Doğan ÖZDEMİR

Doğan ÖZDEMİR

" EMEKÇİNİN KÖŞESİ "
[email protected]

Allah'ı Arayan Adam

08 Aralık 2023 - 14:12 - Güncelleme: 13 Aralık 2023 - 23:03

Kitabın Yazarı: Mehmet TEKECİ

(Cenevre Fikir Sanat Yay,– 1. Basım: Ocak 2021, 172 Sayfa)

Müslüman ülkelerin en büyük sorunu olan inanç konusunun işlendiği bu kitaba yazarın bir din görevlisi olması ayrı bir anlam katıyor. Yıllarını Kur’an Kursları, İmam Hatip Okulları, İmamlık ve vaizlikle geçiren, kendini bulmak için değişik cemaat ve tarikatlara giren yazar diyor ki; “Ne biliyorsa şeyhimiz, üstadımız, pirimiz sultanımız Gavs-ülÂzamımız biliyordu. Onun bilmediği hiçbir şey yoktu. Adam Kur’an’daki ayetleri bile yanlış okuyordu ancak o öyle okuyorsa bir bildiği vardır diye sesini çıkaran olmuyordu.” Ekliyordu; “Bir sürü spiritüel (Ruhçuluk) kitaplar okudum. Meditasyon ve Reiki’yi (Elle şifa verme) araştırdım, hatta bir ustadan reiki aldım. İnsanlara şifa vermeyi öğrendim. Bana göre bu iki kavram; yani spiritüel ve reikisorgulanması gereken birer konu. Nokta!” Ekliyor yazar; “Elinizdeki kitap sermayelerini Allah üzerine kurmuş ve Allah’ın adını satarak saltanat süren din baronlarını deşifre etmek ve içlerinde yaşayarak öğrendiğim ruh hallerini ortaya koymak için yazılmıştır.”

Yazar reenkarnasyona inanan ve buna göre birkaç kez başka bedenlerde dünyaya gelen bir kişilik olmak istemekte ve bunu bize anlatmaktadır. İlk örneği olarak diyor ki: “Türkiye’de yaşamaya karar veriyorum. Bir önceki hayatımda savaşçı olduğum için bu hayatımda din işleriyle uğraşmak istiyorum.Ruhumu biraz dinlendirmek istiyorum ancak bunun çok büyük riskleri var. Din işi ile uğraşmak büyük bir karma, yobazlığa düşme tehlikem var. Bu işin en büyük tehlikelerinden biri de Tanrı ağzından konuşa konuşa kendini Tanrı yerine koyma tehlikesi.”

Yazar çocukluğundan bahsediyor, acınası bir durum… “Hiç oyuncağım olmadı benim, çocukluk dönemlerinde kendi yapabildiğimiz oyuncaklarla oynamaya çalışırdım. Zaten 6 yaşında beni köyün imamına Kur’an öğrenmeye göndermişlerdi, işte gidiş o gidiş. (…) Gözlerimi hayata açtıktan altı yıl sonra girdiğim din alanında tam 42 yılım geçti. Okuyacağınız şeyler bu ülkede yaşayan milyonlarca insanın ortak kaderidir.”

Çocukluğunu yaşamadan derin dini konularda boğulan yazarımız şöyle diyor; “Allah’ın kitabını gayet güzel okuyordum ama ortada Allah’a dair bir şey yoktu, çünkü çocuk yaşta sıkıntılar içindeydim. Onun rahmetini anlatanlar bize onun rahmet yüzünü hiç göstermiyordu ve işin gerçeği içimde ona karşı duyduğum gizli öfke o günlerde başlamıştı.”

Bu süreç gittikçe “ben ve ötekiler” haline gelecekti. “İnsanları inançlarına göre bölüyorduk ve neredeyse bizim partiye gönül vermeyen ve bizim partiye oy vermeyen herkes dinsizdi ve küfre hizmet ediyordu.”

