Türkan DİNÇER

Türkan DİNÇER

AÇIK KAPI
[email protected]

Umut Var mı?

20 Haziran 2023 - 10:33 - Güncelleme: 21 Haziran 2023 - 12:44

Yüreğim acılar içinde. Sanki içimde bir yara var ve bu yara acilmiş, acısı tüm bedenimi, beynimi, ruhumu sarmış gibi. Merhemi yok o acının yara kapanmayacak, her gecen gün o acıya daha da yenileri eklenecek biliyorum.
     
    Gözlerim karardı sanki. Işık yok önümde. Karanlık bir yola doğru gidiyorum, sonunda ne olduğunu bilmeden, o yolun sonunda karsıma ne çıkacak biliyorum aslında, bildiğim bir yola gidiyorum iste.
 
         Ayaklarım yılların yorgunluğu ile taşımıyor bedenimi ve beynimi. Küçücük bir rüzgâr esse düşecek gibiyim küçücük bir umut ile tutunduğum dalımdan aşağı.  Düşmemeliyim önümde kalan kısacık zamanımda dimdik durmaya gayret etmeliyim. Düşersem kalkamam biliyorum.
         
       Kulaklarım büyük harflerle söylenen sesleri duymaz oldu. Her konuşma fısıltı gibi giriyor kulaklarımdan beynime. Duymuyorum olup biten hiçbir şeyi, duymamazlıktan geliyorum. Duyarsam biterim onu da biliyorum.

       Yalan konuşuyorum kendime belki aldatabilirim onu diye. Ne kadar yalan konuşursan konuş doğru başka ve o doğruları görmek beni yıkacak biliyorum.

    Güvenmeliyim kendime ve duygularıma.  Elimde kalan küçük bir umuda bile dört elle sarılıyorum ya da sarılmaya çalışıyorum.  

     Yaşlı gözlerimi kaldırıyorum gökyüzüne. Bir ışık, bir umut, bir yıldız görmeye çalışıyorum. Kara bulutlar kaplamış gökyüzünü yüreğim gibi. Engel oluyor kapkara bulutlar küçücük bir ışık görmeme. Yeryüzüne bakıyorum patika bir yol bile görsem yeter bana ışığa ulaşmama ama onu da göremiyorum.

     Her güzellik gibi, her hayat gibi benimde bitiyor umudum ve tükeniyor ışığım. Sonunu bildiğim yollara girmekten hiç çekinmedim ama her yolun sonunda bu kadar acı yasayacağımı da hiç düşünmedim. Yıllar hiçbir şey öğretememiş bana.  Yaşanmışlıklara bakıp ders almaktansa, yaşanmamışlıklara bakıp acı çekmeyi tercih etmek insani sona götürüyormuş bunu da biliyorum artık. 

Her kötü olayda “bugün, bu yıl değişir belki” diyorum ama değişen hiçbir şey olmadığını gördüğümde hayal kırıklığı yaşıyorum yeniden. Oysa yaşamamalıyım biliyorum. Hiç değişmiyor yazgımız mı desem, kader mi yoksa düşüncelerimizi yitirişimiz mi?  Bu dünyada çalışmadan, üretmeden, tek bir kişiye bile yardımı dokunmadan cenneti yaşayanların oluşturduğu zenginlik içinde yaşayan bir avuç sandığımız ama milyonlarca kişinin oluşturduğu topluluklar kapkaranlık yapıyor geleceğimizi. ALLAH ile aldatmak, DİNİ afyon gibi azar azar verilmesine izin vermek damarlarımıza.  MANKURTLAŞMIŞIZ gibi  (bir kişiyi mankurt  yapmak istediklerinde, O kişinin kafası (saçları) iyice kazınır, Kafasına devenin boyun derisi iyice gerdirilerek geçirilir, Kafasında deve derisi bulunan Mankurt adayı sıcak çölde güneş altında birkaç gün bırakılır, deri sıcaktan küçülür ve kafa ile bütünleşir. Deriden dolayı dışa doğru büyüyemeyen saçlar içe doğru büyüyerek kişinin düşünme yetisini kaybetmesine ve köle gibi yaşamasına neden olur) ne söylenirse inandırılan uluslar, Nikola Tesla’nın dediği gibi   “dini var diye ahlaka ihtiyacı yok sanan” uluslar yok olmaya mahkum değil midir sizce?

Seçimler bittiğinden beri ahlaksızlıkların nasıl boyut değiştirdiğini gördükçe şoktan şoka giriyorum. Kendini adam sanan adamacıkların, sivrisinek gibi ısırıp kaçmaları ağır gelmiyor da, ATATÜRK Türkiye’sinde, ATATÜRK’ÜN verdiği haklarla ikinci sınıf olmaktan kurtulmuş olan kadınların pervasızlığıdır ağır gelen bana. Kendi hemcinsimi hiç anlamadım ve anlamayacağım da galiba. Erkeklerle eşit haklara sahip olup, özgürce LAİK bir ülkede yaşamak çok mu fazla biz kadınlara? Her türlü baskıya ve dört duvar arsına hapsedilip “SAHİİPLENDİRİLMEYİ” hak ediyoruz galiba.

“Etimolojide"Siyaset" (ve "Atkarma") sözcüğü aslında atın idare edilmesi manasına gelmektedir.

Bizim siyasetçilerimiz de Etimolojideki gibi halkı at kendilerini de seyis mi sanıyor da bu kadar pervasız olabiliyorlar acaba?

Bu yazı 1286 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum