İsterseniz biraz eski geçmiş yıllara doğru yolculuk yapalım. Çocukluğumuzun harika ve unutulmaz eski yılları. Her şey saf ve tertemiz. Dostluk, arkadaşlık ve dürüstlük o dönemin vazgeçilmez unsurları. Hep beraber gülünür, hep beraber ağlanırdı. Başkasının acısını kendi yüreğinde hisseder onunla o acı yaşanırdı. Herkes birbirine sevgi ve saygı ile yaklaşır dostluklar perçinlenirdi. Köylerin kalabalık olduğu yıllarda imece usulü yardımlaşma yapılır, her gün başka evlere gidilerek işler el birliği ile görülürdü. Tütünler tarlada hep beraber kırılır. Akşam olunca da hep beraber şişlere dizilirdi.
Çocuklar için köylerin vazgeçilmezi salıncaklar ağaçlara kurulur sırayla sallanılırdı. Öküzlerle çift sürülür, kavurucu yaz sıcağında tarlada ekinler oraklarla biçilir, daha sonra öküzlerle düven ile harman sürülürdü. Buğday tanelerini sapından ayırmak için kullanılan düvenin üzerine çıkar dönme dolap gibi üzerinde sürekli dönülürdü. Köylerde iş göremeyen yaşlı dedeler sepet örüp daha sonra pazarda satarlardı. Köylünün en büyük yardımcısı ve ulaşım aracı olan öküz arabalarının tekerlek gıcırtısı bazen şarkı söyler gibi bazende sanki isyan edercesine ağlar gibi feryat ederdi.
Mis gibi kokardı köy ekmeği tam uzaklara gelirdi kokusu. Bazen köy fırınlarında bazende harıl harıl yanan kuzine sobasında yapılan ekmeklere doyum olmazdı. Hele birde üzerine tereyağ sürdün mü lezzetinden geçilmezdi. Arada sırada şehirden gelen ekmeklere özlem duyulur, akça ekmek geldi diye sevinirdik. O yıllarda hemen hemen her evde olan el değirmenleri ile mısır unu ve buğday unu yapılırdı. Üst değirmen taşının ortasına bir avuç mısır veya buğday konur elle çevrilerek un haline getirilirdi.
Kışları ısınmak için kuzineler kurulur. Oturmak için sandalye yerine tahtadan yapılmış sedirler kullanılır, üzerine minder konularak oturulurdu. Yemek için yere kurulan sofranın etrafına diz çökerek veya bağdaş kurularak karın doyurulurdu. Ayaklara giyilen kara lastik o dönemin en lüks ayakkabısı idi. Sigara tütünü ağaç yaprağına sarılır, yakmak için ise muhtar çakmağı kullanılır ateşle beraber simsiyah çıkan dumanla sigara yakılırdı.
Doyum olmazdı tahta yayıkla yapılan ayranın tadına. Köylerde kalaylı taslarda misafirlere ikram edilirdi bembeyaz köpürmüş ayran. Geceleri aydınlatma amaçlı kullanılırdı idare lambası ve kandiller. Fazlada ışık vermezdi. Sadece etrafını aydınlatır bir metre önü görünmezdi. Fakat inatçı bir yapısı vardı idare lambası ve kandilin, rüzgara karşı direnir yinede sönmezdi. Eskilerde köylerden şehre gitmek için ulaşım araçları Kamyonlar kullanılırdı. Kamyon kasasının arkasına dizilen tahtalar üzerine oturarak yolculuk yapılırdı. Tarlaya dikilen domatesin ve salatanın tadı da bir başkadır. Hele birde domates ve salatayı ikiye ayırdı mı mis gibi kokusu etrafa yayılırdı. Elinde bir ekmek diğer elinde domates veya salata yendi mi tadına doyum olmazdı.
Şehir yaşantısı bir başkaydı o yıllarda. Sokaklar sesiz ve sakindi. Sessizlik her tarafa hakim olmuş sanki şehri işgal etmişti. Yoktu o yıllarda araba sesi sadece çocukların bağırtısı hakim olmuştu sokaklara. Çeşitli oyunlar oynanırdı o dönemlerde. O yılların en gözde oyunuydu topaç çevirmek. Topaca ip sarılır hızlı bir şekilde yere atılır kendi ekseni etrafında dönerdi. Yarışlar yapılırdı kimin topaçı daha hızlı dönüyor diye. Bir uzun sopa birde yanında kısa sopayla çelik çomak oynanırdı. Harika bir oyundu misket veya dildan oynamak. Ah o eski sinemalar hem yazlık olurdu hemde kışlık. Televizyonun olmadığı yıllarda tek eğlence yeri sinemalardı. Sinemaya girebilmek için gişelerde uzun kuyruklar oluşur, fazla talep olunca biletler kara borsaya düşerdi. Herkes filim seyrederken filim birden kopar homurtular başlardı. Hele birde filimin sesi kesilince hep birden ''Makinist'' ses ver diye bağırılırdı.
Müzikte bir arabesk furyası vardı o senelerde. Adeta her tarafı esir almıştı arabesk müziği. Sert bir rüzgar gibi müzik dünyasını kasıp kavurmuş, artık herkes arabesk dinler olmuştu. Sinemaları da etkisi altına alan arabesk filmler büyük ilgi görüyordu. Bir moda haline gelmişti o yıllarda dizden itibaren genişleyen ispanyol paça pantolonlar. Geçmişin unutulmayan harika komşuluk ilişkileri. Güzel sohbetler olurdu komşular arasında. Karşılıklı sevgi ve saygı hakim olmuştu komşuluk ilişkilerinde. Evde yapılan yemek tabakla komşulara götürülür, tabak geri iade edildiğinde içi dolu olarak verilirdi. Çocuklar sokakta rahat ve güvenli bir şekilde oynardı. Anne karnım açıktı dediğinde bir dilim ekmeğin üzerine yağ sürülür üzerine toz şeker serpilir çocuklar mutlu olurdu.
Mutlulukların yaşandığı, dostlukların ve kardeşliğin kaynaştığı, kötülüklerin hiç olmadığı, insanların bir birlerine yardım etiği, saygı ve sevginin doruk noktasına ulaştığı, sevinçte ve tasada aynı duyguyu paylaştığı, yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel yılları idi. Bir daha asla geri gelmeyecek unutulmaz HEY GİDİ ESKİ GÜNLER HEY.
FACEBOOK YORUMLAR