Doğan ÖZDEMİR

Doğan ÖZDEMİR

" EMEKÇİNİN KÖŞESİ "
[email protected]

Atatürk Cumhuriyeti'ni Yeniden Kurmak

15 Mart 2024 - 16:35 - Güncelleme: 16 Mart 2024 - 15:31

Kitabın Yazarı: Gökhan ÇAPOĞLU
(Pankuş Yayınları, 2. Baskı-Şubat 2023, 184 Sayfa)
Sevgili Özgür Cebeci tarafından armağan edilen bu kitapta, bir zamanlar kendi partisini de kurmuş Prof. Çapoğlu, ülkemizin Atatürk’ün ölümünden sonra O’nun ilke ve devrimlerinden hızla uzaklaştığını anlatıyor. “Atatürk döneminde dünya tarihinde ender görülen bir toplumsal dönüşüm ve gelişme hamlesine tanık olunmuştur. Atatürk’ün ölümüyle başlayan süreçte Cumhuriyet karşıtlarıyla uzlaşma başlamış, devrimler duraklamış ve kaçınılmaz olarak geriye dönüş başlamıştır” diyor ve ekliyor;
“Atatürk’ün önderliğindeki 1923-1938 yılları arasında en büyük özelliği, devrimci ve kurumsallaşmacı bir yaklaşımla Cumhuriyet’in sağlam temellere oturtulmaya çalışılmasıdır. Ana hedef ise %80’i kırsal alanda yaşayan, okuryazar oranının %5’lerde olduğu, toprak ağalığının ve dini cemaatlerin egemen olduğu bir biat toplumundan, özgür bireylerin oluşturduğu sorumlu bir topluma geçiştir.”
Bunların başarılmasında o dönemde tam bağımsızlık, laiklik ve halkçılık ilkelerine sahip çıkılmasının önemli rolü anlatılmaktadır. “Atatürk’ün cumhuriyet düşüncesini evrensel yapan ve günümüzde geçerliliğini daha da arttıran, bu unsurların niteliğidir. Bu unsurlar; özgür birey, sorumlu toplum ve şeffaf devlet anlayışıdır”
Atatürk’ün sadece “Tek Adam” değil, aynı zamanda ne kadar da “Yalnız Adam” olduğunu açıklıyor yazarımız… Nutuk’ta vatanın kurtarılmasında ve Cumhuriyet’in kurulmasında dış düşmanlardan çok içteki hainler ve işbirlikçilerle uğraşıldığı anlatılmaktadır.
Atatürk’ten sonraki dönemde ülkeyi yönetenlerin O’nun ilke ve devrimlerini yeterince anlayamadığını, örneğin; Köy Enstitüleri yaygınlaştırılmadan ve toprak reformu yapılmadan çok partili sisteme geçişin ülkenin kalkınmasının ve gelişmesinin önüne geçeceği hesaplanamamıştır diyerek özetleyen yazar, kul ile bağımsız özgür birey farkına dikkat çekiyor. “Osmanlı reformcularının bireyin özgürleşmesini hedefleyen devrimleri anlaması, anlasa bile kabul etmesi çok zordu. Burada sadece tebaaya dayanan padişahlıktan halkın egemenliğine dayanan Cumhuriyet’e değil, toplumsal olarak “biat eden kullardan oluşan ümmetten, özgür bireylerden oluşan millete” dönüşüm de söz konusuydu” diyor.
Ülke bağımsızlığının da yeterince anlaşılmasını, DP döneminden başlayarak ABD’ye bağımlılık, Kore’ye asker gönderme, NATO’ya giriş gibi konularla eleştiriyor. Atatürk’ün daha 1924’te askerin siyasetten uzak durmasın sağladığı halde daha sonra 1960 hariç tüm askeri müdahalelerin ABD güdümünde yapıldığı, askeri sivil otoritenin baskıladığı ve siyasete çektiği anlatılıyor.
“12 Mart ve 12 Eylül darbeleri, 27 Mayıs sonrası ABD’nin güdümüne girmiş ordu ve istihbarat kurumlarının, 1961 Anayasa’sının getirdiği özgürlük ortamında yeşeren emperyalizm karşıtı toplumsal dinamiği ortadan kaldırması amacıyla yapılmıştır. 28 Şubat sürecinde bile Batı karşıtı siyasal İslamcıların yasaklanarak, taşeron siyasal İslamcıların önünün açılması tesadüf olabilir mi?”
Siyasal İslamcılığın yine Atatürk’ün ilke ve devrimlerine karşıt olarak desteklenmesi, görmezden gelinmesi, siyasi ortaklıklarla devlette kadrolaşmasına göz yumulması sonucu şimdi ülkeyi ele geçirmekte olduğu anlatılıyor. Onları bir arada tutan kuvvetlerin; “Siyasal İslamcılıkta vurgu, “Ümmet” ve “Dar-ül harp” paylaşımı üzerinedir. Cihat ile kazanılan ganimetin, dar-ül harbin, ümmet tarafından yağmalanması beklenir, tabii ki herkesin payı konumuna göre değişir. Kendilerini ümmetin reisi ve çevresi olarak konumlandıranlar ganimetin büyük parçasını alırken, ümmetin geri kalanı ahiret vaadiyle boğaz tokluğuna rıza gösterirler” diyerek açıklıyor.
Bu durumlardan çıkış için “Atatürk Cumhuriyeti’nin üç temel unsurunun özgür birey, sorumlu toplum ve şeffaf devlet olduğu ve tam bağımsızlık, laiklik ve halkçılık ilkelerine sadık kalınmadığı müddetçe bu üç unsurun gelişemeyeceği ve kalıcı olamayacağı” gerçeğini vurguluyor.
1938’e geri dönüş için halkın desteğinin kazanılması, bunun için de ülkeyi rahatlatacak ekonomik ve dış politika hamlelerinin acilen alınması gerektiği, kısa sürede hayat pahalılığı ve yoksulluğun azaltılması, işsizliği azaltacak ve verimliliği artıracak istikrarlı bir büyümenin sağlanması ile Türkiye’nin göçmen işgalinden kurtarılması gerektiğini öneriyor.
Kitap, doğru yaklaşımlar ve güzel öneriler getiriyor. Ancak yoğun bir şekilde İnönü karşıtlığı anlaşılır gibi değil… Cumhuriyet döneminde yaşananların 1938 sonrasının koşullarına göre değerlendirilmesi gerektiğini, o günün koşullarının siyasetçileri istemeseler de baskı altına aldığı unutulmamalı diye düşünüyorum. Ama yazarın düşüncelerine de saygım var; sonuçta o da kendisi bir parti kurmuş ve o havayı koklamış biridir.
İyi okumalar dileği ile.
 

Bu yazı 771 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum