Cengiz DEMİREL

Cengiz DEMİREL

BU AÇIDAN
[email protected]

Tarih 11 ağustos, Ve Patiğin teki!

11 Ağustos 2022 - 09:19





O gün, gün hiç de aydınlık değildi!
O gün hiç kimse bir diğerine “günaydın “ demedi, diyemedi..
Hatta, o gün, günün adı  Çarşamba, Perşembe ya da bir başkası da değildi…
Kabustu o gün, günün adı!
İhanetin kabusu!

Kimi uykudaydı, kimi kahvaltı hazırlığında…
Sevdiği ile buluşacaktı, uyuyamamıştı tüm gece bir genç. Uykusuzca sabahı çekiyordu heyecan dolu yüreği…
Seksenine merdiven dayamışlardı karı koca.. Sevdiği ile buluşacak genç gibiydi yürekleri.  Kolay mı, oğlan yoldaydı, gelin ve iki torunla birlikte. Yol uzun, yol bitmek bilmez, ta, Almanyalardan bu yana. “Eyvah” dedi seksenlik kadın, seksenlik kocasına, bitirememişti yeni toruna ördüğü bembeyaz patiğin tekini.. “Onu bugün bitirmem gerek “ dedi kararlı tonda..

Bir diğeri, erkenden açmıştı dükkanını, dün, gün yetmemişti, bitmemişti müşterinin arabası. Girecekti dünden kalan arabanın altına, çırak da biraz sonra gelir çayı da demlerdi nasıl olsa..

Tarih 11 ağustos
Günlerden ihanet!
İhanet!.., kimin, kime, neyin, neye ihaneti?

İhanet!
Aileye, eşe ihanet…
Arkadaşa, dosta ihanet…
İşine, ortağına, ekmeğine ihanet…
Vatana ihanet…
Mesleğine ihanet…
Halka, insana, canlıya, doğaya ihanet…

Bir de vicdan
Şimdi vicdan üzerinden soralım ağalara, beylere, deri koltuklardaki sorumlulara sorumsuzlukları!
Örneğin Vali…
Evet, o kabus dolu günlerde çok koştunuz, çok ter döktünüz, kabul…
Peki vicdanınız rahat mı? Bu geliyorum diyen felakete çanak tutan sorumsuzlar için kaç soruşturma açtınız.? Yoksa siz de “işin fıtratı” diyerek, rahatça koyabiliyor musunuz başınızı yastığa?

Ya Cumhuriyet Savcıları?
Sizler kaç dava açtınız sorumluluğunuz gereği?
Hadi aklınıza gelmedi diyelim, ya yapılan suç duyurularına ne işlem yaptınız, ya da yaptınız mı?

Siyaset!
Acıyorum sizlere, sadece acıyorum!
Eski kaymakamın “bunu bekliyordum. Beni dinlemediler, linç ettiler” dediğinde “ kim bu linççiler” diye soracağınıza, kaymakam hakkında ‘konuştu’ diye soruşturma açtırdığınız için acıyorum sizlere!



Orman köylüsünün hak ve çıkarlarını korumak için kurulmuş Or-Koop!
Siz bu işin neresindesiniz, ne iş yaparsınız siz? Konaklarınızdan çıkaramadınız kafanızı dışarıya… “O depo orada kalsın” ın neresindesiniz bir söyleyiverseniz!

Kastamonu Orman Bölge Müdürü;
“Felaketin sebebi tomruklar değil, ağaç dalları ve dere içinde yetişen ağaçların selde kökünden sökülmesi “ gibi akıllara ziyan bir açıklama yaparak Bakanı Pakdemirli’yi bile yalanlarken tek bir soruşturma geçirmedi!

Sinop Orman Bölge Müdürü…
Evet felaket anında burada görevde değildiniz. Sinop Kastamonu’ya bağlıydı, kabul… Peki Sinop’a Bölge Müdürü olarak atandığınız günden bu yana kurumunuzun sorumluluğunu hiç irdelediniz mi? Yoksa birileri “ otur oturduğun yerde, iş çıkarma” dediler de siz de çıt çıkaramaz hale mi geliverdiniz?

“HES” dediniz,
“altın, bakır” dediniz,
“taş ocağı, çöp depolama alanları” dediniz,
“yol, köprü, viyadük” dediniz,
Doğayı, Ormanları rant uğruna peşkeş çektiniz…
Turizm alanları yaratmak uğruna talan ettiniz…

Almadığınız önlemlerle insan ve canlı katliamlarını seyrettiniz!
Felaket sonrası dağıttığınız aştan takdir beklediniz!
Felaket sonrası kurduğunuz yeni köprüleri, alanı süsleyerek, nerede ise davullu zurnalı törenlerle gururla açtınız… Alanda toplananların en yüksek alkışlarını beklediniz…

Oysa; Ayancık eski Kaymakamı Çağlayan Kaya “ tomruk deposu kaldırılmazsa felaket olur” diyerek bunu tutanak altına aldığında da Kaymakam Kaya’yı linç edenlere de yine sizler göz yumdunuz, O’nu sürgüne yine siz yolladınız!!!…
Oysa, bu yalnızca Kaymakamın sürgünü değil, gelen felaketin ayak sesleriydi, duymadınız, duymak istemediniz..

Eh, sizin de rantınız, siyasetçi iseniz, sandıkta,
bürokrat iseniz bir üst makamın ellerindeydi ne de olsa, anlıyorum sizleri…
Günaydın bile denilemeyen bir günün, bir katliamın ne önemi olabilir ki sizce!!!
                                                         x  x  x

Önce küçük hava kabarcıkları belirdi denize sürüklenmiş Tomrukların arasından..
Sonra,
hiç acelesi yokmuşçasına ağır ağır yükselen bir küçük beyazlık belirdi, avuç içi kadar var ya da yok.. Kağıttan kayık gibi çıkıverdi su yüzüne.
 Onca çamur kirletememişti seksenlik babaanenin torununa ördüğü bembeyaz patiğin tekini..
Babaanne!
Bir daha hiç gören olmadı, ne O’nu, ne de seksenlik kocasını!








 

Bu yazı 2037 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum