Şükrü Zeki Demirel

Şükrü Zeki Demirel

ŞEYTANIN GÖR DEDİĞİ
[email protected]

İKİ SEVDA ! BİR İHANET !

14 Ağustos 2022 - 09:30



Bugün kendi yaşamımdan bir kesiti, canlı tanığı olduğum üç olayı paylaşmak istiyorum sizinle.
Birinci ve ikinci  olaylarımız, aslında çok güzel, hepimizin yaşamak istediği, bir o kadar da insanı duygu seline kaptıran, hüzün bulutlarının üzerimize çöktüğünü hissettiren olaylar.
* Dedem ve haminnemin (babaannemin) yaşadıkları bir olay. Küçüğüm, çok küçük. Sanırım annemlerin anlattıkları ile de o küçücük yaşta hafızama yerleştirdiğim bir olay.
O zamanlar ada mahallesindeki üç katlı ahşap evde oturuyoruz. Birinci katta oturma odası ve mutfak var. İkinci katta yatak odası, misafir odası bulunuyor, üçüncü kat ise tavanarası dediğimiz alan.
Sevgi,saygı ve özlemle andığım dedem oturma odasında, haminnem (babaannem) mutfakta. Evin tek eğlence aracı radyo o zamanlar. Dedem tuvalet ihtiyacı için ikinci kata, tuvalete gitmek için kalkıp, merdiven başına geldiğinde çakılıp kalıyor ve mertebenin ikinci basamağına çöküyor. Mutfakta olan haminnem de usulca gelip oturuyor kocasının yanına ve ellerini tutuyor. Neden dersiniz ? Anlatayım;
O anda radyodan bir şarkı yükseliyor. "Nihansın dideden ey mesti nazım ". Ve sevgi ile birbirlerine bakıp, şarkıyı birlikte bitiriyorlar. Onları çok özlüyorum. Her aklıma geldiğinde bu olay bir mutlu gülümseme oturur yüzüme.
İkinci olay çok daha etkileyici. Yanılmıyorsam ortaokul son sınıftayım. Babamın amcası GIDI MAHMUT, yengesi Hüsniye hanım  ve kızları Sevim ve Şermin Demirel' ler. Şimdiki erkek sanat okulu karşısında oturuyorlar. Gıdı Mahmut dedemin bir de oğlu var, Gıdı Yılmaz. Eskiler tanırlar. Yılmaz amcam galen hayatta, kendisine, eşine ve çocuklarına torunlarına sağlıklı, uzun yaşam diliyorum. Çok sevdiğim Emekli Albay Yılmaz Demirel.
Ben ortaokul son sınıfta onların yanında kaldım bir yıl kadar.
Bir gün öyle bir olaya tanık oldum ki, inanın dondum kaldım o yaşlarda. Çok güzel, olağanüstü bur olayı yaşıyordum. Dedem Gıdı Mahmut kahveciydi. Eşi ise ev kadını. Büyük kızları Sevim halam Ziraat Müdürlüğünde memur idi.
Bir akşam üzeri dedem kahveden çıkmış, eve geliyor. Sokağın başına gelince o gür sesiyle  "Kadifeden kesesi " diye başlıyor, evde ise bunu duyan eşi "kahveden gelir sesi" diye fırlıyor sokağa, okul önünde buluşup şarkıyı elele söyleyerek giriyorlar evlerine. Ben gerçekten şok olmuştum. Bu nasıl bir sevgi, nasıl bir aşk, nasıl bir saygı idi birbirlerine karşı ?
Aslında bu olay, belki defalarca tekrarlamış olmalı ki mahalleli artık sıradan bir olay olarak kanıksamışlardı sanırım.
Gelelim işin İHANET kısmına. Bu güzel ailenin ikinci kızları olan Şermin halam acısını içine gömen, ancak herseye rağmen yüzünden gülümsemesi eksik olmayan bir kadındı. Hemşire idi mesleği. Görev yeri Van idi. Çok güzel bir genç kız olarak oradaki bir delikanlının dikkatini çekiyor, ısrarlı istemeden sonra birlikte bir yuva kuruyorlar. Bir erkek, bir kız çocukları oluyor. Atadan yıllar geçiyor ve halam yari felç ile sonuçlanan bir hastalığa yakalanıyor. Kocası ve ailesi birsüre bakıyorlar. Sonra bir gün kocası alıp Samsun'a kadar getiriyor halamı ve babam ile Sevim halama teslim edip çekip gidiyor. Bir daha da arayıp sormuyor bile.
İşte size bir ihanetin öyküsü. Bir yanda saygı,sevgi ve aşk. Diğer yanda, kendisinden daha kültürlü ve bilgili, ancak amansız hastalığa yakalan eşini ailesine iade eden bir ADAM (!). Babaevine bile getirme cesaretini gösteremeyen sözde bir ERKEK (!).
Aslında bu üç olay aile sırrı olarak kalmalıydı. Ama dayanamadım ve sizlerle paylaşmak istedim. Bu güzel iki olay ile acı ve ibretlik bir olayı bilmenizi istedim.
Sevgi mi güçlü, ihanet mi ? Ben sevginin gücüne inanırım.
Şimdi hayatta olmayan GIDI MAHMUT, Hüsniye hanım, Sevim ve Şermin halalarımı saygı,sevgi ve özlemle anarken, GIDI YILMAZ amcama uzun,sağlıklı ve şimdiye kadar olduğu gibi mutlu bir yaşam diliyorum.
Benden bu kadar !
İki sevda, bir ihanete !

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum