ALMAN HALKI VE APTALLIĞIN TEORİSİ!
Öncelikle sosyal medya üzerinden grubumuzda bu konunun paylaşımını yapan değerli dostum Tufan Bilgili hocama teşekkür ediyorum. Aslında belki birçoğumuzun bildiği bir teoriyi hatırlamakta yarar var. Bilmeyenler içinse öğrenme vakti diyelim ve günümüz ile karşılaştırma yapma şansı tanıyalım.
Nedir Aptallık Teorisi?
Teori, genç bir papaz olan Alman Dietrich Bonhoeffer’e aittir. Konumuz HİTLER dönemi ile ilgilidir. Önce kısaca HİTLER’in çıkışını, yükselişini ve diktatörlüğe nasıl ulaştığını hatırlayalım;
*31 Temmuz 1932’de yapılan seçimlerde Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi %34 oy alarak 608 üyeli Alman meclisinde 230 milletvekiline sahip oldu.
*Adolf Hitler 30 Ocak 1933 tarihinde Şansölye olarak atandı.
*12 Kasım 1933’de erken seçimler yapıldı, %90 oy alan Hitler 661 milletvekilinin tamamını aldı.
*Artık TEK ADAM, yani DİKTATÖR olmuştu.
O tarihe kadar Alman eğitim sistemi mükemmel çalışmış, bilim ve teknolojide en üst seviyelere çıkılmış, Alman Üniversiteleri ve Alman Bilim insanları olağanüstü güçlü hale gelmiş, LEİBNİZ, KANT, HEGEL, MARX, NİETZSCHE, GÖTHE gibi uluslararası ölçekte düşünürler yetişmişti.
Hitler işte böyle donanımlı, eğitimli bir halkı iki yıla varmadan kölesi haline getirdi. Bilimin, sanatın, teknolojinin, kültürün merkezi kabul edilen Almanya’nın sahibi oldu. Cahil ve ruh hastası biri nasıl oluyordu da bilim insanlarına, akademisyenlere subaylara, her bakımdan iyi yetişmiş insanlara hükmedebiliyordu?
Bu dönemde;
Almanya tarihinin en karanlık dönemini yaşıyor, kadınlar ve çocuklar sokaklarda aşağılanıyor, gazeteciler dövülüyordu.
HİTLER’i eleştirenler tutuklanıyor, muhalif çıkışlar cezalandırılıyordu. Yargı HİTLER’in SOPASI olmuştu. Ordu rejimin ordusu, polis rejimin polisi olmuştu. NAZİ MİLİSLER sokaklarda devriye geziyorlardı.
Bu duruma genç bir papaz olan DİETRİCH BONHOEFFER zulme karşı çıktı ve itiraz etti. Bu sebeple hapse atıldı, ağır işkencelerden geçirildi.
Hapisteyken bu konu üzerinde uzun uzun düşündü. Sayısız bilim insanı, filozof, şair, fikir insanı çıkaran toplum, böyle bir kültür nasıl olmuştu da ORGANİZE KÖTÜLÜĞÜN, ZALİMLİĞİN, KORKAKLIĞIN, CEHALETİN VE SUÇUN MERKEZİ HALİNE GELMİŞTİ?
Sonunda BONHOEFFER işlin içinden çıkabildi.
“SORUNUN KÖKENİNDE KÖTÜLÜK DEĞİL, APTALLIK YATIYORDU.” Dedi.
O’na göre; Kötülükle mücadele etmeniz mümkündü, kötülükle bir şekilde başa çıkabilirdiniz. Fakat ORGANİZE olmuş AHMAKLAR sürüsüne karşı yapabileceğiniz hiçbir şey yoktu. Ne anlatacağınız gerçekler, ne ortaya koyacağınız kanıtlar onlara etki etmiyordu.
Aptal insanlar hallerinden memnundular. Saldırıya hazır haldeydiler. Saldırıya geçtiklerinde kötü insanlardan daha tehlikeli oluyorlardı. Acımasız ve vicdansızdılar.
Vardığı sonuç şuydu; APTALLIK ZEKÂ PROBLEMİ DEĞİLDİ, APTALLIK AKLAKİ BİR PROBLEMDİ. Entelektüel birikimleri, iyi eğitimleri olduğu halde insanlar aptal olabiliyorlardı. İnsanların ahlaki ve entelektüel birikimleri bir anda yok olmuyordu. DİKTATÖR gücünü artırdıkça, insanlar o gücün büyüsüne kapılıyorlar, bağımsız düşünce yetilerini kaybediyorlardı.
ONLARI BU AĞIR ŞİZOFRENİ UYKUSUNDAN ÇIKARMANIN TEK YOLU BAĞIMSIZ VE ÖZGÜR OLMALARINI SAĞLAMAKTI. TEK ADAMIN YÖNETTİĞİ ALMAYA’DA BU NASIL MÜMKÜN OLABİLİRDİ?
Almanlar ancak ikinci dünya savaşı sonrası bağımsız ve özgür olabildiler. APTALLIKTAN KURTULABİLDİLER. Bedelini de ağır ödediler. 22 Milyon Alman öldü, ülke harabeye döndü.
BENHOEFFER, APTALLIĞIN TEORİSİNİ YAZMIŞTI.
9 Nisan 1945 günü sabaha karşı toplama kampının darağacına asarak öldürdüler.
Geride bıraktığı teori sonrası CONRAD ADENAUR’un şu sözleri tarihe geçti;
“UMARIM BİR DAHA İSA BİLE GELSE TÜM YETKİYİ TEK KİŞİYE VERECEK KADAR APTAL OLMAYIZ”