“DENİZ OLDUK ASTINIZ,
OKYANUS OLDUK GELİYORUZ!”
Bu sloganı bir genç kızımızın elindeki pankartta görmüştüm. Tam da aşağıda okuyacağınız 17’lik liselilerin bildirilerine denk düşen günlerde karşıma çıktı. Güzel bir tesadüf diyelim.
Yaş 70’i aştı. Çok şey yaşadım gördüm, birçoğundan ders de aldım. Ancak günümüzde 17’lik 3 liseli gençten aldığım ders beni resmen utandırdı. Utandırdı, çünkü günümüz gençliğinden neredeyse umudumu kesmiştim. Şimdi ise yeni bir umut filizlendi içimde.
Aşağıda okuyacağınız BİLDİRİ-ki bana göre bir MANİFESTO ’dur- 3 lise öğrencisinin yüreğinden dökülen duyguların ifadesidir. Ve öylesine güzel bir dil ile ifade edilmiştir ki, çoğumuz yazamayız.
İlk okuduğumda dedim ki aniden, “günümüzün SİNAN CEMGİL’leri bunlar olmalı. Yeni SİNAN’lar, DENİZ’ler, MAHİR’ler geliyorlar demek ki…” İnanın sözcükler boğazımda düğümlendi bir an.
Sonuna kadar iyi okuyun. 68’liler, 78’ler kendilerini bulacaklar satırların arasında. Sadece biz solcular mı? Elbette ki hayır. Ülkesiyle ilgilenen, ülkesini seven, çıkarsız, karşılıksız seven her bir yurttaş kendilerinden, çocuklarından, torunlarından izler bulacaklar.
Haydi, birlikte okuyalım;
“ Bu Okul Bizimdir
Bizler bugün buraya herhangi bir siyasi ajandayı değil kalbimizi ve vicdanımızı taşıyarak geldik.
Bizler siyasi varlıklar değiliz- bizler öğrenciyiz.
Ama bugün bize sormadan, bizi yok sayarak alınan bir kararın gölgesi üzerimize düşmüşken, sessiz kalmak, kendimize ihanet olurdu.
Çünkü biz öğretmenlerimize baktığımızda sadece sınıfta ders anlatan bir figür değil, geleceği şekillendiren bir akıl, umudu yeşerten bir yürek ve bilimi bize sevdiren bir yol gösterici görüyoruz.
Bugün yeni dönemle beraber bizden ayrılacak olan öğretmenlerimiz, bizim için sadece bilgi kaynağı değil, aynı zamanda hayatı anlamaya çalıştığımız bu zorlu yolda birer rehberdi.
Onların yıllar içinde verdiği emek, okulun duvarlarında yankı bulan bir hafıza; ve bugün alınan bu keyfi kararlar, o hafızayı silmeye yönelik acımasız bir müdahaledir.
Bir okulun kimliği, sadece adıyla değil, o okulun koridorlarında birlikte yürüdüğümüz değerli öğretmenleriyle, onların bize kazandırdığı kültürle, birlikte yaşadığımız anılarla oluşur. Bu hafızayı yok saymak, bir okulun kimliğini ve ruhunu yok saymaktır.
Unutulmamalıdır ki; Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendi yönetmelik ilkeleri, okullarda öğrenci merkezli ve demokratik yapı öngörür. Ancak bugün yaşadığımız bu gelişmeler, bu ilkelere açıkça aykırıdır.
Öğrenciler olarak ne düşünüyoruz, ne hissediyoruz, hiç sorulmadan; bir sabah “öğretmenin artık yok” cümlesiyle karşı karşıya kalıyoruz. Ve bu kararlar ne liyakata, ne insafa, ne de vicdana sığıyor.
Üstelik bu kararlar yalnızca bir “müdür” kararı değil. Arkasında görünmeyen ama etkisi fazlasıyla hissedilen bir “gölge müdür” sistematiğiyle alınan, bilimden çok itaati ödüllendiren bir düzenin dayatmasıdır bu.
Burası bir proje okuluysa, bunun mimarları öğretmenlerimizdir.
Bir okulun geleceği, ancak nitelikli, özverili ve toplumun her kesimi tarafından değer verilen öğretmenlerle inşa edilir.
Bugün bizden alınanlar sadece, sadece bir kaç öğretmen değil;
Bizimle birlikte çalışan, hayal kuran, bilim veren bir gelecek vizyonudur.”
Hepsi bu. Ülkemin geleceği işte bu gençlere, 17’liklere emanet. Derslerine iyi çalıştıkları belli. Bizlere ders verir aşamaya gelmişler.
Bu 17’likler pamuklara sarılıp korunmalı. Yıllar öncesinde olduğu gibi asılarak, kurşunlanarak, okullarından atılarak cezalandırılmamalılar.
Bırakalım yeni yetişen SİNAN’lar, DENİZ’ler, MAHİR’ler büyüsünler. Büyük büyük insanlar olup halk için, ülke için çalışsınlar.
Bu aşamadan sonra bu 17’lik gençlere dokunmak isteyenler karşılarında sadece onların ailelerini değil topyekûn bizleri bulurlar.
Ve bu 17’lik dehaların talepleri sorumlular, yetkililer ve de etkililer tarafından derhal yerine getirilmeli.
Artık onlardan ders alma zamanıdır!