1950'lerden başlayan yeni yapılanma ülkeyi bu güne taşıdı. Her alanda ve anlamda başlayan çürüme hızla devam etmekte, "ahlâk" kavramı hızla yok olmaktadır.
Çok gerilere gitmeden 2012'de kurulan TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nun tutanaklarına bakarak, özellikle Prof. Bilsay Kuruç'un tespitlerini dikkate alarak ülke politikasını, devlet politikasını anlayabiliriz.
Prof. Bilsay Kuruç, tutanaklara geçen çok önemli iki açıklamasını şu sözleri ile anlatıyor;
*1970'in Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç " TÜRKİYE'DE SOSYAL GELİŞME EKONOMİK GELİŞMEYİ AŞMIŞTIR VE DERHAL DURDURULMALIDIR."
*1978'in Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren, 5 Yıllık Kalkınma Plânı hazırlanırken bizzat Prof. Bilsay Kuruç'tan bir talepte bulunuyor. "LOJMAN İSTİYORUM, LOJMANA İHTİYACIMIZ VAR, ÇÜNKÜ SUBAYLARIM, ÖZELLİKLE KÜÇÜK RÜTBELİLER "HALKIN" ARASINDA OTURUYORLAR VE "HALK GİBİ DÜŞÜNMEYE " BAŞLIYORLAR."
(Kaynak, Artunç Erkin)
İşte devletin ülkede SOSYAL GELİŞMEYE ve ASKERİN HALK İLE İLİŞLİSİNE bakışı.
Bu bakış, bu kafa ülkemizi bu günlere taşımıştır.
Bugün farklı mıdır? Bir farklılık ile "O" kafaların devamıdır. Farklılığı Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın şu açıklamasında açıkça görüyoruz; "EĞİTİMİN AMACI BİLGİ DEĞİL ALLAH KORKUSUDUR."
Adnan Menderes'ten Memduh Tağmaç'a, Kenan Evren'e ve günümüzde 20 yıldır ülkeyi yöneten Recep Tayyip Erdoğan'a, Hulusi Akar'lara uygulatılan rejimin sonuçları, bugünün sorunlarını, özellikle "ahlâk" sorununu önümüze koymuştur.
Her gün onlarca kadının katledildiği, çocukların kaybedildiği, siyasilerin birbirlerine küfrederek saldırdıkları, yurttaşların en küçük olaylarda silahlarına sarıldıkları bir ülkede yaşar hâle geldik.
Peki toplum olarak yaptığımız ne? Tepki koyuyor muyuz? Sivil toplum örgütleri ne durumdalar? Özellikle sendikalar neden bu kadar suskunlar?
Bizler sadece SEYİRCİ olduk. Medyamız "12 Eylül haberciliğini" hâlen sürdürüyor. Sosyal medya sahtekârlar ve troller ile dolu.
Halk öylesine bombardıman altında ki, ne "NARİN" olayındaki gerçeklere ulaşabiliyor, ne teğmenlerin "kılıçlı" yeminlerindeki tepkiyi algılayabiliyor. Ne de siyasi iktidarın ekonomik baskısını, faşizan tutumunu engelleyebiliyor.
Suskunuz!
Sadece Tavşantepe köyü mü suskun olan?
HAYIR !
Gerçeklerle yüzleş(e)meyen halkımızdır suskun bırakılan!
Bu "suskunluk" ne zaman ÇIĞLIĞA dönüşürse, ne zaman "O KAFAYA" kafa tutarsa, işte o zaman yeniden KURTULUŞU, yeniden KURULUŞU gerçektirebiliriz.
Kalın sağlıcakla!