Hata ve yanlış yapmak insanın doğasında olan bir davranış biçimidir. İnsanların bazen karşısına hiç beklenmedik bir şekilde can sıkıcı olaylar çıkabilir. Bazen hiç hesaba katmadığımız, aklımızdan dahi geçirmediğimiz veya hiç görmek istemediğimiz bir durumla karşılaşmak insana üzüntü verebilir. Bunlar insanları tedirgin etse de yaşamın bir parçası olduğunu kabullenmemiz gerekir. Hayatın gerçeklerini görmemezlikten gelirsek mücadele gücümüzü kaybederiz. Mücadele olmadan da hayatta hiç bir şeyi başarma imkanına sahip olamayız. Hayat bazen insana o kadar haksız davranır ki adeta bizlere sırtını dönerek işkence çektirir. Birde hayatın acımasız yüzü var ki, insanların mutluluğunu elinden alarak çaresiz bırakır. Hani birde güven denen bir kavram vardır. Karşındaki insana inanmaktır. Bu inancın verdiği duygu ile hiç çekinmeden iç dünyanı anlatırsın. İnsanın içinde oluşan o yoğun duyguyu bir arkadaşın ile paylaşmak belki bir an insanı rahatlatır. Peki bu hisleri anlatmak için karşındaki insana ne kadar güven duyabilirsin ? Bunun sonunda hayal kırıklığı ve aldatılmakta olabilir. Bakmışsın insanın o güzel duygusunu kötüye kullanarak kendilerine çıkar sağlayabilirler. Bu çirkin davranışın arkasında hem aldatılmak hem de kandırılmak vardır. Çok güven duyduğun bir akrabanın ve dostun yapmış olduğu ihanet insana hem acı verir, hem de insanın ruhunda açmış olduğu yara derin iz bırakır. Hayatın bu zalim yapısı insanı ne kadar isyan ettirse de hiç bir zaman dünyanın sonu değildir.
Başarmak veya başarılı olmak tüm insanların tek amacı ve gayesidir. Çünkü insanların geleceği başarılı olmanın içinde saklıdır. Fakat tüm iyi çabalara ve gayretlere rağmen bir türlü başarılı olamayan insanlar vardır. Her türlü imkana sahip olmalarına rağmen insanların başarısız olması bir şeylerin yanlış gittiğinin göstergesidir. Eğer başarılı olmak isteniyorsa bir hedefin veya amacın olmalıdır. Tabi burada öne çıkan bir gerçek var ki insanın başarısı birazda kişisel yeteneklere bağlıdır. İnsan olarak bazı alışkanlıklarımız var ki her şeye bir bahane buluruz. Başaramadığımız veya başarılı olamadığımız her hangi bir şeyde hemen bahanelerin arkasına saklanarak bir sebep gösteririz. Bahane üretme alışkanlığımız esasen bizleri başarısızlığa mahkum eden bir tutumdur. Bunun yanında başarısızlığın üzerini örtmenin de en kolay yönü ve taktiği de bahane üretmektir. Her insan hayatın beli bir aşamasında başarısız olabilir. Buda bence normal bir durumdur. Eğer başarısızlık insanlarda korku ve panik haline dönüşürse insan kendine olan güvenini tamamen kaybeder. Halbuki başarısızlık gelip geçici bir durumdur. İnsan kendine olan inancını ve öz güvenini kazandığında yaptığın işlerde mutlaka başarı gelecektir. Başarısız olmakta hiç bir zaman dünyanın sonunu getirmez.
Her insan yaşam için kendine göre çizdiği bir yol vardır. Bu yoldan geçerken de düşüncelerini, ifadelerini hayattan beklentilerini ve isteklerini gerçekleştirmek için insanoğlu sürekli bir çaba ve gayret içerisindedir. Bunları yaparken de her zaman şansının yanında olmasını ister. Huzurlu ve mutlu olmak insanların en önemli hedeflerinden biridir. İnsanların hayattan bitmeyen istekleri gerçekleşmediğinde mutsuzluk kendini gösterir. Beklentiler ne kadar az olursa insan o kadar mutlu olur. Hayattan beklentilerin fazla olması insan üzerinde olumsuz bir baskı yapacağından ve isteklerin yerine gelmediğinde ise mutlu olmayı engelleyen bir durum yaratılmış olur. İnsanların hayattan talep ettiği her hangi bir şeyin yerine gelmesi bazen uzun bir zamana ihtiyaç olduğu için burada öne çıkan en önemli etken ise sabırlı olmaktır. İnsanların hayattan beklentileri her zaman gerçekleşmeyebilir. Huzur ve mutluluk yerini mutsuzluğa bırakabilir. Bunlar yaşadığımız dünyada olabilecek ve her insanında yaşayabileceği bir durumdur. Bu olumsuz yaşamda dünyanın sonu olmaz sanırım.
İnsanlar güzel bir yaşam sürmek için sürekli bir yarış ve mücadele içerisindeler. Buna pareler olarak ta hayat çalışanlara ve mücadele edenlere daha cömert davranıyor. Çalışan ve mücadele eden insanların alın terini ve emeğini hayat boşa çıkartmayarak ödül olarak karşılığını mutla veriyor. Başarılı olmak ve başarmak mücadelenin ve çalışmanın bir bedelidir. Çalışmadan ve hiç bir emek vermeden hayattan bir şeyler istemek aç kalmak demektir. Çalışırsan ancak hayat insanın karnını doyurur. Önemli olan insanca yaşamanın bedeli olan, önce iş sahibi olmak, daha sonra insanın geçinebileceği ücretle çalışmak. Bu bu şartlara sahip olan bir insan hayattan istediğini aldı demektir. Yaşadığımız müddetçe insan olarak her zaman karşımıza mutlaka bir zorluk çıkacaktır. Bazen hayat kaybettirecek, bazen kazandıracak, bazen sevinçli günümüz olacağı gibi, bazen de acı günlerimiz olacaktır. Bunlara rağmen yaşamak güzel bir duygu ve aynı zamanda hayatta devam ettiğine göre HİÇBİR ŞEY DÜNYANIN SONU DEĞİLDİR.