Türkan DİNÇER

Türkan DİNÇER

AÇIK KAPI
[email protected]

HİÇBİR ŞEY DEĞİŞMİYOR

01 Nisan 2021 - 18:24

İstanbul halkı devletlerine, nimetlerine mağrur oldular. Halk yolundan ayrıldılar. Nefis havasına düştüler. Biri birini aldatır, biri öbürünün elindekini almaya çalışır.  Namusa iftira atarlar, leke sürerler. Esnaf hilekâr. Ulema ilimin faziletini unutmuş, avam ise zina ve livata ya düşmüş. İstanbul’un üstünde bir bela-ı asuman dolaşıyor.; böyle devam edemez, ya bir merhametsiz kılıç gibi kesecek ya bir salgın gelip kıracak ya da bir ateş düşüp yakacak; varlık içinde aklını ve ahlakını kaybeden insanları kül üstünde çırılçıplak bırakıp yaptıklarına pişman kılacak. Mehmet Halife 17. Yüzyıl   
Mehmet Halife 17. Yüzyılda yazmış bu yazıyı. Biz 21. Yüzyıldayız. O günden bugüne sizce değişen ne var? Aradan geçen 4 Yüzyılda değişen yalnızca isimler. Olaylar aynı. Yaşananlar aynı. Adaletsizlik aynı. O zaman resmen kabul edilmiş kölelik vardı. Fakirler alınıp satılır, zenginlerin kölesi olur. Zenginler de istedikleri şekilde kadını, kızı, erkeği, hayvanı her şekilde kullanır, gerekirse öldürür kimse de hesabını soramazdı. Şimdi yaşadığımız 21. Yüzyılda kölelik resmi olarak yasaklanmış gibi görünse de aslında köleliğin yasaklanmadığını, zenginlik içinde yaşayanların adalet karşısında “yaptımsa ben yaptım” mantığının devam ettiğin görüyor, yasaların fakirden yana işlemediğini biliyoruz. (“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye başlayan her cümle yasaları yerine getirmek için görevlendirilmiş herkesi korku içinde bırakıyor.) 
Günümüz de çağ atladık deyimini çok kullanıyoruz. Fakat çağ atlamak söylemekle değil eylemlerle görüldüğünü unutarak söylüyoruz bu deyimi. 17. Yüz yılda da yoksullar çöplerden ekmek toplayıp karnını doyurur zenginler görmez, yokmuş gibi davranırlardı. Hatta görmesi, bilmesi gereken gazeteciler yazarlar pembe gazeteler çıkartarak zenginlerin yanında durup, her şey güllük gülistanlıkmış gibi yazı yazarlardı. Günümüzde de fakirler zenginlerin beğenmeyip yemediği çöpe attıkları yiyecek, giyecek, yatacak hatta ısınacağı malzemeleri çöplerden alarak çocuklarını doyurmaya ısıtmaya çalışıyor ama bu durumu zenginlik içinde yüzünler görmeyip, görenlere ve yardım elini uzatanlara da YALANCI damgasını vurup, pembe gazete çıkaranların sözlerinin doğru olduğu kanaatine varıyor, tıpkı Mai ve Siyah da dediği gibi “İnsanlar tuhaftır. Kötü bir şey yapmakta olduklarını hissedecek olurlarsa mutlaka evvel vicdanlarını susturacak bir sebep bulurlar” ya da tüm gerçeği bilmesine rağmen öyle imiş gibi yaparak vicdanlarını rahatlatıyorlar.
Oysa 21. Yüzyılda çağ atlamak yerine Modern Köleliğin olduğunu kabul etmiş olsak belki bir şeyleri görmemiz daha kolay olur.  Gençler iş sahibi olup, zengin ve ayrıcalıklı bir hayat yaşayabilmek için aklına mantığına aykırı gelen her şeye kör, sağır ve dilsiz olup köleliği kabul edip, kendinden aşağıda olanların kafasını eziyor, Parası olan hiçbir şey bilmese de üniversitelerde okuyabilirken, kafası Albert Einstein gibi çalışanlar parası olmadığı için okuyamayıp, pazarlarda limon satıp, bilgisiz, liyakatsiz, para ile satın alınmış diplomalıların kölesi oluyor.
Ülkemizde yüzde ellimizi oluşturan kadınlarımız kendisi istemeden aldığı haklarını, KADINI 15 asır öncesine götürecek olan her karara evet diyerek, alkışlayarak, kendisi hakkında verilen insana yakışmayan kararlara sahip çıkarak, Recm edilmeyi, sofrasındaki yerinin Sarı Öküzden sonra gelmesini kabul edip, erkeklerle eşit yaşamayı reddedip, kara peçenin arkasına girmeyi kabul ediyor. Çok yakın tarihimizde gerçekleşen bir olayı hatırlatmak isterim Şeriat isteyen kadınlara. Şeriat isteyen Eski başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın kızı, kardeşi Fatih Erbakan’dan miras hakkını istediğinde, Fatih Erbakan” bizim anlayışımıza göre erkekler iki alırken, kadınlar bir alır” diyerek kardeşlerinin isteğine karşı çıkıyor. Zeynep Erbakan hiçbir zaman istemediği Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN kadınlara verdiği hakkı kullanarak dava açıyor ve üç kardeş eşit olarak mirası paylaşıyor. Yine Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN kadına verdiği hakkı kullanarak, eşinden şiddet gördüğünü söyleyerek eşine dava açıp boşanıyor. Boşandıktan sonra şiddetle savunduğu İslam ülkelerinden birine değil ABD’YE yerleşiyor. Keşke ŞERİAT isteyen kadınlar hiç değilse bu durumu örnek alabilseler.)   Esareti ve haklarından yoksun bırakılmayı istemeyen, tek bir imza ile çekildiğimiz İSTANBUIL SÖZLEŞMESİNDEN vaz geçmeyen kadınlara “GERİZEKALI” damgası vurup, sözleşmenin aile hayatını zedelediğini söyleyerek, o kanaldan bu kanala gezerek anlatırken, düşüncelerini savunabildiğini ve söz hakkını kullanabilmesini Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’E borçlu olduğunu bilmiyormuş gibi yaparak Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK HAKKINDA atıp tutuyor. Elde etmiş olduğu hakları kaybetmemek için her türlü eylem içinde olan kadınların tutuklanıp, cezaevlerine girmesine, her türlü saldırının yapılmasına, kız çocuklarının okutulmamasına, kadın, kız ve erkek çocuklarına, hayvanlara tecavüze, öldürülmesine, namussuzlukla suçlanmasına ses çıkartmadan oturuyor. AKP genel Başkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan AKP kongresinde “Kadın hakları öyle kağıtlarla korunmaz vicdanla korunur” sözlerine şiddetle karşı çıkıyorum. Kâğıt parçası dediğiniz hukuk ve anayasadır. Bu ülkede anayasa ve hukuka kâğıt parçası olarak bakarsanız o ülkede ADALET diye hiçbir şey kalmaz. Ayrıca bu ülkede hiçbir kişide VİCDAN diye bir duygu kalmamıştır. Biz Vicdan ile değil hukuk ve anayasal haklarımız ile var olmak ve istiyoruz. Kadınları on beş asır öncesine götürecek kararları alanlar sizlere sesleniyorum. Biz KADINLAR İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN, GAZİ Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN BİZLERE VERDİĞİ HAKLARIMIZDAN ASLA VAZGEÇMİYORUZ, VAZGEÇMEYECEĞİZ. YAŞAMAK ve VAR OLMA HAKKIMIZI SONUNA KADAR SAVUNUYORUZ, SAVUNACAĞIZ. Biz Laik, özgür, insan hakları ihlalinin yapılmadığı, her kişinin eşit haklara sahip olduğu bir ülkede kardeşçe, öldürülmeden, yaşamak istiyoruz. Hiçbir kişi tek başına kadınların yaşamı hakkında karar alma yetkisine sahip değildir. Bu ülke 98 yıldır Halifelik ile değil Cumhuriyet ve laiklik ilkelerine bağlı yönetiliyor. Sayın Cemil KILIÇ’IN “Halifeliğin yeniden kurulması Türk milletinin imha sürecinin başlatılmasıdır. Halifelik Türk kimliği yerine ümmet adı altında Emevi Arap kimliğini dayatmaktır” sözlerini duymanızı;
Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN “Benim kuvvetimin olduğunu söylüyorlar. Evet, bu doğrudur. Benim arzu edip de yapamayacağım hiçbir şey yoktur. Çünkü zoraki ve insafsızca hareket etmek bilmem. Bence diktatör diğerlerine kendi iradesini zorla kabul ettiren insandır.” Sözlerini de analiz edip, ne demek istediğini, neden bu sözü söylediğini, bugün nasıl bu kadar geriye gittiğimizi, seçimlerimiz ile nereden nereye geldiğimizi nasıl bir yönetime evet dediğimizi düşünmenizi istiyorum.
Umarım bir kadın olarak sesimi duyar birazcık da olsa düşünür #İstanbulSözleşmesiYaşatır sözünün doğruluğunu anlarsınız. 
NOT: Sayın Zülfi Livaneli’nin “Konstantiniyye Oteli”  GOGLE’nin  “Ölü canlar” eserlerini  bir kez okumanızı rica ediyorum.




 

Bu yazı 1080 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum