Güzel memleketimizin güzel insanlarının tarihe mıh gibi çakılan özlü sözleri vardır; biri de “yapacak başka işimiz mi kalmadı” anlamında “her kuşu hallettik, kaldı Leylek” çok çarpıcıdır bence… (Orijinalinde “hallettik” yerine “bip”li bir kelime var, siz anlarsınız artık…) Bu özlü sözümüzü hepimize ezberlettirecek mantık dışı işler sıraya dizilmiş halledilmeyi bekliyor, buyurun:
Uçağına araçlarını doldurup kıtalar arası uçup “itibardan tasarruf” yapmayanların, ülkemizin şehit kanlarıyla kazanılıp yazılmış milli bayramlarında yapılan törensel kutlamaları “masraflı” bulmalarına ne denir? Bu kutlamalara zamanında başı-dişi ağrıdığı için katıl-a-mayanları unutmadık! Şimdi birileri halkın meydanları vatan sevgisiyle doldurmalarından korkunca, hiç değilse bayramlarımızı protokol kutlamalarına indirip “âdet yerini bulsun” demeye getirmekteler. Daha dün ülkemizin haritaları sarıdan kırmızıya dönünce şoktan kurtulamayanlar, gerçek halk belediyeciliği yapılmasından hem korkup hem kızdıklarından nasıl intikam alınacağını planlamaktaydılar. “Onları topal ördek yaparız, çalıştırmayız” diyenler meclis çoğunluğunu da kaybedince kanatları kırıldı. Bu kez ödeneklerini kesme, projeleri imzalamama, özetle iş yaptırmama için ellerinden geleni yapmaktalar!
Örneğin; yirmi beş yıldır veya son döneme kadar kendilerinde olan belediyeler el değiştirince nasıl olduysa birden belediyelerin SGK borçları akıllarına geliverdi! Utanmadan hacizle almaya kalkıyorlar şimdi… Biliyoruz ki bazı şeyler “kanuni olabilir ama hukuki olamaz!” O kanun yıllardır yok muydu? Niye zamanında tahsil etmediniz? Bu, kanuna uysa da hak-hukuk-adalet ve insanlık kavramlarına uymuyor; ama sizlere yakıştı hani…
Yetmezdi tabi ki, beklenenler sıraya girdi. Alın size bir Leylek daha: Konser harcamaları çokmuş! Sordum yetkililere; “bu konserler başkanların çocuklarının yaş günü ya da sünnet düğünlerinde devletin cebinden mi yapılmış?” “Yok,” dediler, “sosyal belediyecilik gereği kültür ve sanat çalışmaları doğrultusunda”, üstelik milli bayramlarda, yani 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim gibi anlamı çok büyük günlerde halkın katılımıyla yapılmış. Yani sayın belediye başkanları, siz de cezayı hak ediyorsunuz yani! Nedir bu halkı şımartmak? Bu bayramları seven var, sevmeyen var, yapan var yap-a-mayan var! Herkes sizin gibi vatansever olmak zorunda mı yani? Yeter mi size, yetmez tabi…
Baktılar başarılı halk belediyeciliğini engelleyemiyorlar, o zaman daha önce defalarca deneyip sonuç alamadıkları eski yönteme döndüler: Kayyum’culuk… Sıradaki Leylek Kayyum atamaktı, yapıldı! Hatta daha çok yapacaklarını söyleyip aba altından sopa da gösterdiler. Bu, yasal olarak seçilen, yani bunlara karşı belediye kazanan rakiplerini sandıkta yenemeyince zorla koltuklarından indirip kendi yandaşlarını oralara oturtmak, bükemediği bileği öpmek değil, kırmaktı! Utanmadan yaptılar, her seçimde yine rakipleri kazandı, yine utanmadılar, yine kayyum atadılar; böyle garip bir hukuk düzenini yaşamak zorundayız sanki…
Halledilecek o kadar çok Leylek sırada ki, korkarım bu böyle giderse sevgili Leylekler göç yollarını değiştirip bir daha ülkemize gelmeyecekler! Zaten İstanbul Havalimanını katlederek kapatıp, “kuşların göç yolları üzerinde” olduğu belirtildiği halde, kararname ile göç yollarını -aynı deprem fay hattında olduğu gibi- değiştirebileceklerine inanarak, ısrarla kullanımı çok zor olan o havaalanını yaptılar ya, unutmadık. Şimdi yazıya nereden başlamıştık; tasarrufa uymaktan! Yukarıdaki işleri yüzleri kızarmadan yapanların tasarrufa uygun birkaç çalışmasını anımsatalım o zaman:
Bakanlıkların isimlerini değiştirdikçe tabelasından antetli kağıdına kadar harcanan milyarlar…
Ziraat Bankası’nın sadece (a) harfinin değişmesi için harcanan paralar… Daha önce (T.C.) başlığını kaldırmakla boşa giden paralar… Öğrencilere bir öğün sıcak yemek vermeyi gereksiz sayıp bazı yandaş vakıf ve kişilere aktarılan milyarlar… YİD yöntemi ve kişiye özel ihalelerle; geçsek de geçmesek de uçsak da uçmasak da garanti müşteri sayısı verilen ve dolar bazında ödenen trilyonlar… Üzerindeki ağacından yaban yaşamına kadar altından daha değerli dağlarımızı üç kuruş için çekilen peşkeşler…
Saymakla bitecek gibi değil, siz de onlarcasını anımsarsınız hemen… Yaptıklarından utanmalarını beklemek hayal gibi, “yaptıkları yapacaklarının teminatı” olanları iyi tanıyoruz.
Çok sıkıştılar çok… Yükseklerden düşerlerse hesap veremeyecekleri korkusu kâbus gibi uyutmuyor onları… Denize düşen bulduğuna, hatta bebek katiline bile sarılırmış! Biliyorlar ve abuk sabuk konuları gündeme getirip gerçek rezaletlerin konuşulmayacağını, gündemi değiştirmeyi umuyorlar.
Bunu Leylekler bile yutmaz.