Çok bilinmeyenli bir denklemSavaş mı, barış mı? Bu soruya ancak bazıları halen yönetimde olan manyaklar evet der! Çünkü her savaştan geriye ölüler, sakatlar, bunlar için ağlayanlar ve geleceği belirsiz bir halk kalır. Bunların dışında, tüm değerleri para olan; savaş malzemeleri üreten sanayiciler, ilaç üretenler, yıkılacak inşaatların yerine betonlar dikecek firmalar bir anda servetlerine servet katacağından sevinecektir.“Barış için savaşmak gerekir” sözündeki savaş kelimesini bile “direnme yerine öldürme-yok etme” amacını koyarak düşünenler eksik değildir. Barışın amacına ulaşabilmesi için, yapay çizgilerle sınırlanan ülkeler yerine, aralarında hiçbir sınır ve engel olmaması gereken insanlar arasında olması gerekir. Bu başarılamadığı sürece barış ulaşılması zor bir düş gibidir.Şu anda görüntüde iki ülke; İsrail ve İran arasında bir savaş başlatıldı. Aralarında bitişik sınır bile olmayan iki ülke niye savaşır ki? “Tarlama ineğin girdi, bahçeme tavuğun atladı mı?” diyecekler? Ya İsrail’e açıkça destek veren dünyanın öte ucundaki ABD niye karışır bu işe? İşin özündeki amaç nedir? Bu anlaşılmadan bugüne kadar yaşanan birçok savaş ve işgalin neden olduğu, niçin olduğu da anlaşılamaz.Tarih sürecinde savaşlar, nüfusu ve gücü artan ülkelerin, yeni yiyecek ve yerleşecek alanlar bulmak, buralardaki halkları vergiye bağlayıp sürekli gelir elde etmek, komşularının güçlenip ileride kendilerine zarar vermemesi için olmuştur. Bugüne kadar, büyük imparatorluk haline gelen ve diğer güçsüz ülkelere kan kusturan sömürgeci ve emperyalist ülkelerin, yine büyük dünya savaşları sonucu parçalanmasıyla sonuçlanan süreçler yaşanmıştır. Teknoloji ve bilimsel buluşlar geliştikçe ortaya gizli ve kaçınılmaz bir sorun çıkmıştır. Bilim, dünya insanları ve tüm canlıların yararına mı kullanılmalı, yoksa birkaç kişinin eline verilip kötü niyetlerini gerçekleştirmesine izin mi verilmeliydi? Yüzyıllardır bu söylem dilde başka, niyette başka oldu. Atom enerjisinin teknolojik olarak kullanılması çok iyi niyetli ve insanlığa büyük yararlar sağlayacak bir buluştu ama ne oldu? Deli bir faşist diktatör bunu Atom Bombasına çevirip yüzbinleri bir anda yok ediverdi! Bilim, insan ve tüm canlılarıöldürmek için kullanılmaya hazırlandı. Bu yarış, beyinleri insan sevgisinden arındırılmış, kendini çok güçlü gören, hırsı aklının önüne geçmiş deliler tarafından, insanların kazandırdığı paralar, yine bu diktatörlerce yine insanları yok etmekte kullanıldı. Halbuki insan gücü ve bilimsel çalışmalardan elde edilen gelirler yine onların refahı, daha iyi yaşaması, dünyayı güzelleştirmek için barış ve kardeşlik adına kullanılmalıydı. Şu anda İsrail bugüne kadar yaptığı sorumsuz ve insanlık dışı katliamlarını büyük bir vurdumduymazlıkla sürdürüyor. Para ile satın alınmış topraklara dünyanın dört bir yanından gelip yerleşerek bir halk olmaya çabalayan, savaşı, ezilmişliği, komşuluğun ve ona kucak açmanın güzelliğini bilmesi gereken bir halkın, seçerek başlarına getirdikleri manyaklarla bir avuç nüfuslarına bakmaksızın arkalarına aldıkları desteğe güvenerek tüm dünyaya meydan okuması ortadadır. Başta ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Azerbaycan gibi açık ya da gizli destek veren ülkelere güvenip sınırı bile olmayan İran’a saldırmasını nasıl açıklıyor? “İran’da balistik füzeler var, nükleer silah çalışması yapıyor, ileride bize zarar verebilir” diyor! Nükleer silah sadece İran’da mı var acaba?Bilen biliyor, bilmeyen de kara propagandaya inanıyor. ABD, İngiltere, Çin, Fransa, Rusya’da var. Hindistan, Kuzey Kore, Pakistan’da var. Belarus, G. Afrika, Kazakistan, Ukrayna’da var. NATO gereği Almanya, Belçika, Hollanda, İtalya ve Türkiye’de de var! Büyük desteklerinde olan nükleer silah, gerektiğinde zaten İsrail’in emrinde değil mi?Nükleer silahlar, gerçekten barışa inanan tüm dünya halkları tarafından denetim ve kontrol altına alınıp, çok ciddi yaptırımları olacak antlaşmalarla yok edilip, bu silahların yapılmasına yarayan teknolojilere son verilirse, belki o zaman gerçek bir dünya barışı söz konusu olabilir. Ancak bunu başarabilmek içinhalkların, seçecekleri liderlerini dikkatle seçmeleri, içlerinde insan sevgisi olmayanları yönetici yapmamaları zorunludur. Dünyada bu tezin karşıtı olarak ileri sürülen tez ise; isteyen tüm ülkelerde nükleer silah serbest olmalı ki, kimse onları kullanmaya cesaret edemesin! Bunun yanıtı ortada; Hitler’in Japonya’ya yaptığı ise daha dün gibi… Ve dünyada deli yönetici dolu…İsrail ne kadar faşist, dinci, saldırgan bir devletse, İran da o kadar dinci ve faşist bir devlettir. Netanyahu, hem durduk yerde savaş başlatıp hem de dönüp halkına “savaşın bir bedeli var, katlanacaksınız” diyebiliyor. İran ise kendi rejimini ayakta tutabilmek için halkına göz açtırmıyor, baskı uyguluyor, rejimi uğruna her şeyi yapabileceğini de çaktırmadan gösteriyor. Yani al birini vur ötekine… İki fanatik dinci faşist halk düşmanının birisinden taraf olmak zorunda değiliz. Sızan bilgilere göre her iki ülkede de halk yönetimi sevmiyor, bu gelecek için iyi! ABD ise, bir dediği ötekini tutmayan birine teslim. Her an karar değiştirebilir biri ve o da ne senatörler ne vekiller ve ne de halkın büyük kesimi tarafından sevilmiyor! ABD en az 50-60 yıllık bir planın kim gelirse gelsin uygulayıcısıdır; BOP… Arap Baharıyla başlayan ve 22 ülkeyi kapsayan bu projede eşbaşkanlık gibi bir de görevlimiz var! Bu 22 ülkeden sadece ikisi ayakta görünüyordu; İran ve Türkiye.İşte İran da ne olursa olsun kazanamayacağı bir savaşın içine çekildi. Sonuçta o da diğerleri gibi parçalanıp kendilerine yamanacak! Ya biz? “Bizim korkmamıza gerek yok, ne de olsa tarafız” diyerek olanları seyredebiliriz. Hatta İsrail’e çok ama çok sert kınama yaparak onları mahvedebiliriz, üstelik birilerinin de gazını alırız. Ama bu proje yıllardır şakır şakır işliyor! 21 ülkenin eski ve yeni durumunu bir inceleyin, neydi, ne oldu? Şu anda aklıma “gittikçe hafif hafif ısıtılan suya atılan kurbağa” geliverdi nedense… Ve de şu soru; “Başta Dünya Barış Örgütü olmak üzere güya insanların iyiliği için çalışan kurumlar nerede?”Savaş mı? Ne durdurmaya ne barıştırmaya gücümüz yeter. Sözü dinlenen bir devlet olmaktan çoktan çıktık! Karanlık bir gecede sabahı korkuyla beklemekte gibiyiz. Hayırlı sabahlar olsun ey halkım