Siyasi yaşamın oldukça sertleştiği bir dönemi yaşıyoruz. Aslında sadece ülkemizde değil, tüm dünyada yaşanıyor bu sertleşme. Başta ABD olmak üzere ÇİN, RUSYA ve AB ülkeleri çok önemli oranda paylaşım savaşına girmiş durumdalar.
Daha önceki yazılarımdan hatırlarsınız, “dünyayı deliler yönetiyor” demiştim. Gerçekten başta ABD Başkanı olmak üzere Rusya, Çin ve tabii ki İsrail yöneticileri birbirleri ile POKER oynar duruma geldiler.
Ticaret savaşlarının sonunun nereye gideceği belli değil. Böyle bir ortamda kendi üretimleri ile kendine yetmek bir ülke için son derece önemli. Bağımsızlıkları koruyabilmek için akıl, öngörü, yetenek gerekiyor. Bundan sonrası “itibardan tasarruf edilmez” anlayışını kaldıracak durumda değil.
Dünyada önemli değişimler olurken, yeni rotalar belirlenirken ülkemizin bu değişimden, daha açıkçası darbelerden etkilenmemesi mümkün değildir. Gerek üretimde, gerek savunmada, gerek devlet bütçesinde en zayıf dönemi yaşıyoruz.
Demokrasinin rafa kaldırıldığı, Osmanlı’nın son döneminde olduğu gibi yöneticilerin şaşaalı bir yaşam sürdüğü, aynı zamanda ülkeyi sürekli borç batağına sürükledikleri, geniş halk yığınlarının her gün farklı kuyruklarda gezdikleri, pazar artıklarını topladıkları, mafyanın kol gezdiği, suç oranlarının tavan yaptığı bir ülkede yaşar hale getirildik.
Buradan çıkış ararken her zaman olduğu gibi yine baskı, zulüm ve tutuklamalar ile karşı karşıya kaldık. Protesto gösterilerinde yine orantısız güç, biber gazı, tazyikli su kullanılmaya, gencecik öğrenciler sürüklenerek gözaltına alınmaya başlandı. İşi o kadar ileri götürdüler ki, belediye başkanları, bürokratları, gazeteciler, akademisyenler, demokratik kitle örgüt yöneticileri, siyasi parti yönetici ve genel başkanları tutuklandılar, iddianameler çok daha sonra hazırlanır oldu.
Tüm bunlar yaşanırken çok daha tehlikeli gelişmeler sessizce uygulanır oldu. Geçen hafta ki yazımızda “Domuz bağı dışarda, adalet içerde” derken bu tehlikeye dikkat çekmeye çalıştık. İlk işaretler gelmeye başladı bile. Hizbullah terör örgütü mitinglere başladı. CİZRE’de yapılan mitingden sonra, BATMAN, GAZİANTEP, DİYARBAKIR, İSTANBUL, ADANA ve VAN’da 27 Nisan’a kadar mitingler yapacak. Üstelik devlet kurumlarından izin alarak. Peki, kim yönetiyor bu mitingleri; MEHMET BEŞİR VAROL. Kimdir bu kişi; Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polisin şehit edildiği eylemin talimatını verdiği gerekçesi ile 2007’de 18 yıl 9 ay hapis, 2009’da Hizbullah ana davasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mevcut Anayasal düzenini silah zoruyla yıkarak yerine ŞERİ esaslara dayalı İslam Devleti kurmayı amaçlamak suçundan” MÜEBBET hapis cezasına çarptırılmış, ancak 2011’de serbest bırakılmış bir militan. İki davadan sadece 4 yıl yatmış ve birileri tarafından korunup kollanmış ve aramızda serbestçe dolaşır hale gelmiştir. Bu günlerde “Peygamber Sevdalıları Vakfı-Platformu”nun (PSP) önderliğinde İslam elçisinin doğum günü olması nedeniyle mitingler başlatmıştır. Ve unutmayalım ki bunların siyasi ayağı da Cumhur İttifakının ortağıdırlar.
Geçen ay içinde ise Cumhurbaşkanı tarafında iki militan sağlık nedenleri gerekçe gösterilerek af edilmiştir. Şeyhmus Alpsoy (56) ve Hamit Çöklü (67) adlı mahkûmlar ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları nedeniyle yatıyorlardı.
Muhaliflerin yıllarca TUTUKLU kaldığı ülkemizde ağırlaştırılmış müebbet cezaları onanmış ve HÜKÜMLÜ olmuşların birkaç yıl içinde aramıza karışmaları tesadüf değildir.
Buradan ülkemizin savcılarını, güvenlik güçlerini, polis ve jandarmasını, istihbarat birimlerini uyarmak bir yurttaşlık görevimizdir. Eğer yarınlarda “KUBİLAY’ın KATİLLERİ” kafasında olan şeriatçılar barışçı mitinglere saldırı düzenlerlerse, terör eylemlerine yeniden başlarlarsa bir dönem olduğu gibi yine kan dökülecek, acılar yaşanacak, ocaklar sönecektir.
Bunun altından ne var olan siyasi iktidar kalkabilir, ne de ülkeyi kemiren asalaklar kalkabilir.
Herkes aklını başına almalı ve şeriatçı faşist örgütlere izin vermemelidir.
Dünyayı yöneten deliler yeni tezgâhlar peşindeler. Bu delilerin yurt içindeki işbirlikçileri halen pastadan pay kapma peşindeler.
YANİ ÜLKEMİZ İÇİN YENİ BİR ROTA ÇİZİLİYOR!
Yazımızı GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün seslenişi ile bitirelim;
“….Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”