Türkan DİNÇER

Türkan DİNÇER

AÇIK KAPI
[email protected]

Ah Kadın! Tutsaklığın Peşinden Koşma Sakın

10 Haziran 2021 - 17:56

Gündemin bırakın günlük saatlik değişmesi bizim ülkemiz kadar hiçbir ülkede yoktur. Anlık değişimler Mevlâna gibi döndürürken başımızı, midemiz bulanıyor, öfkeleniyor, sendeliyor, ayakta duramayıp tökezliyor, düşmemek için bir yere tutunmak istiyoruz ama tutunacağımız hiçbir dalın kalmadığını görüp umut denen duygunun bittiğini, sonumuzun geldiğini anlıyoruz.

Kendi adıma söylemem gerekirse, sekiz haftadır organize suç lideri Sedat Peker’in dizi filim çekiyormuş gibi yayınladığı videoları izlerken hiç şaşırmıyorum. Çünkü geçmişten günümüze neler olduğunu, kimlerin hangi suçlar içinde yer aldığını, nelerin üstünün kapatıldığını, insanlar yoksulluk içinde intihar ederken kimlerin hangi yolla zenginleştiğini, bu zenginleşmeyi kimlerin görmezden geldiğini, kimlerin hangi yolları çıkarları doğrultusunda açtığını az çok biliyor, bildiğimiz şeyleri kanıtımız olsa da adaletin olmadığı bir ülkede yüksek sesle seslendiremeyip sustuğumuzu, görmemezlikten geldiğimizi, gerçekleri yazıp çizenlerin cezaevlerinde ömür tükettiklerini ya da kim vurduya gittiklerini,  fakat suçluların ceza almadan nefes almaya devam edeceğini biliyor, bildiğimiz hiçbir şeyin bizi üzemeyeceğinin farkına varıyoruz.

Fakat beni hala şaşırtan ve hala şok içinde bırakan söylemlerin varlığını da inkâr edemiyorum. Oysa hiç şaşırmama lazım ama ben şaşırıyorum ve beni alıştırmak istedikleri hiçbir şeye ALIŞMAYACAĞIMI haykırıyorum adeta. “Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker(Cevat Örnek adlı şaire aittir) dizeleri daima ekranlarda Cumhurbaşkanı ve AKP genel Başkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından okunduğundan yapılan hiçbir şey bizi şaşırtmamalı değil mi? Tarihin her döneminde, geçmişini reddeden, kendi kin ve öfkesini kusan birileri ile mutlaka karşılaşıyoruz.  Bu defa da kendi kininde boğulan birileri Ayasofya caminde kinini kusarken, kimileri bunu seyretti, kimileri sessizce içine söylendi ama, nefret içinde olanlar yüksek sesle seslendirmeye devam etti. Sanırım bunun sonu da gelmeyecek.  Fakat bunu bilmeme rağmen Kurucu liderimiz Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’E yapılan hakaretlere hala şaşırıyor, bu söylemler içinde olanların kimlerden cesaret aldığını sorgulamadan duramıyorum. Ayasofya Caminin açılışında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, cuma namazı hutbesinde “Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar” sözlerine karşı birçok tepkiler ortaya konulduğunu unutan, Geçici görevlendirme ile Ayasofya-i Kebir Camii’nde imamlık vazifesini yürüten Mehmet Boynukalın “Laiklik Anayasa’dan kaldırılmalı, İstanbul sözleşmesi kaldırılmış. Hamdolsun. Allah razı olsun. Haklı ve güçlü insan, Haklı ve güçlü Türkiye” sözleri ile AKP Millet Vekilleri tarafından bile eleştirilirken, bu defa Ayasofya Camisi imamı Mustafa Demirkan "Onlardan daha zalim, daha kafir kim olabilir. Ya Rabbi, o zihniyetin bir daha bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma" diyerek ülkemizin kurucusu ve tek liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e lanet okudu ve bu laneti okurken karşısında Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’da var. Cumhurbaşkanı ve AKP genel başkanı dahil orada bulunan üst düzey yöneticilerden hiçbiri bu lanet okumaya karşı çıkmadan sessizce dinlediler. Bu durum hepimizi gerçek anlamda yaraladı ve bu yara irine dönüşüp akıyor artık. Laikliğin Anayasadan çıkartılmasını isteyenlere söylüyorum. Laiklik dinsizlik değil, dinin en büyük koruyucusudur. Laikliğin olmadığı ve din kuralları ile yönetilmek istenen ülkelerde neler oluyormuş bir kez daha hatırlatmak isterim.  

TALİBAN’IN Afganistan’da kurmaya çalıştığı ŞERİAT yönetimi nedir anlatayım size.
  
Vatanımızın adı bundan böyle Afganistan İslam Emirliği’dir. Bunlar da bizim koyduğumuz, sizin uyacağınız yasalar:
Bütün vatandaşlar, günde beş vakit namaz kılacaktır. Namaz vakti başka bir iş yaparken yakalanan, kırbaçlanacaktır. Bütün erkekler sakal bırakacaktır. Meşru ölçü, çenenin altında, en az bir sıkılı yumruk uzunluğundadır. Bu emre uymayanlar, kırbaçlanacaktır.
Bütün erkek çocuklar türban takacaktır. Birinciyle altıncı sınıf arasındakiler siyah, daha yukarı sınıftakiler beyaz türban takacaktır. Bütün erkek çocuklar İslami kılıklar giyecektir. Gömlek yakaları düğmelenecektir. Şarkı söylemek yasaktır. Dans etmek yasaktır. İskambil oynamak, satranç oynamak, kumarın her türü ve uçurtma uçurmak yasaktır. Kitap yazmak, film izlemek, resim yapmak yasaktır. Evinizde kuş beslerseniz, kırbaçlanacaksınız. Kuşlarınız öldürülecek. Çalarsanız, eliniz bilekten kesilir. Bir daha çalarsanız, ayağınız kesilir. Müslüman değilseniz, Müslümanların görebileceği bir yerde dua etmeyin. Bunu yapanlar kırbaçlanacak ve hapse atılacaktır. Bir Müslüman’ı kendi dinine döndürmeye çalışan kişi, idam edilecektir.

Kadınların dikkatine: Evinizden dışarıya çıkmayacaksınız. Kadınların sokaklarda amaçsızca dolaşması, caiz değildir. Dışarıya çıkarsanız, yanınızda mutlaka bir mahrem, erkek akrabanız bulunacak. Sokakta tek başına yakalanan kadın dövülecek ve evine gönderilecektir. Her ne şart altında olursa olsun, asla yüzünüzü göstermeyeceksiniz. Dışarıdayken, Burkay’la örtüneceksiniz. Aksi halde, şiddetle kırbaçlanacaksınız. Makyaj malzemeleri yasaktır. Mücevher yasaktır. Çekici, gösterici giysiler giymeyeceksiniz. Sizinle konuşulmadan, konuşmayacaksınız. Erkeklerle göz göze gelmeyeceksiniz. Uluorta gülmeyeceksiniz. Gülenler, kırbaçlanacaktır. Tırnaklarınızı boyamayacaksınız. Boyarsanız, bir parmağınız kesilecektir. Kızların okula gitmesi yasaklanmıştır. Bütün kız okulları derhal kapatılacaktır. Kadınların çalışması yasaklanmıştır. Zinadan suçlu bulunursanız, taşlanarak öldürüleceksiniz.
Dinleyin, iyi dinleyin, itaat edin. Bin Muhteşem Güneş (Khaled Hossein)

Yukarıda kısacık bir bölümünü paylaştığım kitabı iki defa okudum. Her okuduğumda bin parçaya bölünüp, her parçam saplanan cam kırıklarının acısını hissederken, gözlerimden yaşlar sel olup yağmur gibi aktı ve akan her damla yıkıp geçti bütün bentleri. Önünde duramadı hiçbir şey. Çünkü ülkemin içine sürüklenmek istendiği tam da bu idi. Taliban yönetim sistemini isteyen ve o yönetimi her hücresi ile savunan kadınların ve erkeklerin varlığını bilmek çok can yakıcı idi.

“Zaman ilerledikçe, ilim geliştikçe, medeniyet dev adımlarıyla yürüdükçe; hayatın, asrın bugünkü gereklerine göre evlat yetiştirmenin güçlüklerini biliyoruz. Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye, eski devirlerdeki gibi basit değildir. Gerekli özellikleri taşıyan evlat yetiştirmek, pek çok özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız, hatta erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgin olmaya mecburdurlar!” diyen bir lidere lanetler okuyup, kinlerinde boğulanların peşinden giden hemcinslerimi anlamakta zorlanıyorum. Ne yapmak, nereye varmak istediklerini çözemiyor, Cumhuriyetin ilk kuruluşundan beri kendileri talep etmeden verilen haklarına canları pahasına sahip çıkmalarını dilemekten başka da hiçbir şey yapamıyorum.

Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK bizim kırmızı çizgimizdir. Onun ilkeleri ve devrimleri ışığında, ona olan sevgi, saygı, minnet ve vefa duygularımızı hiçbir el yüreğimizden söküp alamayacaktır. NOKTA…  
 

 

Bu yazı 721 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum