“TANRI’YA İNANAN İNSAN OLMAK KOLAY… ASIL ZORLUK… TANRI’NIN İNANACAĞI İNSAN OLMAK”
ALBERT EINSTEIN
Ülkemizde 20 yıldır Erdoğan ne derse, arkasından koro halinde yandaşlar aynı sözleri tekrar ediyorlar. Bazen inanarak, bazen de inanmayarak. Papağan gibidirler. Reis dedikleri Erdoğan’ın ağzının içine bakarlar, bugün acaba ne söyleyecek diye. O gün bir şey söylememiş ise, bir gün önce söylediklerini ballandıra ballandıra tekrar eder dururlar. Yani yağcılık deseniz ancak bu kadar olur. Hani derler ya kraldan fazla kralcılar diye. Yeminle az kalır bunların yanında. Soytarılar desen de az kalır, dalkavuklar desen de. Ben bulamıyorum bu tiplere söylenecek sözcükleri. Bir sıfat yakıştıramıyorum doğrusu. Ne zormuş bunları tarif etmek.
Seçimler yaklaştıkça Reis, Bahçeli, Destici ve yandaşları için herkes terörist, herkes Fetö’cü, herkes PKK’lı, herkes ajan, herkes dış güçlerin adamı. Bu koroya birde Erbakan junior, dinazor solcu (!) Aksakal ve Hizbullah pardon Hüda-Par lideriYapıcıoğlu katıldılar.
Şimdi Reis ve yandaşları, bugün muhalefet için “teröristlerle İŞ TUTUYOR” diye kastettikleri örgütler ve liderleri var ya, eskiden ne demişlerdi onlar hakkında bir bakalım;
*RECEP TAYYİP ERDOĞAN; PKK ile görüşen arkadaşlarıben gönderdim. Sorunu olan bana gelsin.
*BÜLENT ARINÇ; APO’nun resimlerini ve PKK bayrağını taşımayı suç olmaktan biz çıkardık.
*BEŞİR ATALAY; Abdullah Öcalan Kürtlerin lideridir. O’nun mesajları bizim de düşüncemizdir.
*MEHMET METİİNER; Öcalan’ın durduğu yer çok değerlidir. Türkiye’ye katkı sağlıyor.
*YASİN AKTAY; Abdullah Öcalan dünyanın geleceğini iyi okuyor. O’nun talepleri meşrudur, normaldir.
*ORHAN MİROĞLU; PKK terör örgütü değildir. Apo Türkiye için fırsattır.
*ABDULKADİR SELVİ; Apo sorumluluk içinde hareket ediyor. Türkiye onun konumunu tartışmalıdır.
Bunlar şimdilik aklıma gelenler. Eğer bir gün birileri çıkıp da bu söylenenleri, yazılanları, methiyeleri düzenlemeye kalksa,inanın ansiklopedi kalınlığında başucu kitabı çıkar ortaya.
Şimdi oturup biraz kafa yoralım;
Bunca sözü söyleyen, methiye düzenler bugün tam tersini söyleyebiliyorlarsa sizce nasıl insanlardır, nasıl kişiliğe sahiptirler?
İkna edici bir açıklama da getirmediklerine göre, demek ki kendi çıkarları söz konusu olduğunda her yol mübah bunlara. Bir nevi düzenbazlık yani. Açılım açılım dediler, işleri bitinceye kadar sürdürdüler görüşmeleri, sonra iç siyasette farklı ihtiyaçları doğdu, dönüverdiler hemen. Ne diyordu reis muhalefet için; “ Sırtlarında yumurta küfesi yok ya bunların!”. Kendilerinin de sırtlarında küfe olmadığı için dönüvermişlerdi hemen. Tüm bunlardan sonra şimdi muhalefeti suçluyorlar HDP’nin desteğini aldığı için. Sizin de dikkatinizi çekti mi? Hep şunu söylüyorlar; HDP, PKK ile irtibatlıdır. İşte bu nedenle Millet ittifakı da dolaylı olarak PKK ile irtibattadır. İyi de kendileri hiç HDP’den söz etmeden doğrudan PKK ile görüşmeler yaptıklarını söylemiyorlar mıydı? Onlara doğrudan övgüler yağdırmıyorlar mıydı? “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?” diye sormazlar mı insana?
Bunun gibi yüzlerce yalan, iftira, çamur atmak AKP+MHP+Ufaklıklar iktidarının alışkanlıkları olmuş. Derler ya, ”yedisinde neyse yetmişinde de odur” diye. Bunlarında aslında çok daha gerilere yaslanır bu durumları ama biz son yirmi yılı alalım yine de ve artık değişmelerinin mümkün olmadıklarını da bilelim. Yani tıbben de mümkün değildir değişmeleri, siyasi mefta olmuşlardır artık.
Sakın “siyaset budur, siyaset yalan söyleme sanatıdır” falan demeyelim.
Dün söylediğini bugün değiştiren, kendi çıkarları söz konusu olduğunda bukalemun gibi değişebilenlere SİYASETÇİ denmez, dense dense DÜZENBAZ denir.
Bakın ne diyor Şems’i Tebriz’i;
“Yüzü dost, özü düşman’dan usandım.
Dili mü’min, kalbi şeytan’dan usandım.
Dostum, herkesin kahrı çekilir amma;
Ben vicdansız İnsan’dan usandım…!”
14 Mayıs seçimleri, ülkemiz için, halkımız için, yaşamımız için, çocuklarımız ve torunlarımız için hayati önem taşıyan seçimlerdir. Bu sefer sandıktan temiz, yolsuzluğa, yalana bulaşmamış gerçek siyasetçilerin, ülkeye hak, hukuk ve adaleti getirecek, demokrasiye giden yolun taşlarını yeniden örmeye başlayabilecek demokrat siyasilerin çıkmasını sağlamamız gerekir.
Hem Cumhurbaşkanlığı, hem de TBMM’de çoğunluğu sağlayacak sayıda milletvekili seçimlerini kazanmamız gerek.
Yani kısacası artık “ REİS NE DERSE O “ ‘ dan kurtulmak gerek!
NE DERSİNİZ?
KURTULACAĞIZ DEĞİL Mİ*?