Türkan DİNÇER

Türkan DİNÇER

AÇIK KAPI
[email protected]

KÖRLÜK

23 Ağustos 2022 - 21:37


Normal bir günde arabası ile evine gitmek isteyen adam kırmızı ışıkta duruyor.  Işıklara baktığı anda kör oluyor. Adam yola de3vam edemediği için arkasında sıra oluşturan arabaların kornasına basanlar, "hadi kör müsün be adam yeşil ışık yandı geçsene” diye hep bir ağızdan bağıranlar. Adam o kadar şaşkın ki ,  el yordamıyla arabanın kapısını açıp çevresindeki insanlara “kör oldum. Ne olur yardım edin" diyor.  Yardımına birçok insan geliyor. İçlerinden birsi adamı evine kadar gitmesine yardımcı olacağını söyleyerek arabaya biniyor. Kör olan adamı alıp evine bırakıyor ama arabasını çalıp gidiyor. Ertesi gün eşi adamı göz doktoruna götürüyor. Gözlerinde hiçbir rahatsızlığın olmadığı teşhisini koyuyor doktor. Araştırma yapmak için akşam evine geldiğinde göz doktoru da kör oluyor. Körlük o kadar çok çoğalıyor ki, bunun bir hastalık olduğunu ve bulaşıcı olduğunu düşünen yetkililer kör olan insanları karantinaya alıyorlar. Fakat karantina yeterli gelmiyor. O şehirde yaşayan tüm insanlar kör olmaya başlıyor. Yetkililer çaresiz. Ilık kör olan adam göz doktoru ve göz doktorunun yanında çalışan işçiler hep birlikte tek odada kalıyorlar. Yetkililer kendilerinin dışarı çıkmasına izin vermedikleri gibi yiyecek de tedarik etmiyorlar. Karantinadaki insanlar aç, susuz, pislik içinde kendi hayatlarını idame ettirmeye çalışırken, körler alfabesini bilen bir adamın üyesi olduğu yirmi kişilik bir çok az gelen yemeklere el koyuyorlar. Karantinadaki insanlar yemek yemek isterlerse kendilerine değerli hediyeler vermeleri i gerekli olduğunu söylüyorlar. İnsanlar yanlarında getirmiş oldukları değerli eşyaları o azılı suçlulara sırf yemek alabilmek için veriyorlar. Körlerin elinde hiçbir şey kalmıyor bu defa azılı suçlular koğuşlarda bulunan kadınların her gece kendilerini eğlendirmek için yanlarına gönderilmesini istiyorlar.  Birçok insan buna karşı çıkıyor ama aç kalma korkusu yüzünden denilenleri yapıyorlar. Buna rağmen o suçlular bu kişilere yemeklerini vermiyorlar. 
Fakat karantinada olan körlerin dahil suçluların da bilmediği bir şey var. Göz doktorunun eşi kör olmadığı halde eşinden ayrılmamak için "ben de körüm" diyerek onlarla birlikte karantinaya giriyor. Oda  20 kişilik suçlulara hizmet eden kadınların içinde doktorun karısı da var. Ve doktorun karısı her şeyi görüyor, tüm yüzleri ezberliyor. Orada bulunan kadınlara karşı yapılan vahşete birebir şahit oluyor ve öfke tüm benliğini sarıyor.  Eşi ile arabaya binmeden önce hazırladığı çantasına “belki gerekli olur” attığı makası eline alıp o vahşilerin yanına gidiyor ve çantasına bilmeden atmış olduğu makasıyla çete liderini öldürüyor.  Çete lideri bir kadına akıl almaz işkence yaparken makası adamın gırtlağına saplayıp öldürüyor.
Ülkede kör olmayan hiç kimse kalmadığı için insanlar bütün yiyecek satan yerleri yağmalıyorlar. Sonunda her şey tükeniyor. Hayatta kalabilmek için buldukları hayvanları öldürüp çiy çiy yiyorlar. Sokalar aç sefil, pislik içinde dolaşan insanlarla dolu.  Doktorun karısının rehberliğinde yedi kişi evlerine gittiklerinde, o evlere başkalarının yerleştidigini görüyorlar. Fakat doktorun evinin kapısı kilitli olduğu için açmayı başaramadıklarından kimse işgal etmemiş.  Yedi kişi bu evde kalmaya başlıyor. Kör olan altı kişinin ihtiyaçlarını karşılama ve onlara kitap okuma görevi kör olmayan kadının. Kitap okurken doktorun karısı onu dinleyen altı kişiye “ihtiyacımızdan fazla mal mülk edinmenin, daha fazla kazanmak için birbirlerini yok etmenin ne kadar anlamsız olduğunu, dünya körlüğe mahkûm olunca yiyecek ve sudan başka hiçbir şeye ihtiyacımızın olmadığını anladık.  Su olmayınca yaşam yok, temizlik yok, hayat yok. Bana acı veren kör olmamız değil gözlerimiz görür iken korkularımızdan dolayı beynimizin kör olması. İşte esas sorunumuz gözlerimiz görürken kör olmamızmış.  Körlük salgını bana bu zamana kadar yapıklarımızın ne kadar yanlış olduğunu sorgulamamızı sağladı “diyor.
Bu hikaye Jose Saramago' nun KÖRLÜK isimli kitabından alınmıştır.
Eminim çoğunuz merak edeceksiniz neden bugün bu kitaptaki hikâyeyi sizlerle paylaştım diye. Gerçek anlamda dünyada var olan olaylara karşı o kadar duyarsız bir durumdayız ki yalnız gözlerimiz değil beynimizde KÖRELMİŞ durumda. Aldığı 3-5 kuruşu kar sayarak ya da ya da konuşursam içeri tıkılırım korkusu ile kimse konuşmuyor, görmüyor, bilmiyor.
Ülke ekonomik yoksulluk altında inim inim inlerken hala iktidar partisine körü körüne bağlı olan insanların hiçbir şeyin farkında değilmiş gibi hareket edenler, ülkemizin kurucusu GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'E karşı yapılan hakaretlere susup, tarihini inkar ederek varlığını korumaya çalışanlar, dini kendi çıkarları için kullananlar, kadın cinayetlerine, çocuk tecavüzlerine, hayvan ve ağaç katliamlarına gözlerini kapatanlar, yaşamamız için gerekli olan tahılı, ve sebzeyi üretecek olan tarım arazilerini yapılaşmaya açanları iki elini ovuşturarak izleyenler,  aldıkları her kuruşu faize ve dövize yatırarak gelir elde edenlerin emekli ve memura verilen  banka promosyonlarının haram olduğunu söyleyerek bağış yapılması gerektiğini söyleyenlere inananlar, dün düşman gördüklerine bugün dost gibi yaklaşanları alkışlayanlar, mezhep ayrımları yaparak ülkeyi kutuplaştıranların yanında olanlar, “dün dündür bugün bugündür” şiarının devlet politikası olduğunu söyleyenlerin önünde el pençe duranlar, bırak ülkeyi Mahallesi'nde sokağında olan haksızlıkları dahi sorgulamayanlar, bukalemun gibi her gün yüz değiştirenler gerçek körler değil midir? 
Sokağımızdaki, mahallemizdeki, caddemizdeki ve ülkemizdeki insanlığın bir an önce gerçekten KÖR olmadan gözlerinin açılması ve eşitlik ilkesine aykırı sistemleri sorgulaması dileği ile.
Lütfen yukarıda ismini vermiş olduğum kitabı hepiniz okuyun. Kapitalizmin tüm canlı hayatı nasıl yok ettiğini, koskocaman bir ülkeyi nasıl açlığa mahkûm edip, börtü böceği dahi rant uğruna nasıl yok edilmesine seyirci kalındığını bir kez daha görecek ve kendinizi sorgulayacaksınız.

 

Bu yazı 628 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum