Cengiz DEMİREL

Cengiz DEMİREL

BU AÇIDAN
[email protected]

Hoşça kal kardeşim DENİZ!

04 Eylül 2022 - 02:05

Özgürlük,

En güzel yiyecekleri yiyebilmek, en güzel arabaya binip, en şık giysilerle dolaşabilmek midir özgürlük?

Ya da;

Hesapsız kitapsız olabilecek kadar çok paraya sahip olmak mıdır özgürlük?

Çocuğunu özel hocalar eşliğinde, en marka özel okullarda okutabilmek olabilir mi acaba özgürlük?

Denizde yat, karada kat, bankada kabarık hesap! 

Ohh... yaşasın özgürlük!

 

Sahi ya, sen gazeteciydin demi?

Serveti de gazetecilikten yaptın...

Seni okuldan da iyi tanırım ben.

Okulda da “konuş” derlerdi de öyle konuşurdun, “sus” dediklerinde de, tık yok…

Bazı hocaların da gözdesiydin maşallah.. Hep örnek gösterirdi “nerede konuşulacağını, nerede susulacağını iyi bilmeli” derdi, O, birkaç hoca…

 

Gazetecilik çok para kazandırmaz derdi büyüklerimiz…

Seni sordum tanıdıklara, nasıl oldu, nasıl kazandı bunca parayı diye..

Güldüler bana “ sustu kazandı, yazdı yine kazandı” dediler de kafam karıştı…

Sonra jeton düştü;

Sen hala okuldaki gibiymişsin be kardeşim. “sus” dendiğinde susan, “konuş” dendiğinde konuşan karakterini,gazeteciliğine de taşımışsın meğer! 

Şimdi anladım “ sustu kazandı, yazdı yine kazandı” denildiğinde ne denmek istendiğini…

Ben seni gazeteci olarak bilirdim,

Meğer sen tasması başkasının elinde sadece bir koruma köpeğiymişsin be kardeşim! Hatta duydum ki, ara sıra tasmanı çözüp saldıkları da olurmuş seni. 

Valla görenlerin yalancısıyım, koşarak bir tur atarmışsın, sonra da kuyruğunu sallaya sallaya sahiplerinin ayağına dolanırmışsın,’ kemiğin en alasını ‘ alayım diye. Hiç de boş çevirmezlermiş, en iyi şekilde semirmen için…

Ha, bu arada, bozuk saatin günde iki kere doğruyu göstermesi gibi, senin de günde iki kere değil de, ayda yılda bir kere doğru yazdığın da olurmuş duyduğuma göre. Ama sen illa saatin bozukluğunu ispatlarcasına, ertesi gün hemen tersini yazıverirmişsin.

Eh ne diyelim, sen de haklısın, tasma ve yağlı kemik meselesi sonuçta. Alışmışsın, alıştırmışlar bir kere. 

Alışınca uçkur bile tutamaz donu olduğu yerde ne diyebiliriz ki!

 

Acıyorum kardeşim acıyorum sen ve senin gibilere!

Neden mi?

Hani aynaya bakıyorsunuz da kendinizi ‘itibarlı’ ve ‘özgür’ biri gibi görüyorsunuz ya, işte bu yüzden acıyorum…

‘itibarınız’ ve ‘özgürlüğünüz’, tasmanızla, sahibinizin eli arasındaki zincir kadar be kardeşim.

Oysa itibar, yalılarda villalarda değil, birkaç metre karelik bir hücrenin yosun tutmuş duvarlarındadır bazen!

Özgürlük, oto yolda 200 basan mercedesler yerine, birkaç metre karelik hücrenin tavana yakın penceresinden gördüğün martının kanatlarındadır bazen!

Ve bazen bir mahpus arabasının arkasından sana  sallanan ellerde ,

Ya da “hoşça kal” sözcüklerindedir itibar ve özgürlük,

tıpkı Nazımın dizeleri gibi …

 

İşte geldik gidiyoruz
Hoşça kal kardeşim DENİZ
Biraz çakılından aldık
Biraz da masmavi tuzundan
Sonsuzluğundan da biraz
Işığından da birazcık
Birazcık da kederinden
Bir şeyler anlattın bize
Denizliğin kaderinden
Biraz daha umutluyuz
Biraz daha adam olduk
İşte geldik gidiyoruz
Hoşça kal kardeşim DENİZ!

Özgürlüğü, bir süre 

bir martının kanatlarından 

hissedecek ve Suçu yalnızca

gazetecilikten ibaret olan Deniz Özen’e ithaf olunur… 

Bu yazı 1752 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Türkan
    1 yıl önce
    Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır. Kalemler daima düşüncelerimizi döker kağıtlara ve o düşünceler kalemlerle birlikte büyür. Gazetecilik cezalandırılmaz ve gazeteciler susturulamaz. Özgürlük doğruları yazarak olur. Denizler susmamalı, Denizler susarsa dağ,taş,ova,toprak susar. Kaleminiz hep yazsın Cengiz bey.