Çağdaş, laik ve demokratik ülkelerde hukukun üstünlüğü ve yasalara saygı en temel dayanaktır. Yasalar, hepsini özet olarak kapsayan temel yasa, yani Anayasa ile koruma altına alınır. Bu nedenle anayasalar çok önemli durumlar dışında değiştirilemez, asla yok sayılamaz. Yeni bir anayasa yazılması o ülkenin coğrafyası veya siyasi durumunun değişmek zorunda kaldığı, örneğin savaş sonucu, kalkışma, devrim gibi durumlardan sonra olabilir. Anayasa, Fransa’da denildiği gibi “insan derisi üzerine” yazılmış, dokunulamayacak kadar kıymetli bir temel güvencedir. Birilerinin siyasi geleceklerinin önünde tek engel gördüğü bu kurumun temsilcisi AYM’nin açıkça eleştirilmesi, yok sayılması ve kaldırılmasının istenmesi hukuka meydan okumadır.
Hukukun üstünlüğünün olduğu ülkelerde Kuvvetler Ayrılığı ilkesi de olur. Oluşturulan yüksek mahkemelerin sorumluluk alanları ve yetkileri açıkça belirlenmiş, bu durum anayasalarda güvence altına alınmıştır. En alttan en üst düzey mahkemeye kadar öncelik; yargıcın dokunulmazlığı, bağımsız ve tarafsızlığı ile bu makama gelişindeki liyakatidir. Bu işleyiş en ufak bir baskı olduğunda tüm hukuk çöker!
Ülkemizde de Kuvvetler Ayrılığı ve Yüksek Mahkemeler ile yarıya yakını değiştirilmiş olsa da Anayasa vardır. Yüksek Mahkemelerin görev ve yetkileri de Anayasada belirlenmiştir. Uyuşmazlık durumunda son karar AYM tarafından verilir, bu karara her kişi ve kurumun uyması zorunludur.
Durum bu iken süreç içinde bazılarının bırakın AYM kararlarını, uluslararası hukuk ile bağlı olduğumuz AİHM kararlarını bile -beğenmeyip eleştirmek yetkisi olsa da- uygulamamakta, yok sayabilmekte ve nedense haklarında hiçbir işlem yapılmamaktadır. Halbuki zaman içinde Anayasayı ortadan kaldırma girişiminde bulundu diye kimler idam edilmiştir bu ülkede…
Bu cesaret ve kuvveti Anayasadan almadıklarına göre nereden aldığı bilinmeyenlerin açıklamalarından adeta hukuka, yasalara, mahkemelere ve sonuçta Anayasaya karşı bir eylem yapılmakta olduğu gözlenmektedir. Zamanında bir siyasi partinin resmi üyeleri yargıç-savcı olarak atanıp üstelik HSYK’nunyapısı değiştirilerek tüm atamalar bir kişi tarafından yapıldığı için de Yüksek Mahkemelere de atamalarıyapıldı. Tek güvencemiz olan hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, yargıç dokunulmazlığı ve yasaların herkese eşit ve yansız uygulanması kuralının bu koşullar altında ne denli geçerli olduğunu kara kara düşünmek zorunda bırakılmanın üzüntüsünü yaşamaktayız.
Demokratik bir ülkede temel kavramların başında bir gün herkese gerekebilecek olan hukuk gelir. Vatandaşların kendini yöneten kişi ve kurumlara karşı tek güvencesi, bağımsız ve tarafsız bir yargının olduğunu bilmesi, zalimin zulmüne karşı direnemediğinde kendisini hukukun koruyacağından emin olmasıdır.
Ülkelerde anayasaların hangi durumlarda yeniden yazıldığını iyi okumak gerekir. Bazılarının akıllarından böyle şeyler geçmekte ise boşuna uğraşmasınlar! Yüzüncü yılını doldurduğumuz Cumhuriyetimiz ve bize öğrettikleri ortada ve vatandaşın gönlünde yazılı durdukça bu hayallerin gerçek olması ancak bir tarafı açık uyuyanların rüyasında olabilir!
Hukukun olmadığı yerde adalet de olmaz; üstelik hukuk ve adalet herkese bir gün gerekebilir.