Sık sık kendimiz için “ balık hafızalıyız “ deriz. Doğru mudur? Evet, çoğunlukla doğrudur. Aslında yaşadıklarımızı unutmuyoruz. Gündem öylesine hızlı değişiyor ki, izlemekte zorlanıyoruz. Sonuçta sürekli benzer olaylarla karşılaşınca alışıyoruz ve unutmuş gibi davranıyoruz. İşin içine baskı, şiddet ve yasaklamalar girince, iftiralar, sudan sebeplerle sabahın köründe gözaltına alınmalar olunca, ister istemez korkumuz devreye giriyor ve susmak, unutmuş gibi yapmak zorunda kalıyoruz. Bir de yıllardır hiçbir kanıt olmadan cezaevlerinde yatanları görünce korkumuz katmerli oluyor.
Şimdi korkularımızdan biraz arınıp 20 yıldır bu iktidar döneminde neler yaşamışız, halen neler yaşıyoruz hatırlayalım mı?
*Öncelikle özelleştirme adı altında tüm fabrikalarımız yerli ve yabancılara peşkeş çekildi. Çoğu kapatıldı, arsalarından rant sağlandı. Bir kısmı ise içleri boşaltılarak devlete çok yüksek fiyatlarla devredildi. Telekom bunlara en can alıcı örnektir.
*Türlü oyunlarla en önemli kurumlar tek adama, yani Cumhurbaşkanına bağlandı. Varlık Fonu denilen bu yapı ile istedikleri her şeyi kolayca yapar duruma geldiler. Yani minareyi çalan kılıfını hazırlamış, sözde yasal mevzuata hazır hale getirmişlerdi. Böylelikle sözde transferlerle hazine kolaylıkla boşaltılmış oldu.
*”İtibardan tasarruf olmaz “ diyerek saraylarda sınırsız harcamalar yaparak, MAN adalarına paralarını transfer ederek ülkemizi, tüm dünya ülkelerine avuç açar hale getirdiler. Sarayda sözde Türk devletlerini simgeleyen asker kıyafetli ucubeler ve atlı tören mangaları ile devlet törenleri yaparak yüzlerimizi kızarttılar. Bırakın tadını, ismini dahi bilmediğimiz yiyecek ve içecekler ile devasa masalarda görgüsüzlüklerini sergilediler. Tabii ki bizim vergi olarak verdiğimiz paralar ile.
*Cemaatlere, tarikatlara yol verip ülkemizi ortaçağ karanlığına sürüklemeye, arap kültürüne teslim etmeye çalıştılar. Tarikatların gizli kapaklı, karanlık odalarında çocuklarımıza, kız-erkek ayırmadan tacizde bulundular, tecavüz ettiler, ortaya çıktığında imam nikâhı ile paçayı kurtarmaya çalıştılar. Diyanet işlerine istedikleri gibi, işlerine geldiği gibi fetvalar verdirerek yaptıklarının islama uygun olduğunu kanıtlamaya çalıştılar. Diyanet işleri başkanının elinde kılıç ile Atatürk’e hakaretini görmezden, duymazdan geldiler. Fesli delilerin ellerini, FETÖ ’nün eteklerini, şeyhlerin, şıhların sümüklü mendillerini öperek, müritlerinin oylarına talip oldular. Tıpkı bugün Hizbullah’ın partisi HÜDA-PAR ‘la el ele verdikleri gibi. Yanardöner Erbakan ile kucaklaşmaları gibi.
*Milli bayramları kutlamamak gibi davranışları tercih ettiler, alıştıra-alıştıra yok etmeye, ülkemizin kurtarıcı ve kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ü unutturmaya çalıştılar. Cumhuriyet değerlerimizi yok ederek Cumhuriyetimizin 100. Yılında intikamlarını almaya çalışıyorlar.
*Devletin tüm sırlarının bulunduğu KOZMİK odaya girip her şeyi ortaya döktüler, bin bir sahte belgeleri FETÖ ile birlikte üretip askerimize darbe yaptılar, itibarsız hale getirdiler, paralı askerlik sistemi ile lejyonerler yarattılar. Askerlerimizi yıllarca cezaevlerinde yatırdılar. Halen hasta ve neredeyse ölüm döşeğindeki askerleri içerde tutmaya devam ediyorlar.
*Gerek memurlar, gerek emekliler, gerekse işçiler ve Bağ-Kur ’luların çalışırken ve emekli olduklarında tüm sosyal güvenlik sistemini alt üst ederek içinden çıkılmaz hale getirdiler, EYT ‘ li olanların haklarını bir kez daha yediler. En düşük emekli aylıklarını 7.500.- tl yaparken 7.500.-tl üzerinde maaş alanları yok saydılar, dul ve yetim aylıklarının en az emekli aylığı dedikleri 7.500.-tl altında kalmasına göz yumdular.
*Ekonomiyi, literatürde hiç olmayan bir tez ile “faiz sebep, enflasyon sonuç” diyerek batırdılar. Halkı yoksullaştırma politikaları ile açlığa mahkûm ettiler. Enflasyonun üç haneli rakamlara ulaşmasını sadece seyrediyorlar, TUİK ’in sahte hesapları ile halkı kandırmaya çalışıyorlar.
*24 yıldır toplanan deprem vergilerini iç ettiler. Kızılay’ı ve Türk Hava Kurumu’nu yandaşlarına peşkeş çekip batırdılar. Orman yangınlarında THK uçaklarını hangarlarda yatırıp müdahale ettirmediler ve yanan alanları rant için kullandılar. Deprem felaketlerini, maden cinayetlerini “ FITRATINDA VAR, KADER PLANINDA VAR “ diyerek geçiştirmeye çalıştılar. Yardımları geciktirerek insanlarımızın ölmelerine neden oldular. “ALLAHTAN GELDİ “ dediler.
Daha birçok şey yazabiliriz. Ve onlara asla unutmadığımızı söyleyebiliriz.
Ancak, unutmadığımızı ve BALIK HAFIZALI OLMADIĞIMIZI tek bir şekilde kanıtlayabiliriz.
14 MAYIS GÜNÜ SANDIĞA GİDEREK, SANDIĞA VE OYLARIMIZA SONUNA KADAR SAHİP ÇIKARAK KANITLAYABİLİRİZ!
NE DERSİNİZ?
BALIK HAFIZALI OLMADIĞIMIZI SİYASİ İKTİDARA GÖSTERECEK MİYİZ?