*Türkiye, Türkiye’den daha büyük!
*Türkiye mukadderatından kaçamaz!
*Ufkumuzu 782 bin kilometre kare ile sınırlandıramayız!
*Millet olarak tarihin bize yüklediği misyonu kabul etmeliyiz!
*Bu kutlu yolculukta sorumluluklar yerine getirilmeli!
Bu açıklamalar Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Suriye’de Esat devrildikten hemen sonra yapılmıştır. Erdoğan bu açıklamaları yaparken neyi amaçlamıştır? Ne demek istemiştir?
Önce, ülkemizin kurtarıcısı ve kurucu lideri Atatürk’ün şu sözlerini bir kez daha hatırlayalım;
“SAVAŞ ZORUNLU VE HAYATİ OLMALIDIR. GERÇEK KANAATİM ŞUDUR: MİLLETİ SAVAŞA GÖTÜRÜNCE VİCDANIMDA AZAP DUYMAMALIYIM, ÖLDÜRECEĞİZ DİYENLERE KARŞI, ÖLMEYECEĞİZ DİYE SAVAŞA GİREBİLİRİZ. LAKİN MİLLET HAYATI TEHLİKEYE MARUZ KALMIYORSA SAVAŞ CİNAYETTİR.”
Yaklaşık yüz yıl önce ülkemin gerçek önderi bu sözleri ile SAVAŞ’ı reddediyor, CİNAYET olarak nitelendiriyor, BARIŞ’ı savunuyor, hedef olarak “YURTTA SULH, CİHANDA SULH”u gösteriyorken ve günümüze kadar ülkemi yönetenler bu ilkeye sıkı sıkı bağlı kalmışken ve de ulusumuz da bu ilkeye sıkı sıkı sahip çıkmışken Erdoğan’ın yukarıda sözünü ettiği sözlerin bu günlerde gündeme taşınmasının amacı sadece gündem değiştirme olarak kabul edilebilir mi?
Aslında Erdoğan’ın bu açıklamaları neredeyse kelimesi kelimesine bir başka ülke liderinin sözlerini hatırlattı. Alman faşist lideri Adolf Hitler ileri sürmüştü bu düşüncelerini. Ve sonuç 2. Dünya savaşı, milyonlarca ölüm, sakatlık, hastalık, yıkım! Yani biz bu filmi daha önce görmüştük ve bir kez daha izlemeyi, rol almayı, dünyanın ve ülkemizin kan gölüne dönmesini istemiyoruz. Sanırım Erdoğan’da istemez böyle olmasını. O halde acilen bu sözlerini düzeltmek zorundadır. Ulusumuz için bunu yapmak görevidir.
Diğer yandan hem muhalefet için, hem de diğer ülkeler anlamında değerlendirme yapmamız gerekirse, Erdoğan’ın bu açıklamalarının üzerinden günler geçmesine rağmen bir açıklama, eleştiri olmamasını daha da anlamlı bulduğumu söylemek zorundayım.
Amerika’sından Rusya’sına, İran’ından Avrupa Birliği ülkelerine, hatta TERÖR örgütlerine, devasa büyüklükteki şirketlere kadar herhangi bir açıklama, eleştiri duymadım. Ve düşündüm; SUSARAK MI ONAYLIYORLAR ACABA?
Peki, ya bizdeki muhalefet ne düşünmektedir, neden açıklama yapıl(a)mamakta ya da kamuoyu oluşturul(a)mamaktadır? SUSMAK ONAYLAMAK DEMEK DEĞİL MİDİR?
NELER OLUYOR ÜLKEMDE? NERELERE SAVRULUYORUZ?
Özellikle son 20 yılda yaşananlara bakılırsa nerelere savrulduğumuz belli değil mi? Kumpaslar, kozmik odalar, ülke sırları, yoksullaştırma politikaları, savunma zafiyetleri, tehdit, şantaj, mafyalaşma, liyakatsizlik, eğitimsizlik, başıbozukluk, sağlıksız toplum yaratma ve de en önemlisi bilimsel, laik eğitimden vazgeçerek ulusu ÜMMET haline getirme çabaları sonucu bu günleri yaşıyoruz.
VE BUGÜN BİRBİRİMİZİN SURATLARIMIZA BAKIP SAFÇA SORUYORUZ;
ERDOĞAN YUKARIDAKİ AÇIKLAMALARI NEDEN YAPMIŞ OLABİLİR?
VE BAŞTA ANA MUHALEFET PARTİSİ OLMAK ÜZERE SOL-SOSYALİST-KOMÜNİSTLER NEDEN SUSKUNLAR?
SUSARAK MI ONAYLIYORLAR ERDOĞAN’I?
NE DERSİNİZ?