KAMUOYUNA ÇAĞRI
7537 SAYILI KANUN İLE ENGELLİLERİN BAĞIMSIZ HAREKETİNE GETİRİLEN SINIRLAR
7537 sayılı kanun ve aynı gün yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile artık engellilerin ÖTV istisnasıyla alacakları araçları beş yerine on yıl kullanmaları ve bu araçların %40 yerlilik oranında olması koşulu getirildi. Bunun hakkın özünü etkileyecek ölçüde olduğu kanaatindeyiz. Mülkiyet hakkını düşündüğümüzde tasarruf yetkisini on yıl gibi uzun bir süre ile Kısıtlaması ve de bunun üzerine %40 gibi yerlilik oranı getirerek, Türkiye’deki otomotiv sanayisi düşünüldüğünde seçenekleri daraltması hakkın özünü zedeler nitelikte. Nihayetinde bu politikacıların kaynak aktarma tercihini de ortaya koyan bir meseledir. Arzu edilir ve meclisten geçirilirse tümüyle de kaldırılabilir. Ama böyle varmış gibi göstermek zekamızla alay etmek sadedinden görünüyor. Politikacılar ve onları manipüle eden bürokratlar şuna karar vermeliler: engelliler ve yaşlılar açısından onların mobilizasyonunu kolaylaştıran araçlara erişim bir hak olarak tanınacak mı? Şayet tanınacaksa bu araçlar hangi araçlar olacak? Engelliler ve yaşlılar orta düzeydeki araçlara binemezler mi? Zaten önceden getirilen kısıtlama ile lüks sayılabilecek araçlara binilmesi engellendi. Hatta 2022 sonunda Neredeyse araç alınamaz durumdaydı.
Eğer ülkemizin ekonomik bir darboğazdan geçtiği ve bu sebeple herkesin fedakarlık yapması gerektiği söylenecekse buna da eyvallah. Peki o zaman da şu soru aklımıza geliyor: mesela neden kamuya alınacak araçlarda yerlilik şartı getirilmiyor? Neden buradan hareketle düzenlemeler yapılmaya başlanıyor? İyi niyetli şekilde başlanıyor diyoruz devamının kamuya alınacak araçlara getirilip getirilmeyeceği de meçhul…
Kimseden lütuf ya da imtiyaz beklemiyor; mevzuattaki hakların hayata geçirilmesini bekliyoruz. Açık alanlardan ulaşım araçlarına kadar yaşanan erişilebilirlik problemlerine söz söylemeyen politikacı ve bürokratların mevcut haklarımıza yönelen saldırısını asla kabul etmiyoruz. Bu şartlar sağlanmadığı sürece mobilizasyonumuzu sağlayacak ilave tedbirleri almak bir lütuf değil zorunluluktur. Şöyle ki: Anayasamızın 61. Maddesinde devlet sakatların topluma intibakı için gerekli tedbirleri alır ve 10. Maddesi ise fırsat eşitliğinin hayata geçmesi adına alınacak ilave tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı yorumlanamayacağı düzenlenmektedir.
Birleşmiş Milletler Engelli Kişilerin Hakları Sözleşmesi (CRPD) 21. Yy’ın BM nezdindeki ilk insan hakları belgesidir ve bizim kutup yıldızımızdır. Sözleşme engellilerin yaşamlarını daha bağımsız ve eşit bir şekilde sürdürebilmeleri için bir dizi önemli hak ve ilke sunar. Özellikle 28. madde, "Erişilebilirlik" ile doğrudan bağlantılıdır ve engellilerin yaşamda tam ve etkin bir şekilde yer alabilmeleri için gereken şartları belirler. Bu madde, engellilerin sosyal, kültürel, ekonomik ve politik hayata katılımlarını kolaylaştıracak düzenlemeleri teşvik eder. . Araca erişim de burada önemli bir yer tutar. Engelli bireyler için uygun araçların sağlanması, onların topluma tam katılımını destekleyen kritik bir unsurdur. Eğer engelliler, ulaşım araçlarına kolay erişim sağlayamazsa, eğitim, iş ve sosyal etkinliklere katılımda ciddi engellerle karşılaşırlar.
5378 sayılı Kanun’da yer alan binalar, açık alanlar, bilgi ve iletişim teknolojisi ile ulaşım araçlarının erişilebilirliğine dair kanan şartları biteviye erteleyen, Anayasa Mahkemesi tarafından 19.9.2023 tarih ve 2023/115 numaralı iptal kararı ile ancak on sekiz yıl sonra dur denen erişilebilirlik ertelemeleri konusunda da politikacı ve bürokratlardan sokağa çıkabilmek, toplumsal hayata katılabilmek adına haklarımızı kısıtlarken gösterdikleri cevval tutumu ayneiyle bekliyoruz. Bu konudaki sorumluluklarını eksiksiz şekilde yerine getirdikten sonra muafiyet ve istisnaların gerekliliğini ancak o zaman konuşabiliriz.
Önemle ifade etmek istiyoruz ki hakkın kimilerince kötüye kullanılması hak öznelerinin sorunu değildir. Hakkın kapsamını popülist şekilde genişleten siyasetçiler ile denetim yapamayan bürokratlar sorumludur. Dahiyane fikirleriyle hakkımızı fiilen ortadan kaldırma yoluna gitmişlerdir. Vekil olarak asil olan bizleri, engelliliğe dair düzenleme yaparken bilgilendirme gereği dahi duymamışlardır. Engelli örgütlerini yok sayan bu tavrı da zinhar kabul etmediğimizi ifade etmek istiyoruz. Bir önerge ile alel acele hakkımızı gasp yoluna gitmişlerdir.
Engelli kimlikleriyle temayüz etmiş, kariyer basamaklarını engelliliği temsil adına tırmanarak iktidar partisi içerisinde yer edinmiş engelli siyasetçileri de bu sessizlikleri, engelliler ve örgütlerini yok sayan umursamaz bu tavırları nedeniyle not ettiğimizi de belirtmek istiyoruz.
Toplumun %10-15’inni oluşturan engellilerin erişilebilirlik, ayrımcılık, eğitim, istihdam, fiziksel, psikolojik veya cinsel şiddet başta olmak üzere onlarca sorununa bir kez dahi ana akımda yer vermeyen medyayı da artık sesimize kulak vermeye davet ediyoruz. Bu yok sayıcı tavrın, engellilerin ya hayır/iyilik/yardım ya da insan üstüleştirilerek temel insan haklarından ve vatandaş olmaktan kaynaklı sahip olduklarından mahrum edilmesine hak temelli bir perspektiften mikrofon uzatmalarını, sütunlarını açmalarını diliyoruz.
GÖRME ENGELLİ EVRENSEL HUKUKCULAR DERNEĞİ YÖNETİM KURULU
Değerli arkadaşlarım,
Bu konuyu ben de kişisel olarak ayrıca yazacağım. Önemli bir husus olduğu icin özellikle paylaşmak istedim.
Bilginize...
Gül Ustabaş Genç
Kent Konseyi Engelli Meclis Bşk.