Sevgili Uğur DÜNDAR Bey üstadım merhabalar, iyi günler diliyorum MUTLU KENT SİNOP Memleketinizden, sadık bir SÖZCÜ gazetesi okuru olarak candan selam ve sevgilerimi iletiyorum Yaşar EREN dostunuz, kardeşiniz, hatta çok iyi bir okurunuz olarak…
Tamamen Spontane yazabildiğim böylesi bir yazıyı lütfen dikkatle okuyabilmenizi önemle rica ediyorum…
Lütfen kusuruma da bakmayınız… Önceden kurgulanmış veya her hangi birisi etki etmiş de özellikle, size özel yazıyorum kuşkusunu da lütfen kapılmayınız…
Neden size özel yazabilmeye gereği duydum? Sanırım aşağıda okudukça çok daha iyi anlıyor olabileceğinizden de eminim… Şöyle ki;
Dün akşam, biraz da tesadüf olabildi… Ancak, TV kanallarında doğru dürüst kayda değer izlenecek bir konu olmayınca, en son bir de TELE 1 TV kanalımızı, tabi ki, bazen de Prof. Dr. Aziz KONUKMAN Bey hocamız SİNOP’lu hemşerim de olabilir, canlı yayına zaman-zaman bağlanıp, konuşmalarını daha çok ülkemiz EKONOMİ konulu izlerken ulusal Vizyonumuza değer katıyor olması nedeniyle olabildiğince kendisini yakından takip ediyoruz ki, yine aynı düşünceyle izlemeyi de düşünürken, sizin de olduğunuz Programı görünce ilk başta çok mutlu oldum, ancak sonrası tam bir KAOS içinde, üzüntü, stres ve gerginlikle programcı dostunuzla her ikinizi canlı yayında program sonuna kadar izledim, üstelik hiç ara vermeden…
Sevgili Uğur DÜNDAR bey üstadım şurası çok acı bir gerçek ki, dün akşam sizden hiç beklenilmeyecek inanılmaz düzeyde; STEM, TEPKİ ve KAOS dolu serzenişleri bir arada canlı yayında dinler veya izler olabildik, bütün TELE 1 TV izleyicileri olarak…
Açıkçası bendeniz; başta siz dahil, SÖZCÜ ve TELE 1 TV okuru veya izleyicisi olarak bu eleştiriyi size özel yapmaya hakkı ve hukuku kendimde görüyor, vicdani bir sorumluluğum gereği de yine size özel iletmeyi de ayrıca uygun görüyorum… Neden mi?
Nedeni gayet açık ve net… Zira, ben ve benim gibi Milyonlarca izleyiciniz veya okurunuz size özel o PAYE dolu yaşam kalitesini, saygınlığınızı ve Prestijinizi birlikte verebildik… Halen de vermeye devam ediyoruz… Mezara kadar da devam edecek… Önce bu konuda karşılıklı net olalım ve anlaşalım…
Gelelim dün akşamki yorum, eleştiri ve düşüncelerinize… Sanırım buraya kadar yazdıklarımdan size özel ELEŞTİRİ dolu tepkilerimin olabileceğini yeterince hissediyor olabilmişsinizdir…
Sevgili Uğur DÜNDAR Bey üstadım, size özel yazdığım bu eleştirilerimizi BOŞ BİR TENEKE kıvamında yazmıyorum… Bendeniz de Yaşar EREN olarak, ITT, JIT, DOĞAN GRUBU, COCA-COLA, AKTAES HOLDING, KAHVE SOKAĞI gibi kuruluşlarda ÜST DÜZEY YÖNETİM ortamında TÜRKİYE operasyonlarını yönetebilmiş, Eğitimci, Yazar ve Danışman geçmişimle yazıyorum ki, Google ortamında da kendimle ilgili kısa bir araştırma da yaparsanız, yeterince interaktif bilgilere de fazlasıyla sahip olabilirsiniz….
Şöyle ki, dün akşam siz; Yılmaz ÖZDİL üstadımıza karşı çok ciddi bir haksızlık yaptınız… ORANTISIZ GÜÇ KULLANDINIZ…
Sizin gibi bir üstadımıza, üstelik yıllardır DOST olduğunuzu bildiğimiz, bizler gibi okurlarınıza karşı anormal düzeyde ciddi ayıp ettiniz.
Resmen bizlere karşı kişisel düzeyiniz ve bu zamana kadar oluşturabildiğiniz tüm saygınlığınızı da TELE 1 TV kanalı ortamını da kullanarak, yine bizlere de karşı ORANTISIZ GÜCÜNÜZÜ kullanarak, Yılmaz ÖZDİL üstadımızı yerden, yere vurdunuz…
RUH halinizi hiç beğenmedim… Eminim ki benim gibi milyonlarca insan da sizin belki de çok haklı olabildiğiniz böylesi bir olay karşısında, DOSTLUĞUNUZU tamamen spontane canlı bir yayında, kendinize hakim olamayarak, prestijinizi sarsmanıza neden olabildiniz…
Belki de haklı da olabilirsiniz diyebiliyorum… Emin değilim… Zira beni ikna edemediniz savunduğunuz o ARTI 1 TV yapılanması ve çalışmalarınız hakkında…
Kaldı ki, sizin dışınızda 10’larca tanınmış Medya Mensubu yetişmiş, saygın ve nitelikli insanlarımız da olayın içinde… Mademki, böyle bir İTHAM veya ALAY var işin içinde… Olabildiğince bir araya gelirsiniz, sevgili Yılmaz ÖZDİL Bey üstadımızı da karşınıza alırdınız… “Arkadaş, senin derdin ne? Sen bizleri tanımıyor musun? Bunca yıldır birlikteyiz… Derdin ne bakalım… Anlat bilelim….” de diyebilirdiniz ve asıl sorunun kaynağını öğrenebilirdiniz, ARAŞTIRMACI GAZATECİ kimliğinizle ETİK değerlere uygun sorgulama yapabilirdiniz… Öyle değil mi?
Böyle bir olay olmamış… Olsaydı veya gerçekten sizinle görüşmekten de kaçıyor da olabilseydi, o zaman çıkar, istediğiniz gibi kendinizi savunur ve itham ettiğiniz kişiyi yerden yere vurabilir, suçlayabilir, canını okuyabilirdiniz…
Şimdi ne oldu? Sizi çekemeyen, sizlerin dostluğundan rahatsız olan onca düşmanlarınız, şimdi “zil takıp oynuyor olmalılar” dün geceden bu yana… Yazık değil mi, düşmanlarınızı kendinize güldürebilmeye…
İyi mi ettiniz? İyi mi oldu? Çok basit bir Tweet yüzünden, sanki ailenize, namusunuza, şerefinize veya onurunuza, mesleğinize doğrudan hakaret edilmiş gibi, bir anda GAZA gelip, uzun yıllara dayalı dostluğunuzu PAMUK İPLİĞİ ile kurulmuşçasına atabildiniz, kopartabildiniz…
Sözü fazla uzatmaya gerek yok, bence bu konuda ŞAPKANIZI MASAYA koyup, vicdanınızın sesini dinlediğinizde Yaşar EREN okurunuzun neden ve niçin yeterince haklı olabileceğinden emin olabildiğimi eminim ki, siz de anlıyor ve kabul edebiliyor olabileceksiniz…
Bilgi ve görüşlerinize önemle rica ediyor, çok daha duyarlı, hassas, titiz ve öngörülü olabilmeye sizi özel olarak davet ediyor, kolaylıklar, sağlık ve sıhhat diliyor, tekrar candan selam ve sevgilerimi iletiyorum MUTLU KENT SİNOP Memleketimizden…”
SON SOZ: Kim haklı çıktı? Sevgili Uğur DÜNDAR bey üstadım… Özelden e-posta olarak defalarca yazıştığımız, ısrarla ÖZÜR DİLEMEYE davet ettiğim, karşılıklı geribildirimli mesajlarımız bende saklı emanetinizdir… Merak etmeyiniz…