Cengizhan ERSOY

Cengizhan ERSOY

PENCEREMDEN
[email protected]

27 MAYIS 1960 DARBESİNE GİDEN YOL

27 Mayıs 2021 - 17:32

01 Eylül 1939'da Hitler Almanya’sının Polonya’yı işgal
etmesiyle başlayıp yaklaşık 60 milyon asker ve sivilin
ölümüne sebep olduğu bilinen, 1945’te Almanya ve
Japonya’nın teslim olmalarıyla neticelenen II. Dünya Savaşı
seyrinde Avrupa devletleri sağ ve sol diktatörlerin baskıcı
            rejimleri hâkimiyetinde yönetilmektedir.
Almanya’da dünyayı felakete sürükleyen Hitler,
İtalya’da Mussolini, İspanya’da Franko’nun faşist
yönetimleri, Sovyet Rusya’da ise komünist yönetim vardır.
1923 yılında Atatürk’ün önderliğinde kurulan genç Türkiye
Cumhuriyeti ise bu savaşın bittiğinde henüz 22 yaşındadır.
Ülkenin başında da Atatürk’ten sonra cumhurbaşkanı olan
Cumhuriyet Halk Partisi lideri İsmet İnönü bulunmaktadır.  
Yine zor bir dönemde ve ülke yönetiminin başında olan
Milli Mücadele’nin Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü;
deneyimli eski bir asker, devlet adamı ve siyasetçi olarak
 tüm dış baskılara rağmen ustaca yürüttüğü siyasetle Türkiye’nin
 bir macera adına II. Dünya Savaşına girerek zarar görmesini
 engeller. Bu çok önemli bir başarıdır.             
Ancak; bu acımasız savaş koşullarıyla mücadele kapsamında
yürüttüğü politika ve zorunlu olarak almış olduğu katı
tedbirler kapsamında, sonrası yıllarda muhaliflerince
acımasızca eleştirilir.1945’de II. Dünya Savaşı’nın bitimiyle
rahatlayan dünya, öncesi yıllarda yaşanılan baskıcı faşist ve
komünist yönetimlere artık hayır demek adına demokrasiye sarılır.
Bu kapsamda; ülkemizde de İsmet İnönü’nün girişimleriyle
            bir dönüşüm sürecine girilerek siyaseten çok partili yaşama
            geçilmesine karar verilir. Önce Milli Kalkınma partisi kurulur.
            Sonrasında, Cumhuriyet Halk Partisi’nden ayrılan ve ihraç edilen
            muhaliflerce Celal Bayar önderliğinde  07 Ocak 1946 tarihinde
            Demokrat Parti  kurulur. "Artık yeter! Söz milletindir" sloganıyla
            siyaset sahnesine çıkan DP. 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan genel
            seçimler neticesinde  % 53 oy çoğunluğuyla ülke yönetiminin
başına geçer. 27 yıllık CHP iktidarı artık sona ermiştir.
Bundan böyle ülkenin yönetiminde Cumhurbaşkanı olarak
 Celal Bayar, Başbakan olarak da Adnan Menderes ve
hükûmeti bulunmaktadır. DP. nin iktidara gelmesiyle birlikte
Amerika’dan alınan yardımlar ve dış kredilerle yurt genelinde
bir kalkınma hamlesi başlatılarak önemli hizmetlerde bulunulur.
Ancak bu pozitif gidişatın sonucunda;  alınan dış kredilerin geri
ödenememesi, döviz sıkıntısına girilmesiyle başlayan ekonomik
sorunlarla birlikte mutsuzluk dönemi başlar ve hükûmete
karşı eleştiri ve muhalefetin artmasıyla iktidar demokrasi
yolundan sapar. Muhalefet tarafından haklı olarak yöneltilen
 eleştiri ve siyasi girişimlere karşı koymak ve kendisini
savunmak adına iktidarca anti demokratik baskı yöntemlerine
başvurulur. Adnan Menderes, muhalefeti şer cephesi diye niteleyerek
karşı olarak vatan cephesini kurup toplumu ayrıştırma yoluna gider.
Daha da kötüsü; muhalefeti silmek, sindirmek ve basını susturmak
amacıyla çıkartılan bir kanunla TBMM çatısı altında üyeleri DP.
millet vekillerinden oluşan ve geniş yetkilerle donatılan bir
Tahkikat Komisyonu kurulur. Komisyona Anayasa’ya aykırı
olarak sivil ve askeri savcılarla yargıçların sahip olduğu
tüm yetkiler verilir. Bu uygulamayla Menderes; özgürlükleri,
demokratik ve parlamenter rejimi ortadan kaldırıcı kendi
diktatör rejimini kurma yolunda bir sivil darbe yapmış olur.
CHP lideri İsmet İnönü; bu uygulamaları protesto üzerine yurt içinde
çıkmış olduğu siyasi geziler seyrinde iktidar destekli gruplarca
fiziki saldırıya uğrar. İktidar ve muhalefet arasındaki gerginlik
bir kaos ortamı oluşturmakla Ankara ve İstanbul’da binlerce üniversite
öğrencisi sokaklara dökülerek DP. aleyhinde sloganlarla eylemde
bulunurlar. Harp Okulu Öğrencileri de Ankara Kızılay’da yürüyüş yapar.
Gösterilerin artarak devam etmesi üzerine Ankara ve
İstanbul’da sıkıyönetim ilan edilir. "Artık yeter! Söz milletindir"
sloganıyla siyasete giren DP. kuruluş felsefesinin dışına çıkarak
            iktidarını devam ettirebilmek için milletin sesini soluğunu kesmeye
inatla devam eder. Baskı rejiminin sürmesi neticesinde olan olur ve
 27 Mayıs 1960 sabahında; o tarihte dönemin Türk Silahlı Kuvvetleri
 Kurmay Albayı, sonrası süreçteki siyasi hayatında Milliyetçi Hareket
 Partisi’nin kurucu lideri olan Alpaslan Türkeş’in radyoda okuduğu
 bildiriyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yönetime el koyduğu ilân edilerek
Demokrat Parti’nin lider kadrosu tutuklanıp Yassıada’ya sevk edilir.
Yargılanmaları sonucu Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı
 Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan suçlu görülüp
 idama mahkûm edilerek kararlar infaz edilir. Cumhurbaşkanı Celal
Bayar’ın cezası ise ilerlemiş yaşı nedeniyle müebbet hapse çevrilir.
Birilerinin dediği gibi merhum Menderes demokrasi şehidi de değildir.
Adnan Menderes ve hükûmeti demokrasi dışı uygulamalarla, yapılan
uyarılara rağmen kendi sonunu kendi hazırlamıştır. DP. Hükûmetinin
yönetimi seyrinde yapılan antidemokratik uygulamalar ve yanlışlıklar
kadar askeri yönetimin aldığı ve uyguladığı idam kararları da
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin demokrasi tarihine bir kara leke olarak
geçmiştir.27 Mayıs, 1982 yılına kadar resmi bayramlarımız arasında
yer alarak Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak kutlanmıştır.
Güzel ülkemizde demokrasi dışı yönetim uygulamalarının,
acı ve karanlık dönemlerin yaşanmaması ve yaşatılmaması dileğiyle
Yaşasın demokrasi ve özgürlük diyelim.

  
 

Bu yazı 504 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum