Sosyal medya çoğu zaman yararlı oluyor. Bir takım paylaşımlar bazen unuttuklarımızı hatırlatıyor, bazen de hiç duymadıklarımızı, bilmediklerimizi öğretiyor.
Dün, bir yoldaşımın paylaşımı hatırlattı ;
* Hallac-ı Mahsur'u darağacına götürürlerken kız kardeşine de vedalaşması için gelmesini söylediler. O da geldi. Fakat BAŞÖRTÜSÜZ gelmişti. Muhafızlar bağırıp, " Başörtün nerde, erkeklerin arasına böyle çıkıyorsun ?" dediler. O da " Ben burada Mansur'dan başka ERKEK göremiyorum." dedi.
* Dr. Ali Şeriati der ki ;
Zulmeden bir dindardan daha kötüsü, " ZALİM BİZDENDİR " diye susan DİNDARDIR.
* Bin yıldır islam dünyasında değişen, gelişen birşey yok !.. Bilim yok, teknoloji yok, buluş yok !.. Kadın hakları, çocuk hakları, insan hakları yok !..
Varsa yoksa şekilcilik.
Bir dinin felsefeden kopuk, bilimsel gerçeklere sırt çevirmiş ve yalnızca şekilcilikle izah ediliyor olması, o din için en büyük talihsizliktir.
* İbn-i Rüşd ile kitaplarını yakıp kendisini camide linç etmek isteyenler arasında şu konuşma geçmiştir ;
Avam : Sen dinimizle savaşıyorsun.
İbn-i Rüşd : Hayır, ben CAHİLLİĞİNİZ ile savaşıyorum.
Ben yine, yeniden ve yeni şeyler öğrendiğim için mutluyum. Herkesinde yeni bilgiler edinmesini isterim. Çünkü, ne kadar çok bilgi sahibi olursak, o kadar çok fikir sahibi oluruz.
Gelelim günümüze ve bir bakalım geleceğimize ;
Siyasi iktidarın başı Erdoğan, yeni taktikler geliştirerek ve uygulayarak iktidarını uzatmaya çalışıyor.
Ülkenin durumu ortada. Yeniden yeniden anlatmaya, tekrar etmeye gerek yok. Eğitimden sağlığa, ekonomiden sosyal haklara,özgürlükten demokrasiye herşey yerle bir olmuş durumda. 6 yaşındaki kızını satan ana-babalardan, yine 6 yaşından başlayarak o bebeğe tecavüz eden soysuzlara, tarikatların ve şeyhlerin, şıhların arsız arzularına teslim edilen - kız/erkek farketmez - çocuklara, okul önlerinde uyuşturucu satıcılarından, uyuşturucuyu yurda sokan ve devletin bakanlarıyla, özellikle güvenlikten sorumlu bakanları ile fotoğraf makinalarına sırıtarak poz veren BARONLARA kadar uzanan suç örgütlerini yok etmekle görevli her kurum, her sorumlu yönetici (!) çürümüştür.
AHLÂK ÇÖKMÜŞTÜR ÜLKEMİZDE !
Peki, ne yapacağız ?
Öncelikle şunu söylemem gerekir ;
" Kamuoyu baskısı doğru kullanılırsa son derece etkili ve sonuç alıcı oluyor. Bunu son günlerde, 6 yaşında tecavüze uğrayan ve 2 yıldır kapalı bırakılan dosyanın yeniden açtırılmasında gördük ve baba(!) ile eski kocanın(!) tutuklanmasında yaşadık.
Bu örnek, halk baskısının, halk hareketinin en güçlü baskı aracı olduğunun kanıtıdır.
ERDOĞAN, " İstanbul'u alan Türkiye'yi alır " der her zaman. Ve İstanbul'u iki kez kaybetmeyi hazmedememiştir henüz.
Şimdi tek hedefi vardır. Her ne olursa olsun, İstanbul'u ve Türkiye'yi geri almak.
Ve neler yapmıştır bunun için ;
İşe CHP İl Başkanından başlamış ve Canan Kaftancıoğlu'nu siyasi yasaklı hale getirmiştir. Sırada İstanbul Belediye Başkanı vardı. Onu da hiç kimsenin inanmadığı bir gerekçe ile suçlayarak cezalandırmaktadır. Şimdi bir sonraki hamleyi planlamaktadır. Ve gösterilen tepkilere göre yöntemini belirleyecektir.
Aslında, Erdoğan'ın iktidarını sürdürme adına yeni değil baskı ve uygulamaları.
Biraz daha gerilere gidelim ; Başta HDP'li Belediye Başkanları olmak üzere birçok Başkan görevden alınıp, yerlerine hukuksız şekilde kayyum atandı. İşte tam bu zamanlarda başladı muhalefetin hataları. Görevden alınan başta çoğunlukla HDP'li Belediye Başkanları ve Meclis üyeleri yerine atanan tüm kayyumlara, hukuksuz görevden alınan başta rektörler olmak üzere, sürgün edilen kamu görevlilerine ve daha niceleri konusunda ve mahkemelerde beraat etmiş başkanların göreve döndürülmemeleri konusunda sessiz kalan veya çok cılız ses çıkaran muhalefetin başına bugün aynı şeyler geliyor.
Bununla bitmeyecek ve daha nice Belediye Başkanları, il ve ilçe başkanları, meclis üyeleri görevlerinden alınacak, birçoğu içeri tıkılacak. Durum öyle gösteriyor ki, sıra bana gelmez diye düşünen tüm siyasi partilerin üst düzey yöneticilerine, hatta Genel Başkanlarına kadar uzanacaklardır. Bir başka olay yine gündeme bomba gibi her an düşebilir ; HDP'nin kapatılma davasından KAPATMA kararının çıkması.
ERDOĞAN rotasını çizmiştir. Seçimleri normal koşullarda, demokratik bir ortamda kazanamayacağını bildiği için OHAL' e, SIKIYÖNETİME yönelerek, OHAL ve SIKIYÖNETİM koşullarda, kendisine bağlı güvenlik güçleri ile seçimleri kazanmak (!) isteyecektir.
Unutmayalım, hatırlayalım ; seçmenlerin oy pusulaları çöplüklerden çıkmıştır her döneminde. Trafolara kediler girmiştir.
Peki ne yapmalıyız ?
Bana göre bu kez, işaret fişeği Taksim'de değil, SARAÇHANE 'de yakılmıştır. Ve söndürmeden o ışıkla yürümek gerekir.
ERDOĞAN her gün, her saat, her dakika gündemi değiştirme uğraşında olsa bile, bizim gündemimizin ilk sırasında EMEK, BARIŞ ve DEMOKRASİ olmalı. Yani tek GÜNDEM, tek HEDEF !
Erdoğan 'ın rotasını, ALTILI MASA ile SOL-SOSYALİST kadroların birlikte mücadelesi değiştirecektir. Erdoğan'ın elinden teknenin dümenini alacak tek güç BİRLEŞİK GÜÇTÜR.
Faşizme karşı altılı masa ile birlikte tüm muhalifler, SOL-SOSYALIST
güçler, birlikte iktidarın karşısında dimdik durmalı, alanlarda omuz omuza yürümelidirler.
Tabii ki bu yürekli yürüyüşte, bu onurlu mücadelede bazı yol kazaları olacak, bedeller ödenecektir.
Ancak, biz kararlı olmalıyız yine de, çünkü bizim bir andımız var ;
" Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız ! "
" YA SİZ ? "
Biz büyükler bunun için ,mücadele edeceğiz !
ERDOĞAN 'ın rotası tekneyi batırmak üstüne çizilmiş.
Gelin, hep birlikte gemi kayalıklarda parçalanmadan KURTARALIM !
VAR MISINIZ ?
FACEBOOK YORUMLAR