Bu süreç uzun sürmeyecek, yazar kendi gerçekleriyle yüzleşecektir. “Din ve dine ait şeyleri sorgulamaya başladığım ve toplumun din üzerinden nasıl uyuşturulduğunu fark ettiğim yıllarda en çok araştırdığım konu hadisler konusudur. (…) Piyasada bulunan hadislerin çokluğuna baktığınızda Hz.Muhammed’in 23 yıllık peygamberliğinde her on dakikada bir hadis söylemesi gerekiyor. Hiç uyumadan, yemek yemeden ve başka işlerle meşgul olmadan.”

Yazarımız Nisan 1985 yılında İmam Hatip olacaktır. Sonra bir gün tarikatçılar kapısını çalacak ve din adına kabul edecektir. Burada hızla yükselecektir hocamız… Sonra bazı gerçekler kafasına dank diyecektir: “Tanrı adına tövbeleri kabul edeni, uzattığı eli Tanrı’nın eli gibi görülmesini size çaktırmadan anlatan şeyhleri görürsünüz. Koskoca bir fasit dairenin içinde dolap beygiri gibi döndüğünüzü fark etmeniz yıllarınızı alır.”

Yazar, dine inanan ve öğrenmek isteyenlerin önündeki en büyük engellerden birini açıklıyor; “Korku, din baronlarının, din üzerinden saltanat sürenlerin beslendikleri kaynak. En çok kullandıkları argüman Allah korkusu. Allah korkusu ile insanları kendilerine esir edip, Allah korkusu ile dini pazarlayan masum görünüşlü deccallar masumiyetini yitirmemiş insanları bu korkuyla tuzaklarına düşürüp, din saltanatı sürenler.” Ekliyor yazarımız; “Hayatımda en keskin inanç kırılması yaşadığım tarih 2005 yılıdır. Tanrı ile ilgili düşündüğüm ve inandığım her şeyin artık geriye dönülemeyecek şekilde komple yıkılmaya başladığı tarihtir 2005 yılı.”

Yazarımızın içinde yaşadığı Diyanet hakkındaki görüşleri çarpıcı… “Kısacası Diyanet; kurbanı paraya çevirmiş, haccı ve umreyi kazanç kapısı yapmış, namaz kılmaya gelen insanları Cuma günleri yardım adı altında parayla camiye sokar olmuştur. Bu durum hiçbir siyasiyi rahatsız etmemiş, hiçbir Diyanet İşleri Başkanı bu konuda tek bir adım atmamıştır.”

Yazarımız reenkarnasyona devam etmektedir. “2007 yılında yaşadığım hac yolculuğu ile beraber bende eski kimliğimi sonlandırmaya ve yepyeni bir kimlikle hayatıma devam etmeye karar verdim.”

Yazar, bu kimliği ile istediği yaşamın sonuna gelecektir. Vasiyeti açıktır. “Dedesi öldüğünde bütün organlarının bağışlanmasını istemişti. 2009 yılında can yoldaşı ile aldıkları karar gereği bütün organlarını bağışlamıştı.”

Kitapta şunu görüyoruz; insan isterse reenkarnasyon ile yeniden dünyaya gelir ve Tanrı’ya ulaşmanın yeni yollarını arar. Yazar bize bunu anlatıyor. İnanıp inanmamakta serbestiz. Ancak yazarın yaşam öyküsü ve yaşadığı sürece yaptıkları dikkate değer… Kitabın sonunda kendine göre bazı değerlendirmeler ve tanımlamalar yapmış, okumaya değer…

“Haram ya da yasak dediğin şey bağımlısı olduğun şeydir. Bağımlısı olmadan zevk alarak yaptığın şeyler yasak olamaz, yapıp yapmamak senin kişisel tercihlerine kalmıştır.”

İyi okumalar dileği ile. (17.9.2023)

Bu yazı 1330 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum