Ne yazayım. Nasıl yazayım, hangi kelimeler adaleti harekete geçirir, hangi cümleler yargı erkini düşünmeye iter, hangi bakış utanmayı sağlar bilmiyorum? Kelimelerimiz yetersiz kalıyor ülkede olup bitenleri anlatmak için. Biz görüyoruz, duyuyoruz, biliyoruz fakat bildiklerimizi ne kadar yazarsak yazalım yargıyı harekete geçiremiyor, kendi kendimize dövünüp duruyoruz. Söylüyoruz duyulmuyor, yazıyoruz okunmuyor, konuşuyoruz tutuklanıp demir parmaklıklar ardına atılıp, düşüncelerimiz kelepçeye vurulup tutsak ediliyoruz. Acaba diyorum konuşarak anlatamadığımızı susarak mı haykırsak duyarlar mı sesimizi ve uyumayı bırakıp uyanırlar mı?
Aslında hiç kızmamam gerekiyor, hiç tepki vermemem, hiç konuşmam ve öfkelenmem. Çünkü biliyorduk toplum olarak Ulu önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN neden tek adam sisteminin bu ülkeye uygun olmadığını belirten sözlerini. Karşı çıkışımız da o nedenle idi. Yetmedi gücümüz, çıkmadı sesimiz ve kendi kendimize girdik karanlığın içine. Uçurumun kenarına gelip düşeceğim anda bu ülkenin kurucusu tek önderim, tek liderim Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN sözleri düşüncelerimi parçalarken, can haraç bağırıyorum Sinop’un Sis düdüğüne çıkıp Karadeniz’e “Sen bu memleketi kurtaran adamı kırık dökük teknende, azgın dalgalarını susturup, ona zarar vermeden taşıdın ve kurtuluşa götürdün bu milleti. Neden şimdi durgun ve suskunsun ve neden ayağa kalkmadın sakın yapmayın, kendi sonunuzu hazırlamayın” diye.
Ne demişti Mustafa Kemal ATATÜRK; "Şimdiye kadar milletimizin başına gelen bütün felaketler kendi talih ve geleceklerini başka birisinin eline terk etmesinden kaynaklanmıştır. Bu kadar acı tecrübeler geçiren milletin bundan sonra egemenliğini bir kişiye vermesi kesinlikle mümkün olmayacaktır (1923) tek adam sistemini neden istemediğine dair bütün söylevlerine rağmen 16 Nisan 2017'de gerçekleşen halk oylamasında, Türkiye, parlamenter sistemini kaldırıp başkanlık sistemini benimseyerek partili cumhurbaşkanına yürütme (yalnızca yürütme değil yasam ve yargı da içinde) yetkisi verdi. Başbakanlığa son vererek cumhurbaşkanı ile onun atayacağı cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlardan oluşan bir hükûmet sistemi benimsenerek, Cumhurbaşkanının tarafsız statüsüne son verildi. 16 Nisan 2017 yılında yine bir ilk gerçekleşerek Başbakan kendi kendini fes etti. İkinci bir ilk de YSK Başkanı tarafından mühürsüz oyların sayılacağı kararı alınarak TBMM’nin işlevliğine son verilmesinin önü açıldı.
Mustafa Kemal Atatürk, Başkanlık sistemini kendisine dayatan kişiler için, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’a “Şaşarım o efendilerin aklı perişanına. Hep biliyoruz ki, memleketimizin başına gelen felaketlerin çoğu şahsi idareden gelmiştir. Bu kadar geri kalmamızın başlıca amillerinden biri budur. Biz öteden beri, böyle bir idareyi bertaraf etmek için mücadele ettik. Şimdi nasıl olur da benim aynı yola gitmekliğim, yeniden devlet hayatında tarafımdan böyle bir çığır açılması istenebilir.” Sözlerini bilmemezliğe gelip, gücü olmasına rağmen “Amerikan sistemini memleketimizde tatbik etmeyi hiç hatırıma getirmedim, sistemsiz ve kanunsuz tarzda, Reisicumhurlukla Başvekaleti birleştirmeyi düşünmedim ve düşünecek adam olmadığım bütün milletçe malumdur zannederim.” diyerek başkanlık sistemini ret etmesini hiçe sayıp, halkın kendi kendini yönetmesi fikrini hiçe saydık. Bu değişime neden olanların başında YSK’NİN son anda değiştirdiği kararlar ve iktidarın “7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki farkı iyi analiz etmemiz lazım.” sözleri ile ülkeyi altı aylık süre içinde ülkede olan terör olaylarına dikkat çekerek halkı korkuları ile baş başa bırakıp, koalisyonların yönetemeyeceği empoze edilerek partili cumhurbaşkanlığı ve tek adam sistemine onay verdi bu halk. Şimdi tek adam sisteminin seksen üç milyonluk ülkeyi uçuruma götürdüğünü görüyor, kendi yaptığımız hataların sorumluluğunu kimseye soramıyoruz.
Organize Suç örgütü lideri Sedat Peker'in 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümünde yaptığı konuşmada; “Cezaevleri de bir gün basılacak. Ancak onların hayal ettiği gibi değil. Dışarıda yakaladıklarımızın hepsini ağaçlara, bayrak direklerine astıktan sonra cezaevlerine de gireceğiz. Onları cezaevlerinde de asacağız. Boyunlarından asacağız bayrak direklerine” sözlerine beraat kararları verilip, omuzlar üstünde gezdirilirken bugün aranan bir suç örgütü lideri oldu. Bu örgüt liderinin son iki aydır yaptığı açıklamalar ise ülkeyi ayağa kaldırması gerekirken hiçbir şeyin olmaması ve ülkenin yargısından emniyetine kadar hala harekete geçmemesi ise bir ülkenin gerçek anlama yok olma yolunda önemli bir adım attığının kanıtıdır. Belki yalan söylüyor, belki iftira atıyor (ki doğruları söylediğinden eminiz. Devlet, mafyanın ve cemaatlerin el ele verdiğini yaşayarak gördük) diyerek, suçlanan bakanlar, millet vekilleri, iş insanları, gazeteciler, bürokratlar hakkında gerekli işlemlerin yapılmaması ve bazı kişiler hakkında yargılama sürecinin başlaması için cumhurbaşkanının izin vermesinin gerekliliği, tek adam sisteminin ne kadar yanlış bir karar olduğunu bir kez daha göstermiştir bu millete. Umarım bu kadar olaylardan sonra halk uyanır ve tekrar parlamenter siteme dönmenin yollarını bulur.
Sinop Milli Eğitim Müdürüne sorularım
CHP Genel başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun 7 Haziran 2021 akşamı sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Bu gece, bu ülkenin iyi insanlarına seslenmek istiyorum. Ülkemizin geleceğini siz tayin edeceksiniz, bu haramzadeler değil. Bunlarla selamı sabahı kesin” sözlerine karşı, 9 Haziran 2021 günü Sinop İl Milli Eğitim Müdürü sayın isim vermeden sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı paylaşıma atıfta bulunarak “Memleketin güzel insanları; birbirinden selamı da kesmesin sabahı da. Birbirine sevgiyi de ikram etsin muhabbeti de. Varsın, ağzından çıkanı kulağı duymayan muhterisler ne derse desin” sözleri ile ilimizde bürokrasinin içine düştüğü durumu açık açık ortaya koymuştur. Bundan önce de Sinop İl Milli Eğittim Müdürü ayın Ercan Yıldız “6 yaşındaki çocuklarla evlenebileceği gibi skandal sözleri nedeni ile İlimize sokulmayan Nurettin Yıldız’a “Nurettin YILDIZ hoca efendi covit 19 virüsü sebebiyle hastaneye kaldırılmış. Rabbimizden acil şifalar diliyorum, inşallah en kısa zamanda sıhhatine ve sohbet meclislerine kavuşur” paylaşımını yapmış, Sinoplulardan tepki almıştı. Sinop İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Ercan Yıldız’a sormak istediğim şu. İl Milli Eğitim Müdürü Sinop’un İl Milli Eğitim Müdürü müsünüz yoksa yalnızca iktidara hizmet eden ve bulunduğunuz ilin halkının kabul etmediği insanlara sahip çıkarak halk ile karşı karşıya kalmak isteyen bir bürokrat mısınız? Muhalefet liderlerinin sözlerine cevap vermek için hangi partiden vekilsiniz? Unutmayın ki siz Devletin memurusunuz ve devlet memurlarına siyaset yapmak yasaktır unutmayınız.
Ve tüm devletin en üst makamlarından en altta kadar tüm insanlara sesleniyorum. Bu kadar olaylara tepki vermemeniz bana korktuğunuz için sessiz kaldığınızı düşündürüyor. Oysa Horatius’un dediği gibi “Korkularına boyun eğen, özgürlüğüne sırt çevirir” sözünü unutmamalarını temenni ediyor saygı ve sevgilerimle güzel bir hafta diliyorum.
FACEBOOK YORUMLAR