Akdeniz iklim kuşağında yer alan ülkemizde ormanların büyük bir bölümü, yüzde 64’ü birinci ve ikinci derece yangına hassas alanlar oluşturuyor. Buna karşın hâlâ Türkiye’nin kendisine ait, kamu tarafından işletilen yeterli miktarda yangın söndürme uçak-helikopter-İHA filosu yok. Bunu bilen, her yıl yaşayan devlet o zaman acaba neden yeterli önlem almıyor? Bir süre önce THK envanterinde olup Yangın Söndürme filosuna alınmayıp çürümeye terk edilen uçakları da anımsıyoruz, bir saat bile uçmadan milyonlarca kira verilen yabancı uçakları da. Gece görüşü olan, daha teknik özelliklere sahip yeni uçak ve helikopterler neden yeterince alınmaz?
26 uçak, 105 helikopter ve 14 İHA olmak üzere orman yangınlarıyla mücadelede Türkiye’nin envanterinde toplam 145 adet hava aracı bulunuyormuş. Yaşadıklarımız, bunların yeterli olmadığını gözümüze sokuyor. “Ortaya çıkan hava aracı açığı kiralama yoluyla karşılanmaya çalışılıyor. Verilere göre 75 hava aracı için 3,7 milyar lira ödeme yapıldı”. “Kiralar için ; bir uçağa 164,6 milyon… sekiz İHA için ise toplam 1 milyar 364 milyon TL ödeme yapılmıştır” haberleri ise ortada…
Gerçek yönetici olmak, her zaman her şeyi bilebilmek değil, çevresinde iyi bilenlerden bir ağ oluşturmak, sorunlara anında tepki gösterip büyümeden çözebilmektir. Beceremiyorsa koltuğa zamkla yapışmak yerine daha iyi yapacaklara devredebilmektir. Bizlerin böyle bir şansı var mı, ev ödevi; düşünün!
***
Sadece ormanlarımız mı yanıyor? Elbette ki hayır! Yıllardır yaşananları tekrar yaşamak zorunda kalıyoruz. Gücü tekeline almış bir grup, sadece kendi hayallerini yaşamak için başkalarının yaşama alanını yakıp yıkıyor. Vatandaşlarımızın ortak ve anayasal hakları olan “hak, hukuk, adalet, sosyal devlet, bağımsız yargı, aş-iş-can güvenliği, insanca yaşama” gibi haklarını, kendi geleceğine engel görenler, bu düşünceyi savunanları muhalif görüp ötekileştirmiş, “ya benim dediğime uyarsın ya da hapisler seni bekler” mesajı vermektedir.
Yüz günü geçti, İBB Başkanı İmamoğlu ve arkadaşlarının adalete değil, hukuka değil, kanunlara bile uymayan bahanelerle tutuklanmasıyla başlayan süreç artarak sürüyor. Hukuk devletinde herkes, suçu varsa yasalara göre mutlaka yargılanmalı, aklanmalı veya cezalandırılmalıdır. Ama ülkede “hukukun siyasallaştırılması” utanmazca uygulanıyorsa çok ciddi sorunlara gebeyiz demektir.
Geleceğin CB adayı gösterilen bir kişiyi siyaseten yok etmek için yapılmayan kalmadı, her şey ortada… Otuz bir yıl sonra diploması hukuka uymasa da iptal edilebildi. Savcılık, siyasi yasak ve 8 yıl 9 aya kadar hapis cezası istedi; tam isabet… İhalelerden sorumlu olmasa da suçlu gösterilip tutuklandı. Ve onlarca, hatta yüzlerce CHP çalışanı benzeri suçlamalarla içeride… Üstelik canım ülkenin hangi ili-ilçesi olursa olsun, hepsinin sorumlusu bir kişi dosyalar açıp başkalarının alanını yok saysa da ne yetkili üst kurumundan ne de Hukuk Fakültelerinden gık yok; kendilerini var eden hukuk katlediliyor, ama biz cambaza bakıyoruz!
Ahtapotun kolları her yana uzanmaya başladı. İstanbul’dan sonra dün CHP’nin kalesi İzmir göz altındaydı, bugün de Adana, Antalya, Adıyaman sırada… Gerekçeler aynı. Vicdanı olan herkesin isyan edeceği cinsten, birileri ise çok mutludur sanırım… İşte şu alıntı gibi; “Beşiktaş Belediyesi'ne ocak ayında düzenlenen operasyonda tutuklanan suç örgütü lideri Aziz İhsan Aktaş, (…) etkin pişmanlıktan yararlandı.” Savcı sözüdür bu; şaka değil. Adam suç örgütü lideri, rüşvet vermiş, almış, ama bir zamanların “Osman’ımı” gibi bir tanesini bile kanıtlayamayacağı itirafları(!) sonucu anında özgür kalıveriyor. Eh; yeri boş kalacak değil ya, sayesinde yüzlercesi göz altında, içeride… Hatta İmamoğlu, çalışma arkadaşlarına “siz önünüze konan itiraf belgelerini imzalayın, ben nasılsa içerdeyim, siz kurtulun” demek zorunda kalmıştı. Ve yine “5.İdare Mahkemesi İmamoğlu’nun diploması için, iptal edenlerden belge isteyen yargıçlar, tam da karar aşamasında neden dağıtılır?” Rastlantıdır canım…
***
Birisi, hayallerinde yaşattığı siyasi sistemi bir şekilde “kullanışlı” kişilerin desteğiyle adım adım gerçekleştirmektedir. Anayasa başta olmak üzere TSK gibi göz bebeğimiz bir kurum bile darmadağın edildi. Yargı yeniden düzenlenirken parti ilçe başkanlarının yargıya geçmesine ve hızla yükselmesine seyirci kalanlar şimdi hangi yüzle “yargı bağımsız” diyebilecek? İnsanların inancı, etnik kökeni ve yandaş olması ya çıkış ya batış yolu olmakta… Tek engel gördüğü CHP yok edilmeye uğraşılıyor. CHP tarafına kayabilecek, birlikte hareket edebileceğini düşündüğü DEM’i, daha önce kaç kez oltada yem gösterip kandırdığı gibi yine kullanmakta. Bakalım bu kez de DEM yemi yutacak mı? Geriye kalanlar CHP yok edilebilirse zaten koşa koşa biat edecektir, plan bu.
Sanki bir “halat yarışı” yapıyoruz. Aklımızı başımıza alırsak ve bu oyunun ne kadar taraflı olduğunu görürsek bozabiliriz. Sayın Özgür Özel’in saat 15.00’te yaptığı açıklamayı bir kez daha dinlerseniz çıkış yolunun önünüzde olduğunu göreceksiniz. El ele, omuz omuza, yeniden demokrasiye, hep birlikte.