime sahibim.

Sen ve senin  yakınların neden şanslı olmasın?

Bu mümkün,
Eskisi gibi değil artık,
İlk yardım için ücretsiz kurslar veriliyor.
Bırakın kursu,
Bunu öğrenmek parmaklarınızın ucu kadar yakın hepinize...

 

Son olarak;
Kan verirseniz, aramaya gerek kalmaz,
Bilinçli olursanız, kimsenin ölmesine gerek kalmaz.
Taktir-i İlahi'nin emr-i lütfuna da sual olmaz !
Ananız, Babanız başta olmak üzere, tüm sevdiklerinize yüce  Rabbim  hayırlı ömür ve ölüm versin inşallah. 

Ölüm değil beliki ama hayır da şerde senin elinde...

Kalın sağlıcakla

Deniz Özen

 

 

 


 


Bu haber 4051 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

<