23 Nisan’a Sahip Çıkamayanlar 24 Nisan’a Karşı Koyamaz
İktidar eline bir fırsat geçtiğinde milli bayram kutlamalarını engellemekten vazgeçmedi. Şehit haberlerinden Van depremine, Reyhanlı’daki terör saldırısından Somadaki iş cinayetine, Ermenek’teki maden kazasından dönemin cumhurbaşkanının kulak ağrıması gibi gerekçelerle Milli Bayramları yasakladı. Son olarak da imdadına koronavirüs yetişti. Ama buna karşın 15 Temmuz da en etkili kutlamalar, kilisenin camiye çevrilmesi kutlamaları, kendilerine ait kongrelerde koronavirüs hiç engel olmadı. En görkemli bir şekilde kutlamalar yapıldı. En son yaşadığım ilçem Ayancık’ta kutlanan “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” Atatürk anıtı önünde bayram protokolünde Milli Eğitim Müdürü çelenk sundu. Bayramın adını taşıyan çocuklar dahi yok.
Bilinmelidir ki; Bayramlar, toplumsal anımsamanın meydana geldiği önemli alanlardır. Aktarılan bilgi, deneyim ve geleneğin karşılığı olan kültürel bellek, bayramlar aracılığı ile geleceğe aktarılır. 23 Nisanlar da; 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılması uyanış hareketinin ve rejim değişikliğinin en önemli sembolüdür. 23 Nisan kutlamaları dönemler arası farklılıklar yaşamıştır. Cumhuriyet’in onuncu yılı olan 1933 yılında 23 Nisan kutlamaları diğer dönemlere göre çok özverili ve renkli kutlanmıştır. Çok partili döneme geçişte görülen fikir ayrılıkları, bayramların kutlama şekillerini değiştirmiştir. Askeri darbeler, kutlamalarda askeri yönü arttırılmış, tarih ilerledikçe bayramlardaki çoşku yavaş yavaş azalmıştır. Bazen bu gelişmeye toplumsal tepkilerde doğmuştur. 2020 yılı kutlamaları Covid19 virüsü bayram kutlamasını etkilemiştir. 23 Nisan günü bütün ülkenin belirlenen bir saatte ekran başında İstiklal Marşı’nın okunması, ailelerin evlerini süslemesi, toplu konutlarda tedbirlere uygun büyük kutlamalarla geçti. Son yılların en güçlü kutlamaları arasına girmiştir. Yani halk okullarından ve resmi kurumlardan sıyırarak tabana yayılacağını göstermiştir. İstenildiği kadar yasak, bahanelere rağmen…
Tabii unutmadığımız o günlerde felaket yoksa ülkede, büyüklerimizin sağlık sorunu da yoksa, Atatürk’süz, ilahili, Kuran tilavetli bayram kutlamaları yaptılar. Bazı bayramların da yönetmelik değişikliği ile içeriğini boşaltıp sembolik kutlamaya dönüştürdüler. Milli Bayramlar da siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının Atatürk anıtına çelenk koymasını da yasakladılar. İnsanımız “ulusal yas” gerekçesiyle bayram törenlerini iptal eden devletin tepe noktasındakilerin o günlerde düğünlerde havai fişekli müzik gösterili açılışlarda boy gösterdiklerini unutmamıştır.
Bu yıl da 24 Nisan Ermeni konusu tekrar tozlu raflardan indirildi. Ermeni Agos Gazetesesi kurucusu ve genel yayın yönetmeni Hrant Dink’in “Batı’nın Türkiye’ye karşı sık sık sermaye olarak kullandığı sorunu “sorun” olmaktan çıkarmanın bir tek yolu var, o da Ermenilerle doğrudan diyalog yolunun bulunması.” Maalesef Hrant’ı konuşturmadılar. Hrant Dink bu konuyu cesaretle söylediği için katledildi… “Bu çağda ne bir parlamentonun hakemliğe soyunmasını kabul ediyorum, ne de bir devletin...” “Ne sanıyorsunuz! Tabii ki atalarımın başına gelenleri biliyorum. Buna kiminiz katliam, kiminiz soykırım, kiminiz tehcir, kiminiz de trajedi diyorsunuz. Atalarım Anadolu diliyle kıyım derdi, ben de yıkım diyorum…” Gerçek hakem halklar ve vicdanlarıdır.” Asıl mesele bu olayı ne şekilde tanımlanmasından daha önemlisi iki toplum arasındaki yüz yıllık yaraların sarılması ve uzlaşma ikliminin hakim kılınmasıdır.
ABD başkanı Biden’in 1915 Olaylarını’nı “soykırım” olarak açıklamasını, Muhalefet CHP; “Bu açıklama tarihe büyük bir yanlış olarak geçmiştir. Geçmişte yaşanan trajedi üzerinden yeni bir gerilime yol açmak değil ortak acılarının sarılmasına çalışmak olmalıydı.” İyi Parti “Türk milletinin onur ve itibarına yönelik ağır bir saldırıdır.”demiştir. Ana muhalefet başkanı Biden’in “soykırım” açıklamasının ardından cumhurbaşkanının 3 gün sessiz kalmasını dikkat çekerek; “Erdoğan kükreyecek diye bekliyorlardı. Erdoğan konuştu, bırakın aslan gibi kükremeyi kedi gibi miyavlama sesi geldi” dedi.
İktidar dönemlerini “Yeni Türkiye” diyor. Oysa eski Türkiye, devlet aklını kullanan ve ABD’ye hak ettiği karşılığı veren ve de eyleme çeviren Türkiye’ydi. Başkan Jonson’a “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye yerini alır” diye tersleyen bir İsmet İnönü vardı. ABD’ye karşı Kıbrıs Barış Harekatı’nı yapan bir Bülent Ecevit, bir Necmettin Erbakan vardı. ABD’nin ambargo uygulaması karşısında Ecevit’in de öndördüğü gibi Türkiye’de ABD üstlerini kapatan bir Süleyman Demirel vardı. ABD ambargoyu kaldıırncaya kadar üstleri açmayan bir eski Türkiye vardı. Her konuda hamaseti elden bırakmayan, kendi dışındaki partileri dış güçlerin oyuncağı, hain, terörist diye tanımlayan iktidar Eski Türkiye gibi cevap verememiştir. Ez cümle “23 Nisan’a sahip çıkmayanlar, 24 Nisan’a karşı koyamazlar.”
Sevgi ile kalın
28 Nisan 2021
Erdoğan Erkaymaz
FACEBOOK YORUMLAR