“ Daha gün o gün değil,
derlenip dürülmesin bayraklar.
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar,
bu kavga faşizme karşı,
bu kavga hürriyet kavgasıdır.
Nazım Hikmet “
İkinci tur seçimlere bir hafta kaldı. Sadece yedi gün. Ve beklendiğim gibi ortalık yine toz duman. Burası Türkiye ve yine ne yapacağız değil, nasıl ben haklı çıkarım, nasıl eleştiri oklarımı hedefe saplarım, nasıl gelecekte kendime bir koltuk bulurum telaşı içinde bir kısım aymazlar. Bu aymazlar iktidar partilerinde, medyasında yok. Onlar zaten yüklerini tutmuşlar ve yine iktidarda 21 yıldır değillermiş gibi tüm çirkinlikleri, ahlaksızlıkları ile iftira, yalan, çamur atarak, montajlanmış görüntüler ile muhalefete yükleniyorlar.
Ya hem şu an ki iktidara muhalif olup, özellikle televizyon ekranlarında, sanal ortamda boy gösteren ve seçimler kaybedilmiş gibi feryat edenlere ne demeli?
“Şimdi zamanı değil de ne zaman?” diye sorup CHP’yi ve lideri KILIÇDAROĞLU’nu acımasızca eleştirenlere bir tek sözüm var;
“ Evet, eleştirinin sırası şimdi değil, çünkü iktidar partilerinden, faşistlerden daha çok zarar veriyorsunuz. Şu son hafta, sadece son yedi gün SUSUN ve OTURUN, hiçbir şey yapmayın, daha yararlı olursunuz. 29 MAYIS’ tan itibaren ise ne yaparsanız yapın! “.
Bugün Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçildiği takdirde neler yapabileceğini, erişeceği gücünü, bu gücü doğru kullandığında neler kazanabileceğimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu tek adam rejiminden, daha da açığı faşizmin nefesini ensemizde iyice hissettiğimiz bu durumdan nasıl kurtulabilirizi, demokrasi taşlarını nasıl örmeye başlayabilirizi paylaşmak istiyorum. Bunlara başlayabilmek için de tek seçeneğimizin Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu hatırlatarak başlamak istiyorum;
*En büyük kazanç, Kılıçdaroğlu kazandığı takdirde ERDOĞAN KAYBETMİŞ OLACAKTIR. Yani Erdoğan siyasi tüm gücünü kaybedecek ve partisine, milletvekillerine hâkim olamayacaktır. Çünkü batan gemiyi önce fareler terk edecekler, Erdoğan teknesi ile birlikte batarak boğulacaktır. Tüm lider partilerinde böyle olmamış mıdır? Nerede Menderes’in, Demirel’in, Türkeş’in, Ecevit’in, Özal’ın, Erbakan’ın partileri? Ayakta kalan tek parti ATATÜRK’ün CHP’si değil mi? Üstelik 100 yıldır!
*Kılıçdaroğlu, hükümeti kurma ve GÜVENOYU almadan göreve başlama şansına sahip olacaktır. Bakanları kendi iradesi ile görevlendirebilecektir.
*Yargıda düzenlemeleri yapacak, üst mahkemeler, AYM, Yargıtay, Danıştay, HSYK başkan ve üyelerini, hâkim ve savcıları atama yetkisine sahip olacaktır.
*Milli Savunma Bakanlığında, Ordu komutanları ve askeri atamalarda yetkili olacak, YAŞ ve MGK’ne başkanlık yapacaktır. Erdoğan’ın çok övündüğü BAŞKOMUTAN yetkisi Kılıçdaroğlu’na geçecektir.
*İçişleri bakanlığı bünyesindeki tüm atamaları yapabilecek ve tüm tarikatları temizleme yetkisi elinde olacaktır.*
*MİT, JİTEM ve benzeri örgütleri yasal sınırları içine çekebilecek, yasalara uygun şekilde görev yapmalarını sağlayabilecek, ödeneklerini denetleyebilecektir.
*Bütçeyi yeniden ve uluslararası normlara uygun olarak yapabilecek, israfı öncelikle kendi makamında ve bakanlıklarda, devlet kurum ve kuruluşlarında önleyerek bütçe disiplinini sağlayabilecektir. Örtülü ödenek saçmalığını denetlenebilir duruma getirebilecektir.
*Eğitim sistemimizi, sağlık ve sosyal güvenlik düzenlemelerini yeniden düzenleyebilecek, özellikle ve öncelikle KÖY OKULLARININ yeniden açılmasını sağlayarak ve atanmamış öğretmenleri atayarak yeni açılımları sağlayabilecektir. Köylerin sadece imamlara teslim edilmesinin önüne geçilmiş olacaktır.
*Üretim yeniden başlayabilecek, köylü yeterli teşvikleri alabilecek, bilimsel tarım için ziraat mühendisleri atanabilecek ve sahada görev alabileceklerdir.
*Kapatılan, satılan, yok edilen fabrikalarımız yeniden açılacak, modernize edilebilecek, kimseye muhtaç olmadan kendi allarımızı kendimiz üretecek, milli gelirimizi yükseltebilecek, enflasyonu geriletip refah seviyemizi yükseltebileceğiz.
*Sağlık sistemi içinde atanmamış doktor, hemşire, sağlık personeli atamalarını acilen yaparak halkın hastanelere ücretsiz erişimini sağlayabilecek, özel hastaneler ve şehir hastaneleri denetim altına alınabilecektir.
*Beş’li, on’lu çetelerin yatırım, maliyet ve ödemeleri denetim altına alınıp, hesap sorulabilecektir.
*Daha özgür, daha örgütlü bir toplum için tüm engeller kaldırılabilecek, tüm siyasi partiler kendilerini daha özgürce ifade edebilecek ve örgütlenebilecek, tüm çalışanlar için grevli toplu sözleşmeli sendikal haklar alınabilir duruma gelebilecek, gösteri ve yürüyüş özgürlükleri kullanılabilecek, baskılar kaldırılabilecek, sokaklar özgürleşebilecektir.
*Uluslararası ilişkiler, yeni düzenleme ve girişimler ile yeniden itibar kazanır duruma getirilebilecek, devletimiz saygınlık kazanabilecek, “yurtta barış, dünyada barış” slogan olmaktan çıkıp, öncelikle komşularımızla ilişkiler düzelebilecek, tüm dünya ile yeniden kucaklaşma sağlanabilecektir. Ülke çıkarları göz ardı edilmeden AB normları uygulanabilecek, AB üyeliği kısa sürede gerçekleşebilecektir. Tüm dünya güçlü bir Türkiye’ye ihtiyaç duyduğunu kabul edecektir.
*İstanbul Sözleşmesi hemen imzalanacak, kadına ce çocuklara şiddetin önüne geçilmesi için en sert yasal düzenlemeler yapılabilecektir.
*Tüm yurttaşlar, eşit ve özgür birer YURTTAŞ olduklarını hissedebileceklerdir.
*Tarikat ve yuvaları kapatılacak, çocuklarımız sadece devletin okullarında ve denetiminde öğrenimlerini ve EĞİTİMLERİNİ alacaklardır.
*Belediyeler ihtiyaç duydukları düzenlemelere kavuşacaklar, cumhurbaşkanlığında bekletilen anlaşmalar imzalandıktan sonra daha güçlü şekilde çalışmalarına devam edebileceklerdir.
*TBMM’de çoğunluğun şimdiki iktidar partilerinde olması çok etili olmayacak, çünkü halkın yararına verilecek her yasa önerisine ret oyu verme şansları pek olmayacaktır. Hele ki Erdoğan’ın gücünü kaybettiği durumda hiç olmayacaktır. Anayasa değişikliği bile daha rahat yapılabilecek, PARLAMENTER SİSTEME GEÇİŞ ve yeni seçimlerin daha güvenli ortamda yapılması rahatlıkla sağlanabilecektir.
*TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ anayasada belirtildiği gibi DEMOKRTİK, LAİK, SOSYAL BİR HUKUK DEVLETİ olma özelliklerine yeniden kavuşabilecektir.
Daha farklı avantajlar olduğu/olabileceği mutlak vardır. Ben bu kadarını tespit edebildim ve sizlerle paylaştım. Gerisi sizlere ait.
İki kişi yarışacak 28 MAYIS’TA.
Ya demokrasinin taşlarını yeniden örmeye başlayacağız, ya da son seçimimiz olduğunu kabul edeceğiz.
NE DEMİŞTİK YAZIMIZIN BAŞINDA?
“BİR KAZAN, BİN KAZAN!”
NE DERSİNİZ? BU ANLAYIŞLA GİDEBİLECEK MİYİZ SANDIĞA?
ÜSTELİK “ BİR OY KILIÇDAROĞLU’na, BİR OY DA KILIÇDAROĞLU’na “ DİYEBİLME ŞANSIMIZ VARKEN!
FACEBOOK YORUMLAR