Cengizhan ERSOY

Cengizhan ERSOY

PENCEREMDEN
[email protected]

15 TEMMUZ DARBE TEŞEBBÜSÜ

15 Temmuz 2021 - 11:18

Anadolu Coğrafyası üzerinde yer tutup, yurt edinen Müslüman Türk halkı; Selçuklular döneminden başlayıp Osmanlılar ve günümüz Türkiye’sine kadar uzanan süreçte mezheplerin ve onların temsilcisi olduğuna inanılan birtakım tarikat ve emaatlere ait dini oluşumların etkisi altında kalmıştır.

Din ve iman denilince; boynu kıldan ince saf ve temiz Türk Anadolu İnsanı, tarikatların dayattığı fikirleri sorgusuz ve sualsiz, safiyane düşünceyle kabulle yaşamlarını kendilerince doğru olarak bildikleri tarikat öğretilerine göre dizayn ederek mutlu olacaklarının sanısıyla, çoğu eğitimsiz ve bilgisiz birtakım şeyhlerin ve tarikat mensuplarının peşine düşerek ne yazık ki onlara biat etme yolunu seçmişlerdir.

Birey olarak sadece vatandaşların değil, hemen hemen her dönemde idari yönetim içinde olanlar ile siyasetçilerin yeri geldiğinde kendi siyasi, idari mevcudiyet ve iktidarlarını devam ettirmek adına, oy kaygısıyla tarikat ve cemaatlerin safında hareket ederek onları sonuna kadar destekledikleri görülür. Bunu fırsat bilen cemaat ve tarikatlar da mevcut güç üzerinden nemalanmak hatta iktidara ortak olmak adına her yolu denemişlerdir.
***
Osmanlı Devleti’nin, dönemin küresel egemen güçlerine yenik düşerek tarih sahnesinden silinmesiyle; verdiği büyük mücadeleler sonucu Anadolu’da bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran ve çağdaş bir ülke yaratmak adına devrimler yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk;  Kastamonu’da, Şapka Devrimi kapsamında yapmış olduğu bir söyleminde geçmişten alınan derslerle, gelecekte yaşanılacak tehlikelere dikkat çekerek özetle;  ‘’ Efendiler, ey millet ! iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. en doğru ve en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır’’ diyerek son derece haklı uyarılarda bulunmuştur.

Ama ne yazık ki Atatürk’ün bu ileri düşünceli ve uyarıcı,  gerçekçi söylemi nedense yıllar sonrası unutulmuş, siyasi yönetimler tarafından bilinçli ve popülist yaklaşımlarla silinmeye çalışılmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük zorluklarla kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin içeriden ve dışarıdan destekli planlar dahilinde çökertilerek  teslim alınmasına yönelik çeşitli planlar yapılarak sahneye sürülmüştür. Bu konuda usta olan ve  küresel dünyanın jandarması olma rolünü üstlenen A.B.D. ülkemizi de kendi hegemonyası altına almak adına sinsi planların mimarı, uygulayıcısı ve takipçisi olmuştur. Bunların son çarpıcı örneği de 1960’lı yıllar sonrası ‘’Yeşil Kuşak Projesi‘’ kapsamında üretilip uygulamaya konulanlar arasında, A.B.D istihbarat örgütü  CİA (Central Intelligence Agency) güdümlü, Amerikan ajanı ve kuklası, ilkokul mezunu, darbe destekçisi vaiz Fethullah Gülen hareketine ait projedir.

Bu proje;  iç ve dış destekli yürütülen çalışmalarının somut neticesi olarak önceleri ‘’ Hizmet Hareketi ‘’ olarak adlandırılıp övgüler düzülen, sonrasında ise adı  kısaca FETÖ / PDY (Fethullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması) koduyla adlandırılan Amerikan destekli bir yıkıcı ve bölücü projedir. Projenin kukla oyuncusu olan ve hiçbir dini, ilmi kariyeri olmayan ilkokul mezunu Fethullah Gülen isimli hain; Nurculuk Tarikatının kurucusu, Atatürk düşmanı, kendisinin Türk olmadığını söyleyerek Kürtleri Türklere karşı kışkırtan irtica yanlısı Said-i Nursi ( Kürdi)’nin temsil ettiği hareketin günümüze uzanan bir kolun başını çeken, kutsal İslam Dinini paravan yaparak sinsice saf ve temiz duygulu Müslüman Türk insanının kanına giren sonra da devlete musallat olan kişidir.

 Fethullah Gülen ve grubu A.B.D. destekli proje dahilinde;  kendilerini ‘’ Hizmet Hareketi ‘’ diye lanse ederek sahnede rol almış, 1980 sonrası faaliyetlerine ciddi bir şekilde yön verip hızlandırmakla ülkenin gündemine oturup, arkasına dönemin iktidarlarının pozitif desteği, hatta siyaseten muhalefetin de sempatisi ile varlığını güçlendirerek ne yazık ki kendisini topluma ve devletin resmi kurumlarına kabul ettirmiştir.

 A.B.D. destekli bu fikriyatın sahibi olan şer kadrosu; Atatürk’ün kurduğu bağımsız ve laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkıp, yok ederek sözde şeriata dayalı bir devlet kurup, Hristiyan dünyasına hizmet etmek amacına yönelik olarak; yıllar içinde devletin en önemli kurumlarına sızarak veya sızdırılarak üstün hâkimiyet sağlamış, nihayette 15 Temmuz 2016 tarihinde bir kalkışma hareketine cüret etmekle, Türkiye’nin kalbi Ankara’da TBMM dahi bombalanarak ülke teslim alınmaya çalışılmış, verilen mücadele neticesinde bu hain darbe teşebbüsü başarılı olamamış,  Atatürkçü Türk Silahlı Kuvvetleri ile vatansever Türk Polis Teşkilatı mensuplarının azimli ve kararlı mücadelesi ile önlenmiştir.
***
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bağımsız, lâik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni din - iman soslu sinsi oyunlarla ortadan kaldırıp, yabancı güçlere ve yerli işbirlikçilere teslim etmek amaçlı bu ayrılıkçı hain hareketi şiddetle kınıyoruz. Son söz olarak; yaşasın tam bağımsız, lâik Türkiye Cumhuriyeti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun izinden gidenlerin emperyalizm ve gericiliğe karşı kararlılıkla yürüttüğü mücadelesi.
 

Bu yazı 1177 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum