“Bir gün, Birinci Cihan Harbi’nden sonra Ortadoğu’da kurulan suni devletlerin halkları ayaklanacaktır.. O gün geldiğinde, yeni kurduğumuz cumhuriyetimizin yöneticileri, bu halkların değil, emperyalist güçlerin yanında yer alırsa, aynı akıbete kendileri uğrayacaktır.. Ve Kurtuluş Savaşı’nda yedi düvele haddini bildiren Türk halkı, onların da hakkından gelecektir…”
Tam 101 yıl önce, 1923 yılında Amerikalı gazeteci İsaak F. Marcosson’la yaptığı röportajda Mustafa
Kemal ATATÜRK’ün söylediği sözlerdir bu açıklamalar!
Başka neler söylemiş ATATÜRK;
*Amerikan sistemini memleketimizde tatbik etmeyi hiç hatırıma getirmedim; sistemsiz ve kanunsuz tarzda, reisicumhurlukla başvekâleti birleştirmeyi düşünmedim ve düşünecek adam olmadığım milletçe malumdur.
*Türkiye Büyük Millet Meclisinde bana ne kadar karşı koyan olursa olsun, o Meclis, büyük Türk Milleti’nin temsilcisi olduğu sürece bana lazımdır. Ben milletin adamıyım.
*İstesem derhal askeri bir diktatörlük kurar ve memleketi öyle yönetmeye kalkardım. Fakat istedim ki millet çağdaş bir devlet kursun. Ben onu yaptım.
*Bizi yanlış yola sevk eden soysuzlar bilirsiniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz.. Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harabeden fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülükten gelmiştir.
Günümüzde Ortadoğu’da yaşananlara baktığımızda Atatürk’ün bir kez daha haklı olduğunu görürüz. Yaklaşık 100 yıl öncesinden bugünleri ve hatta gelecekteki bir yüz yıl sonrasını dahi görebilen ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusunu dikkate alsaydık, bugün “Ne olacak bu memleketin hali?” sorusunu aklımıza dahi getirmez, bugün en ileri teknolojiye sahip, doğasını koruyan, muasır medeniyet seviyesine ulaşmış bir ülkede yaşıyor olacaktık. Ortadoğu ise bir bataklık olmayacak, bölge halkları da bizleri örnek aldığında “kendi kaderlerini belirlemiş” olarak yaşamlarını sürdürecek olurlardı.
Libya ve Irak’tan sonra SURİYE’de düştüğüne göre şimdi soralım; Emperyalizmin hedefinde şimdi sırada hangi ülkeler var? Lübnan, Ürdün, İran ve diğerleri kimler? VE TÜRKİYE kaçıncı sırada?
Bu arada İSRAİL’in eli daha da güçlenmedi mi? İsrail’in hedefinde neresi var?
Bu soruların cevabı Ortadoğu halklarının tavır ve kararlıklarında bulunabilir ancak. Halklar “kendi kaderlerini belirleme” haklarını kullanma şanslarını bulabilecekler midir? Özgürce kendi yönetimlerini belirleme konusunda ısrarcı, kararlı ve mücadeleci olabilecekler midir? Her ulus kendi topraklarında barış içinde yaşamayı amaçlayabilecek, emperyalistlerin elinden kendilerini kurtaracak mücadeleyi verebilecek midir?
Ve ülkemiz, TÜRKİYE’nin bundan sonraki tutum ve davranışları nasıl olacaktır? Bizim için can alıcı soru budur! Biliyoruz ki sınırlarımız yol geçen hanı olmuş, komşularla ilişkilerimiz düşmanlık düzeyine çıkmıştır. Emperyalist ülkelerin hangisine sarılacağımızı bilemez hale gelmişiz.
Ortadoğu bataklığında kurtulmanın bir tek yolu vardır. Anayasamızda yazan “DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL HUKUK DEVLETİ” olabilmektir. Mustafa Kemal Atatürk’ ün gösterdiği yolda yürümek, din örtüsü altına saklanmış hainlerden kurtulmak, üreterek kendi kendine yeter ülke haline gelmek, komşuları ile iyi ilişkiler içinde olmak, samimi olarak YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ talebimizden bir an bile olsun vazgeçmemektir.
Ortadoğu halkları “kendi kaderlerini belirleme” kavgasını vermezler iseler ORTADOĞU YANMAYA DEVAM EDECEKTİR.
BİZ ÜLKE OLARAK GERÇEKLERİ GÖRÜP KURULUŞ FELSEFESİNE DÖNMEZSEK BU ATEŞ BİZLERİ DE YAKACAKTIR!