Kitapta, birbirine bağlantılı, iç içe geçmiş bir sürü olayın içinde acı bir tablo olarak kalan bu olay, güya PKK’nın “Ateşkes” ilan ettiği bir dönemde kimilerine göre buna aldanarak hiçbir önlem almadan askerlerimizi korumasız olarak gönderen yönetim ve askeri sorumluların ihmali sonucu 33’ü asker toplam 38 kişinin PKK tarafından şehit edilmesi anlatılıyor.
Bu dönem, Org. Eşref Bitlis’in uçağının 17 Şubat 1993’te nedeni halen tam olarak açıklanamamış bir şekilde düş-ürül-mesiyle başlıyor denebilir. “Bitlis’in “Bölgede konuşlanmış durumda bulunan Çekiç Güç’ün Türkiye’den ayrılması gerektiğini belirtiyor ve ABD’nin Kuzey Irak’ta oluşturmaya çalıştığı Kürt devletinin Türkiye’nin zararına olduğunu söylediği düşünülürse olay daha net anlaşılır. Ta içimize kadar girebilmiş hainlerin eseri olduğu açıktır.
TSK, bunun intikamını almak için Org. Eşref Bitlis Operasyonu” adı verilecek büyük bir operasyon başlatmayı planlayacaktı. Ama ortada Öcalan’ın güya ateşkes ilanı yanında bu ateşkesi bozmaya çalışan “Yeşil” kod adlı derin devlet elemanlarının yer aldığı davranışları da anlatıyor yazarımız…
Kitapta, bu yol kesme ve 33 askerimizin şehit edilmesiyle ilgili olay öncesine ayrıntılı yer veriliyor. İstihbaratlar anlatılıyor; “Elazığ’ın Palu İlçesindeki 300 kişilik PKK grubundan ayrılan 150 kişilik bir grubun Bingöl bölgesine geldiği ve aynı grubun birkaç gün içinde Bingöl-Elazığ karayolunu kesip eylem yapacağı, Bingöl İl merkezi ile kendisine yardımcı olmayan bazı köylere eylemde bulunacağı bilgisi alınmıştır.” Benzeri istihbarat sivil ve askeri kanatlarca birbirini destekler şekilde alınmış, ilgililere duyurulmuştur. Ama olayın gerçekleşmesi engellenememiştir.
Kitabın buradan sonrasında bu yol kesme olayında sağ kalan tanıklardan alınan bilgilere yer verilmektedir. İnsanın okudukça tüylerini diken diken eden gerçeklerle yüzleşmenin ne kadar zor olduğu görülecektir.
Ayrıca o günün Diyarbakır Asayiş Kolordusu komutanlığını yürüten Korg. Necati Özgen ile OHAL Bölge Valisi Ünal Erkan’ın olaylar hakkındaki ayrıntılı açıklamalarına geniş olarak yer verilmiştir.
Örneğin; yazarın “Terör örgütünün ateşkesine rağmen siz operasyon yapmıyor muydunuz?” sorusuna Ünal Erkan’ın; “Başbakanın söylediği, az önce sizin de belirttiğiniz sözleri, yani ‘Terör örgütü sözünde durursa, güvenlik güçleri durup dururken operasyon yapmaz” ifadelerini hayretle karşıladım. Çünkü terör örgütünün hiçbir hukuki yanı yok. Bunun varlığı da yasalara aykırıdır. İster ateşkes ilan etsin, ister ateşkes ilan etmesin, güvenlik kuvvetlerinin yasal mecburiyetidir onları etkisiz kılmaya devam etmesi, tek kanuni mecburiyetidir” diye yanıt verecektir.
Kitapta bu bölgede görev yapan yetkili askeri sorumlular hakkında yeterli önlem almamaktan ölüme neden olmak, görevi kötüye kullanmak ve görevi ihmal gibi çeşitli davalar açılmış, cezalar verilmiş, temyiz edilmiştir.
33 asker sivil giysiler içinde, üzerlerinde hiçbir silah yokken otobüslerden alınıp kol kola dizilip makineli tüfeklerle üzerlerine ateş edilerek her birine en az elli kurşun değecek şekilde şehit edilmiştir. Bu zalim insanlık dışı terör eyleminin tanık ifadelerine göre Şemdin Sakık tarafından organize edildiği, kim tanıkların orada Abdullah Öcalan’ı da gördüğü söylenmiştir.
33 şehidimiz için olayın olduğu yerde 33 metrelik bir bayrak direği çevresinde resimleri bulunan şehitler için bir anıt yapılmıştır. Kitabın sonunda da bu şehitlerimizin resim ve künyeleri yer almaktadır.
Teröristlerle iş birliği yapmak suçtur. Terör örgütü bir devlete karşı tek taraflı ateşkes yapamaz! Bir devlet böyle bir örgütü nasıl muhatap alabilir? Yaşadık, defalarca gördük ve yaşadık. Birilerinin geleceği için birçok vatan evladı can verdi. Bunları unuttuk mu?
Ateş düştüğü yeri yakarmış, unutanlar çoktan unuttu. O günleri resmi kaynaklardan ve basına sızanlardan yeniden anımsamak açısından okunması gereken bir kitap.
İyi okumalar dileği ile. (7.3.2023)