Çok değil, daha üzerinden 10-12 gün geçti geçmedi.
AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan sel felaketinin ardından Rize’de ve otobüs üzerinden çay fırlatıyor. Muhalefet ayakta bu görüntüler karşısında. Görüntüleri izlerken düşündüm. R.Tayyip Erdoğan sanırım “ bunca su boşa gitmesin, çay bari demleyin “ demek istemiş olabilir! Su bedava, çay bedava, hemen neyin muhalefeti bu kardeşim?…
Ardından, AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan bu kez Marmaris’te… Yangınlar olanca hızıyla sürüyor. Yangın söndürme uçağı var mı, yok mu tartışmaları zirvedeyken, R. Tayyip Erdoğan bu kez de Marmaris’te çay dağıtıyor. Muhalefet yine ayakta. Ben yine farklı düşünüyorum. R.Tayyip Erdoğan “ bu kadar yangından çıkan bunca köz var, közler boşa gitmesin” demek istemiş olabilir! Köz bedava, çay bedava, bu neyin muhalefeti kardeşim?…
Peki, Rize ile Marmaris’in ortak noktası ne olabilir?
Görüntülerden ortak nokta ortaya çıkıyor. Her ikisinde de kıçını yırtan birileri var ortada “ bana da, bana da” diye haykırıyorlar. Bedava mezar bulsa girecek zavallılar bunlar… Üstelik de saygısız ve şımarık zavallılar.. Koskoca Cumhurbaşkanı düşünmüş taşınmış, çay atıyor, sen de orada şımarık, şımarık, atlaya zıplaya “bana da, bana da “ diyerek saygısızlık yapıyorsun. Bedavacılar sizi…
“Bedava su ve köz varken çay demle” diyen mantık, yangında yaşamını yitiren koyun, keçi, inek varken neden bedava kebap dağıtmadılar işte onu ben de anlayamadım. Ne yani her şeyi sayın Cumhurbaşkanı düşünecek değil ya, ne iş yaparlar onlarca yüzlerce danışmanları….
Tam bunları düşünürken Sinop Nükleer Karşıtı Bileşenler Whatsapp grubunda bir paylaşım dikkatimi çekiti. Paylaşımda bulunan Mustafa Karakuzey. Karakuzey, gümrük Bölge Müdürlüğünden emekli, KENTSAV’ın yöneticilerinden, saygın bir isim.
"Cebeci ve Ankara Bir Sevdadır" sayfasından alıntı olarak yapmış paylaşımını…
İşte o paylaşım;
Pikniğe gidiyorsun, ormanı yakıyorsun.
Sahile gidiyorsun, çöpünü orada bırakıyorsun, adını duyduğun her kumsala, her tatil beldesine, her köye, her parka gidiyorsun; çocuğunun altını değiştirdiğin bezini oraya atıyorsun.
İçtiğin biranın şişesini arkandan kim toplayacak sanıyorsun?
Yetmiyor, pet şişeye işiyor sidikli çöpünü de her yere bırakıyorsun.
Nereye gitsek senin izlerini görüyoruz.
Her dağ başında, her deniz kıyısında, her doğal parkta, her doğal güzellikte.
Dünyanın en güzel, en özel, en eski tarihi eserlerine sahip olsak ne fayda?.
Sen en mahrem mağaraların duvarlarına o saçma sapan adını yazıyorsun.
Üstüne başına bakınca insana benziyorsun ama ne yazık ki olamıyorsun.
Çocukların karınca yuvalarını bozuyor, bön bön bakıyorsun.
Sokak köpeğine taş atıyor, sırıtıyorsun. Kedinin yavrularını alıp ölümüne sebep oluyor, iyi bir şey yapıyor sanıyorsun. Kuşların yuvalarını dağıtıyor, kıs kıs gülüyorsun. Doğal yaşam parklarında soyları tükenmek üzere olan her canlıyı avlıyorsun, bir de fotoğrafını çekiyorsun.
Sonra bunları sosyal medyada paylaşıyorsun. Buralardan bakılınca pek sosyal, pek afilli, pek modern, pek bilmem ne görünüyorum sanıyorsun.
Kendinden başka hiç bir şeyi düşünmüyorsun. Yaşadığın gezegenin ve hatta oturduğun sokağın bile farkında değilsin.
Hatta kimi zaman kitap okuyormuş gibi bile yapıyorsun.
Oysa, sen, ne okuduğunu anlayacak zekaya sahipsin, ne de dünyayı görecek gözlere.
Keşke hiç doğmamış olsan. Sensiz ne mutlu olurdu bu dünya!.
x x x
Mustafa Karakuzey’in bu paylaşımını okuyunca Nazım Hikmet geldi aklıma, hani şu koyun gibisin kardeşim şiiri;
“Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!”
FACEBOOK YORUMLAR