Tavası, olmazsa olmazı piyazlı uskumruların sırtından çizilerek yapılan ızgarası ve kılçıkları alınarak, baş ve kuyruğu birleştirilerek yapılan dolması meşhurdur. Yağlı zamanda yapılan salamurası, palamut salamura gibi hamamlarda çalgılı, yemeli, içmeli “Göbek Taşı” sofralarının mezesi idi. Ege ve Marmara’da yapılmasına rağmen bizde “Uskumru Çiroz” pek yapılmazdı. Bunun nedeni Çiroz’un yağsız uskumrudan yapılmasıdır. Ege ve Marmara’dan Karadeniz’e çıkan yağsız uskumru, Karadeniz’de yağlanır. Çiroz Karadeniz’e çıkmadan önce yağsız olan Egeve Marmara uskumrusundan yapılır. Rahmetli babam Sabri Kanal ile Ferruh Güvener, Tamer ve… babaları rahmetli Muhsin Güven iyi arkadaştılar. “GÜVEN” Adlı 5.5 metrelik takma motorlu, hafif narin yapılı sandalları vardı. Bu tekne ile “BOKLUTEPE” açıklarında rüzgarsız, denizin güneş ışığı ile ayna gibi parlayan, çok hafif salınımlı bir havada uskumru tutuyoruz. Uskumru, devamlı hareket halinde sürüler halinde dolaşır. Balığın oyalanması ve devamlı avlanabilmesi için denizde devamlı bir çapanın olması gerekli ki, balık avlandığını sanarak oyalanabilsin. Bunun için uskmumru, avına mümkünse fazla adamla çıkılır ve su içinde devamlı bir çapari bulundurulur. Boşta bırakılan bir adam; iğne iğne dolu (Tüm oltalar dolu) gelen balıkları hızla ayıklar (oltadan çıkartır). Uskumrunun çapari ile avlanması diğer balıklara göre çok ilginçtir. Yakalanan diğer balıklar kaçmak ister; oltayı zorlar, çekiştirir. Takıma yük biner. Hele ince takımlarda bu yük daha fazla hissedilir. Uskumru takıma vurduğu zaman, kurşun ağırlığı ile hızla dibe doğru gitmekte olan takım, birdenbire dibe oturmuş gibi başlar. Gergin misina gevşer boşlar. Takımı çekmeye başlarsınız; hiç ağırlığı olmayan takım kopmuş, boşta olan takımını su yüzeyine doğru çeker. Çok hızlı ve seri çekişlerle misinanın boşunu alır; balığın ağırlığını, çeşitli yönlere çırpınışlarını ve titreşimlerini hisseder sonra da su sathına yaklaştıkça parıldayan, gittikçe beyazlaşan netleşen hareketli balıkları suyun içinde görürsünüz. O anda ki duygu balık tutmanın, balığın oltaya vurduğu, yakalandığını anladığınız andaki; duygudan sonraki en keyifli anıdır. Bu balık birer, ikişer değil, genelde arı gibi sarar ve takım “Göz, Göze” dediğimiz halde dolu olarak gelir.