Damak Tadı Değil, Gönül Tadı !

"Şehrullahi'l-Muharrem" olarak meşhur olan, yani "Allah'ın ayı Muharrem" olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir ay olarak kabul ediliyor. Bu ayda gelenek haline gelen aşure oldukça manidar bir rivayete dayanıyor.

Damak Tadı Değil, Gönül Tadı !
11 Ekim 2016 - 15:00 - Güncelleme: 11 Ekim 2016 - 15:26

Aşure'nin hikâyesi

Aşure pişirmek Osmanlıdan sonra daha önem kazanmıştır. Nuh peygamber zamanından geldiği de bilinmektedir. Herkes aşurenin varoluş hikâyesinin Hz. Nuh tufanı ile başladığını bilmektedir. Hz. Nuh, Hz. İdris peygamberden sonra kavmine gönderilen peygamberden biridir. Aşurenin hikâyesi ise şu kıssaya dayanmaktadır:

Oğulları olan, Sam, Ham ve Yasef kendisine iman etmelerine karşın Kenan ve kavminden pek çok kimse ona inanıp iman etmez. 1000 seneden fazla Allah'ın emirlerini kavmine tebliğ etmesine karşın ne yazık ki çok zulme uğrar ve onların alaylarına maruz kalır. Sonunda kavmini Allah'a şikâyet eder. Allah, Hz. Nuh'a çok büyük bir gemi yapmasını emreder. Ve ona yardım etmesi için Cebrail (as) kendisine yardımcı gönderir.

Hz. Nuh emre itaat ederek büyük bir gemi yapar ve kendisine iman eden ne kadar mümin varsa onları gemiye bindirir. Her cinsten birer çift hayvanı da yanlarına alır. Ve Allah sonunda büyük tufanı koparttır. Gökten yağan yağmurlar ve yerden fışkıran sular bütün yeryüzünü kaplar. Ten nur'un kaynaması ile gemi hareket eder.

Sadece gemiye binen müminler kurtulur. Gemi aylarca suda kalır. Bu zaman zarfında yanlarına aldıkları yiyecekler tükenmeye başlar. Geriye kalan yiyecekleri bir kazanda toplayarak bir çorba pişirmeye başlarlar. O zamanda yapılmış çorbaya bugün Aşure diyoruz.

 Aşurenin hikâyesi de bir rivayete göre bu kıssaya dayanmaktadır. Yüzyıllardan bu yana değişmeyen bir gelenek haline gelmiştir Aşure. Osmanlı zamanında bu aya çok önem verilir idi. Muharrem ayının 10. günü oruçla başlanırmış güne, kazanlarca aşureler yapılıp eşe dosta, konu komşuya dağıtılırmış. O zamanda aşure dağıtan gönüllü "aşure sebilcileri" varmış. Fakire, fukaraya aşure dağıtırlarmış.

Aşure günü olan önemli olaylar;

Yerlerin ve göklerin yaratılması

Hz. Ömer'in tövbesinin kabul olması,

Hz. Nuh'un tufandan kurtulması

Hz. Yunus'un balığın karnından çıkması

Hz. İdris'in göğe çıkması

Hz. İbrahim'in dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması

Hz. Süleyman'a saltanat verilmesi

Hz. Eyyub'un hastalıklarından kurtulması

Hz. Musa'nın Kızıldeniz'i geçmesi ve Firavun'un helak olması

Genel yayın yönetmenimiz Deniz Özen ise günün anlamına binaen şunları söyledi;  Öncelikle bu mukaddes "Şehrullahi'l-Muharrem"  ayının rahmeti, bereketinin üzerinize olmasını temenni ediyorum.

Yıllarca ayakta kalmayı başarmış olan ve sevginin en iyi ifade şekillerinden olan paylaşma duygusunun kat be kat arttığı bu önemli günlerin yarınlarımıza ışık olmasını temenni ediyorum.

 İletişim olanaklarının artması ile birlikte farkında olmadan insanların birbirinden bağı kopuyor.

Başparmakla iletişim kurduğumuzu sandığımız,

 Yakınımızın, dostumuzun cenazesine gitme yerine sosyal hesaptan üzüntümüzü ifade ettiğimiz,

Otomatik mesajlarla değer verdiklerimizin kalbine dokunduğumuzu sandığımız,

Sanal âlemin reel yaşamla yer değiştirdiği bu zamanda bu tür ageleneklere çok ihtiyacımız var. Gelecek için paylaşmak zorundayız…

Kalbine dokunarak, gözlere işleyerek,

Hissederek ve hissettirerek…

Bugün aşure günü,

Aslında bugün yokluğu bolluğa çevirme günü,

İnsanlığın asıl sebeplerinden olan paylaşma günü,

Bugün zamanın getirdiklerinin yanında bizden aldıklarına savaş açma günü,

Yapılan aşurenin ne kadar lezzetli olduğu değil,

Nasıl verdiğin,

Kimlere verdiğine ve niyetin…

Damak değil, gönül almalı aşurenin tadını…

Tokken değil, açken ye aşureyi, işte ne demek istediğimi o an anlarsın.

Yüce Rabbim niyet ve dualarınızı kabul etsin inşallah…

 

 

 

 


Bu haber 2339 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

<