Ülkemizde gündem o kadar hızlı değişiyor ki haftada bir köşe yazısı yazan benim gibi yazarların işi zor. Örneğin demokratik ülkelerde hukuk yasalara ve Anayasaya uymak suretiyle çalışır. Anayasa’ya uymayan yasa da olamaz. Ama burası bizim ülkemiz! Bizde ülkenin en başındaki bile “Anayasayı tanımayacağını, mahkeme kararlarına saygı göstermeyeceğini” söylediğinde alkış alabiliyor! Buna ne yüksek mahkemeler ne yargıçlar ne de hukuk fakülteleri gıkını bile çıkaramıyor. Hani “mahkemeler bağımsız ve tarafsızdır, onlara hiç kimse emir ve talimat veremez” denir ya; geçin onları… Birileri TV’lerde talimatın kralını veriyorlar kasıla kasıla, biz de şaşkın izliyoruz.
Tek adamlık sistemine geçilince çıkarılan 703 sayılı KHK’ye dayanarak Meclisin yetkisinde yapılacakları sadece kendi yetkisini kullanıp KHK ile yapıyordu birileri... Sonunda 2018’de çıkarılan bu kararnameye CHP itiraz edecek, Aralık 2023’te AYM, cumhurbaşkanına tanınan rektör ve YÖK üyelerini atama ve MB başkanının görev süresi tamamlanmadan görevden alma yetkisi başta olmak üzere 291 yetkiyi “Anayasaya aykırılık” gerekçesiyle iptal edecekti.
Yetkililer, “Bu 703 numaralı KHK ile cumhurbaşkanı aslında kullanmaması gereken yetkileri altı yıl boyunca kullandı. Bu geride kalan 6 yılda hukuksuz bir şekilde rektörler, MB Başkanları atandı. Şu haliyle devletin en üst seviyesindeki birçok işlemin hukuksuz olduğu AYM tarafından kayda geçirildi” diyor. Yani? Yanisi hukuk yoksa başka sorum da yok! Altı yılda yüzlerce hukuka uymayan atama yapılmış. O atananlar yetkilerini kullanmış, kararlar almış, paralar harcamış. Sonuç? Bu yetkiler kanuna uysa da hukuka ve vicdana uyuyor mu? Yandaş kadrolaşma işte böyle oluyor ve devletin en ücra köşelerine kadar sızılıyor! Şimdi de bunları ben yapmışım gibi hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, mahkemelere talimat verilemeyeceğini gözümüzün içine baka baka söylemezler mi? Pes doğrusu!
Bir seçim yaşadık ve yıllar sonra iki şeye tanık olduk; ilki CHP birinci parti, AKP ikinci parti oldu. İkincisi yıllarca ülkeyi yönetemeyen parti ve liderinin artık gidici olduğuydu. İtiraz edemeyecek kadar açık bir yenilgi alınca paçaların tutuştuğu ve bu zamana kadar yandaşlarının dışındaki herkesi ötekileştiren, aşağılayan, yok sayan, hatta terörist ilan eden kişi pabucun pahalı olduğunu hissedince yumuşama pozuna giriverdi. Özgür Özel değişimin gereği ve birinci parti olmanın sorumluluğuyla ülkede siyasete bir düzey getirme çabasını gösterdi. Bunu görüntü de olsa kabullenmek zorunda kalan RTE de ne kadar demokrasi ve yumuşama yanlısı olduğunu kanıtlamak için adeta kanatlandı.
Bugün ilgi ile CHP-AKP buluşmasını ve sonucunu izledik. Özel, halkın gündeminde ne varsa hepsini RTE’nin önüne koymuş. Bazılarına mutlaka yanıt alınacağını düşünüyorum. Örneğin mahkemelerden son zamanlarda bazı olumlu kararlar çıkacak gibi. Ama ekonomik konularda elde avuçta bir şey kalmadığından RTE’nin “olsa dükkân senin” demesi beklenen şarkıydı. Normalleşmeye alışacaklar, karşısındakine saygı duymayı öğrenecekler, dersler yeni başlıyor.
Sinan Ateş cinayetini CHP’nin hukuk adına savunuyor ve çözümü için çaba gösteriyor olması, aslında kendi evlatları olan bu gencin alçakça katledilmesinde ortalığı ayağa kaldırması beklenen bazı devletlüleri köşeye sıkıştırıyor sanki… Dosyaya adam sokup-çıkarma kavgası almış gidiyor. Bu gidişle normal bir hukuk sisteminde olsak partilerinde yönetici kalmayacak! Bu konuda bilek güreşi son anda AKP lehine görünüyor. Ayşe Ateş ile -acaba kimin sayesinde? - son dakikada yapılan görüşme birini geriyor gibi…
Masa deviren kahramanı da unutmayalım. Bu günlere gelene kadar daha önce yaptığını şimdi de yaparak alışkanlık kazanan Akşener artık gerçek amacını ve yüzünü göstermeye başladı. Ona ülkemizin merkez sağındaki boşluğu en iyi doldurabilme olanağını verilen şansı bilerek, isteyerek, tek başına yıktı. Bunu yaparken ya kişisel hırsını kontrol edemeyen ve tek kadın olma sevdasında olan birini mi var sayalım? Yoksa bizim -henüz- bilmediğimiz yollarla önüne konan bazı istenmeyen koşuların zoruyla mı böyle davrandığını düşünelim? Karar sizin. Ülkeyi ta başından Mumcu-Ağar (DYP-ANAP) parti birleşmesinin son dakikada bozuluvermesiyle ülkeyi AKP’ye mahkûm eden kişi, şu anda son kozunu da oynamakta. Bir yandan kendi partisini mezara gömmeye çalışan, öte yandan güçten düşen RTE’nin elinden tutan biri gibi görünen Akşener bu saatten sonra artık siyaseten yok hükmündedir. Ve gördük ki RTE yine rakiplerini ya kolunun altına almış ya da tabeladan silmiştir.
Kayyum konusuna gelince; YSK bir kişiye seçilebilme hakkını verdiğinde o belge doğru olmak zorundadır, değilse YSK suç işlemektedir. Bunun dışında güncel olarak işlenen bir suç varsa ve yasaya uygunsa belediye başkanı yerine kayyum olarak ancak o belediye meclisinin seçeceği biri atanır! Binlerce oy boşa gitmez böylece… Bu konunun özü budur. Öteki türlü yapılan işlem sadece yasalara göre seçilmiş birinin görevden alınıp kendi adamını atamak ve koltuk gaspı olur.
Ekonomimiz ise tıkırındaymış, enflasyon ha düştü ha düşecekmiş. Sahi emekliye verilen bayram ikramiyesi ile siz nereye tatile gideceksiniz? Ben valizimi hazırladım bile… Yirmi iki yıldır dinlediğimiz boş vaatlerin bir günde değişeceğini düşünebilen varsa hayal kurmaya devam etsin. Ne de olsa bedava…