90’lı yılların başlarında kamu çalışanları sendikalarını kurarlarken birçok sloganlar üretmişlerdir. Bir kısmı daha da eskilere dayanan bu sloganlar işçi sınıfının ilkeleri haline gelmiş ve özellikle “memurlar sendika kuramazlar” denilen ortamda kamu emekçileri “HAKLAR YASALARDAN ÖNCE GELİR” şiarı ile mücadelelerini yükseltmişler, sendikalarını tüm engellemelerine rağmen kurmuşlardır. Kadükte olsa bir sendika yasasına kavuşmuşlardır. Şimdi yine aynı sloganı kullanarak ve ilke olarak kabul ettikleri bu “Haklar yasalardan önce gelir” den yola çıkarak GERÇEK SENDİKALARINI KURMA, grevli-toplu sözleşmeli sendikal haklarına kavuşma mücadelesini vermek vermektedirler.
Son zamanlarda, özellikle AKP hükümetleri ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi içinde her gün biraz daha güçlü olarak- yasalara rağmen- haklar korunmaya, geliştirilmeye çalışılmaktadır. Günümüzde yaşanan ve tek adam rejiminde gerek anayasa kararları, gerekse yasalar tanınmaz durumda iken her yurttaşın sahip olduğu hak ve özgürlükler tanınmaz hale gelmiş, gerek teknoloji alanında, gerek iletişim alanında, gerekse de anayasal ve yasal güvenceler alanında muhalefeti susturmak adına her türlü baskı, zülüm uygulanır olmuştur.
İddianame dahi hazırlanmadan yapılan tutuklamalar, delil yaratma çalışmaları, keyfe keder uygulamalar, devletin verdiği diplomaların iptali sonucu profesörlerin dahi lise mezununa dönüştürüldüğü, yurttaşların mal varlığına gerekçesiz el konulduğu, şirketlere, siyasi partilere, belediye başkanlıklarına kayyum atandığı, seçimlerin neredeyse askıya alındığı, seçmen iradesinin yok sayıldığı dönemden geçtiğimiz bu dönemde, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile yönetmek aslında yok hükmündedir. İstenildiği kadar yasalar değiştirilsin, siyasi iktidara güç vermek amacı ile uygulansın, tarih bizlere göstermiştir ki bu dönemler hep geçici olmuş, hakların yasalardan önce geldiği her defasında ezici çoğunlukla kanıtlanmıştır.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ve tek adam rejiminin doğal sonucu olan baskı, zulüm, yolsuzluk, yoksulluk, yalancılık, soygun düzeni, ülke değerlerinin peşkeş çekilmesi artık iyice ortaya serilmiştir. 23 yıldır siyasi iktidara oy verenler, hatta AKP ve MHP içinde bulunan, bugüne kadar koşulsuz destek verenler dahi bugün artık yaşananları, muhaliflere karşı girişilen kıyımları sorgular hale gelmiştir. Bu durum iktidarın günlerinin sayılı olduğunu gösterdiği gibi, her hakların kısıtlanmasında günümüz teknolojisi ile iletişim kanallarının kolaylıkla açık tutulabilmesi siyasi iktidarı çaresiz bırakmaktadır.
Ekonomik olarak dibe vurmuş bir ülkede, “hak verilmez alınır” şiarı ile hareket edenler mutlak kazanırlar. Hiçbir despotik yönetim uzun süreli kalıcı olamaz. Avrupa ülkeleri ortaçağ karanlığını, Hitler ve Mussolini gibi delilerin faşist yönetimlerini-çok ağır bedeller ödeyerek-nasıl aştılarsa, ülkemiz de bu dönemi çok yakın gelecekte mutlaka sonlandıracak ve tüm sorumlular bağımsız yargı önünde hesap vereceklerdir. Hiç kimse hesap veremez değildir.
Önemli olan muhalefetin başlatmış olduğu protesto eylemlerine halkın katılımıdır. Daha çok katılım, daha çok bilinçli katılım halkın iradesini ortaya koyması ile halkın özgürleşmesi anlamına gelir.
Unutmayalım; “HAKLAR YASALARDAN ÖNCE GELİR”
Hiçbir yasal düzenleme halkın gerisinde, halkın aleyhine olamaz. Ve hiçbir siyasi iktidar bu gerçeklerden uzak kalamaz.
Halkın anayasadan almış olduğu güç de ortadadır. Velev ki anayasada yazmasa dahi, yasalarda olmasa dahi halkın yazılı olmayan doğuştan hakları vardır.
O HALDE; “HAK VERLMEZ, ALINIR” diyerek ve “HAKLAR YASALARDAN ÖNCE GELİR” diyebiliyorsak haklarımızı kullanalım.
VAR MISINIZ?