Erdoğan ERKAYMAZ

Erdoğan ERKAYMAZ

YAZIyorum
[email protected]

VE DİKKAT ETTİM

02 Nisan 2024 - 18:46

Ve Dikkat Ettim, Susanlar Daha İyi Anlaşıyorlar Sebahattin Ali

Bulgaristan’ın Eyridere Şehrinde 25 Şubat 1907’de doğar. İlkokulu Balıkesir’de okur daha sonra ki eğitiminde Balıkesir Öğretmen Okulunu parasız yatılı kazanır İstanbul Muallim mektebinde 1927 eğitimini tamamlar. Bir yıl Yozgat’ta ilkokul öğretmenliği yapar. Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı sınavı kazanarak 1928-1930 yıllarında Almanya’da eğitim görür. Almanya’dan döndükten sonra Aydın ve Konya’da ortaokul öğrencilerine Almanca öğretmenliği yapar. Öğretmenlik görevine Ankara’da devam ederken Aliye hanımla tanışır, 1935’de evlenir. 1937’de kızı Filiz dünyaya gelir.
 

Edebiyata hep ilgisi vardır, şiir yazmaya üniversite yıllarında başlar. Almanya’da olduğu dönemde Okumaya ve Yazmaya daha çok zamanı olur. Önce Rus klasiklerine ilgi duyar, Almanya’da olduğu dönem de Alman yazarlar Haffmann ve Goethe ile ilgilenmeye başlar. Bu ara kendi edebiyat dilini Alman yazar Goethe’de keşveder. Şiirle başladığı edebiyat hayatını öykülerle devam eden Sebahattin Ali’nin ilk öyküsü Resimli Ay dergisindeki Bir Orman Hikayesidir, yıl 1930... Nazım Hikmetle de bu dergide tanışır, daha sonraki yıllarda Sebahattin Ali’yi Roman konusunda yönlendiren de Nazım Hikmet’tir.
 

Sabahattin Ali için; “O edebiyatımızın klasik dönemiyle, modern zamanları arasındaki en kuvvetli köprülerden biridir.” denir. Anadolu’daki köy ve kasaba hayatının tasfiri olsa da, aslında bir yabancının bir uyumsuzun romanı olan “Kuyucaklı Yusuf” için, 1950’lerin toplumcu edebiyatına, Yaşar Kemal’e Kemal Tahir’e ve ardından gelen romancılara yön vermiştir. 1940’da yayımlanan ikinci romanı “İçimizdeki Şeytan” Sebahattin Ali’nin siyasal duruşunu, ideolojik kimliğini yansıtan politik roman olduğu söylenir. 1943 “Kürk Mantolu Madonna” Türk edebiyatının en çok okunan kitabıdır. Romanda ikinci Dünya Savaşı dönemini; savaşın dehşetini, taşra insanının yanlızlığını, şehir insanının yabancılaşmasını toplumun nabzını tüm gerçekçiliği ile gözler önüne serer. Tam bir başyapıttır. Üç romanın kahramanı birbirine benzer. Hayata bakışları ve inançlarıyla... İçinde yaşadıkları siyasi ve toplumsal yapının sınırlarına boyun eymeden. Tüm romanlarında ona vurgusunu gerçek hayat biçimlendirir.
 

Konya Ortaokulunda öğretmen iken orada yayınlanan Yeni Anadolu Gazetesin de yazıları yer alır. “Kuyucaklı Yusuf” romanı da onbeş sayı kadar yer alır. Telif ücreti almadığında romanın devamını vermeyince; Atatürk’ü taşlayan şiir okudu iftirası sonucu tutuklanıp bir yıl hüküm giyer. Süresinin bir bölümünü Konya’da bir bölümünde Sinop’ta geçirir. Sinop Ceza evindeki gözlemleri öykülerinin bazılarının yazılmasında Sabahattin Ali’ye önemli malzemeler sağlar. “Duvar” hikayesi o dönemdeki izlenimlerini yansıtır. “Bir mahpusu dünya ile hiç alakası olmayan zindana kapatmak, ona en büyük iyiliği yapmaktır. Onu ençok yere vuran şey, hürriyetin elle tutulacak kadar yakınında bulunmak, aynı zamanda ondan ne kadar uzak olduğunu bilmektir. On adım ötede en büyük hürriyetlere götüren denizi dinlemek ve sonra oradaki kalın kale duvarlarına gözleri dikerek bakmaya, denizi yanlız muhayyilede görmeye mecbir kalmak oz ozya mıdır?” Aydınlığı, ışığa, insanın ve toplumun mutluluğuna adanmış bir yaşam ve eğilmeyen, boyun eymeyen, güçlü bir karakter Sebahattin Ali “Aldırma Gönül” (Hapishane-5) şiirini de burada yazmıştır. Onurlu erdemli duruşuyla “Başın öne eğilmesin / Aldırma Gönül Aldırma / Ağladığın Duyulmasın / Aldırma Gönül Aldırma” Sinop Cezaevi bir çok mahkumun umudunun bittiği yer olmasına karşın Sebahattin Ali’ye özgürlük tutkusunun sanata, edebiyata ve şiire yön verdiği yerdir. 6-7 ay yattıktan sonra Cumhuriyetin onuncu yılı dolayısıyla çıkarılan genel aftan yararlanarak özgürlüğüne kavuşmuştur.


Tek partili dönemde artık ona iş vermiyorlardı. Pasaport talebi de reddedilince Hapishanede tanıştığı arkadaşı Hasan Tural’ın aracılığıyla tanıştığı Ali Ertekin’den yardım istedi 41 yaşında Bulgaristan sınırını geçebilmek için uzun süre haber alınamadı, üç ay sonra Sebahattin Ali’nin cesedi Kırıklareli sınırında bir çoban buldu. Ali Ertekin’de katil... Neden katili hala sır. Son söz; Nazım Hikmet diyor ki; “Sebahattin Ali Türkiye halkının ve Türkçenin en namuslu, en vatansever, en yetenekli evlatlarından biriydi.” Gamze İyem’in söylemiyle; “Onun başı ne öne eğilmiştir, nede meskeni dağlardır, Onun başı dik, meskeni de tüm okurlarının kalbi, aklıdır.” Ölüm tarihi 2 Nisan 1948

Bu yazı 179 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum