Doğan ÖZDEMİR

Doğan ÖZDEMİR

" EMEKÇİNİN KÖŞESİ "
[email protected]

Yüzyılın Davası Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü

19 Şubat 2024 - 21:07 - Güncelleme: 22 Şubat 2024 - 15:20

Kitabın Yazarı: Eser ÇÖMLEKÇİOĞLU
(Pankuş Yayınları, 1. Baskı-Şubat 2021, 332 Sayfa)
En kolay kullanılan ve en bol inanılan malzemenin “Din” olmasının gerçek dindarları üzdüğü düşüncesindeyim. Tek Allah, tek Peygamber ve tek Kur’an’dan yola çıkıp, birbirini dinsiz diye suçlayıp, camisine bile gitmeyen cemaat ve tarikatların her gün sayılarının artması, devleti bile ele geçirmesi ne denli korkunç bir karanlığa doğru sürüklendiğimizin göstergesidir.
Bu doğrultuda Mehdiliğin de moda olduğu ve daha önceden birçok Mehdi adayının ortaya çıktığını bildiğimizden, kitaba konu olan Adnan Oktar’ı da yakından tanıyoruz. Özellikle “Kediciklerine” hayran kalanlar çoğunlukta… Gencecik kızları yakışıklı erkeklerle “avlayıp” liderlerine ikram etmenin en makbul ibadet olduğunu sananları, kendi öz ailelerine bile iftira atabilen, onları moral ve maddi yönden çökertenleri gördük.
İşte kitap, bu örgütün içinde yer alıp gerçek anlamda ne oldukların anlayıp ayrılabilme, hayatta kalabilme ve direnebilme cesaretini gösterebilen birkaç avukatla, seks tuzağına düşürülen ama bu rezaleti sonuna kadar tüm açıklığıyla ve belgeleriyle anlatabilen onlarca genç kızımızın ifadeleri sayesinde yapılan operasyonu anlatmaktadır. “Örgütün tüm yönlerini yaşayarak gözlemleme fırsatım oldu. Üç yıllık süreçte insanlığa verdikleri zararı ve bunun boyutlarını gözlerimle gördüm. Acımasız yönlerini, insanların hayatlarını yok etmesini, daha önce kendilerine dava açan ya da muhalif olan avukat ya da kamu görevlilerine neler yaptıklarını tek tek gördüm ve tecrübe ettim” diyen Avukat yazarımız ekliyor: “Bu kitap, örgütün dava dosyası ve resmî belgeler ışığında anlatılarak gelecek nesillere ibret ve örnek olması için yazıldı.”
Adnan Oktar’ın müritlerine “Mehdi’ye itaat Allah’a itaattir” diyerek beyinlerine Mehdi ve itaat kavramlarını sokmakla işe başladığını görüyoruz. “Müritleri üzerinde her türlü tasarrufa sahipti. Müritlerin evlilikleri, boşanmaları, malları üzerindeki tasarrufları dahil her türlü kararları onun kontrolündeydi.” Örgüte kazandırılan kızlar zorla seks oyuncağı haline getirilip gizli kameralarla görüntüleri alınıp dosyalanıyor ve ileride aleyhine kullanılarak şantaj yapılıyordu. Örgüte düşenin geri çıkması akla hayale gelmeyecek rezillikler, şantajlar, karalamalar yüzünden neredeyse olanaksızdı.
Böyle bir örgütün bilinemeyecek kadar çok parası, malı, A 9 TV kanalı, lüks malikaneleri, çok iyi kullandığı bilgisayar örgütü yanında zırhlı araçlar ve büyük bir silahlı gücü de vardı. “Adnan Oktar’ın yaşadığı bu lüks hayat için çalışmasına gerek yoktu. İhtiyacı olan tek şey, vereceği fetvalar ve kuracağı kusursuz sistemdi.” FETÖ ile de yakın ilişkisi amaçlarının aynı olmasından kaynaklanan bu silahlı terör örgütü, “FETÖ’ye karşı duran Aziz Yıldırım’ın Şike Kumpanyası, Ahmet Mahmut Ünlü’ye operasyon yapılması, Ergenekon Kumpası, ‘Taşhiyeciler’e yönelik kumpas gibi” davalarla da anılmaktadır.
Dava büyük bir gizlilik içinde ve çok büyük emekler harcanarak açılıyor, devletin yargı ve emniyetinin verdiği güven sonucu da şantajla engellenen müritlerin taraf değiştirip aleyhte ifadeleri ile de çöküyordu. Uzun süren hazırlık, iddianamenin yazılışı ve sonuçta davanın başlamasıyla kâğıttan kaplan olduğu anlaşılacak olan örgüt lideri ve başkanı sonunda hak ettikleri cezaevlerine gönderiliyordu.
Tıbbi olarak “tutkulu idealist” ve “idealist pasoniye” hastası olan A. Oktar ve benzerlerinin “en önemli özelliğinin acımasızlıkları olduğu ve tedavi olmalarının mümkün olmadığı, ancak izole edilmeleri ya da imha edilmeleri ile sorunun çözülebileceği” söylenmektedir.
“Adnan Oktar’ın kırk yıllık illegal hayatındaki en büyük güç kaynağı “tehdit ve yıldırma” idi” diyen yazar, duruşmalarda da bu durumu değerlendiren mahkeme heyetinin mağdurların ifadelerini kapalı oturumda aldığını ekliyor. Karar, 11 Ocak 2021 saat 12.30’da Silivri’de okunur. Örgüt, daha öncekiler gibi bu kez duruşmayı atlatamamış ve hak ettiği cezaları almış olmanın şaşkınlığı içindedir. “Toplamda 152 bin yıla yakın bir ceza verilmişti. Sadece Adnan Oktar işlediği kişisel suçlardan bin yetmiş beş yıl ceza almıştı.”
Son söz olarak yazar doğru bir saptama yapıyor: “Bu örgütün bittiğini ama yapısı gereği örgüt lideri hayatta kaldığı sürece “tabela örgütü” olarak flu şekilde yaşayacağını, din tüccarlığı ile yola çıkıp devletimize, milletimize musallat olacak ve vatandaşın ‘kanını emecek’ yeni örgüt ve kişilerin türeyeceğini çok iyi biliyorum.”
Son bir hafta içerisinde SZC TV’de tam da bu konu ile ilgili bazı programlar görünce yazara bir kez daha hak verdim. Örgütün artıkları güç gösterisi yaparak ayakta durmaya çabalıyordu. Bu nedenle bu kitabı okumayı ve tanıtmayı öne aldım. Sizin de okumanızı, bu ve benzeri örgütleri tanımak açısından öneririm.
İyi okumalar dileği ile. (18.2.2024)
 

Bu yazı 1320 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum