Kitabın Yazarı: Ayşe Türkay YİĞİT
(Klaros Yayınları, 1. Baskı-Ekim 2024, 167 Sayfa)
İmzalı olarak sevgili Özgür Cebeci aracılığıyla ikinci kitabını da aldığım yazarımızın bu kitabını da hemen okudum. Değişik bir tarzda yazılmış; içinde bolca güldürü öğesi var, zaman ise dünle yarın arasında geçiyor gibi. Bunun yanında en önemli özelliği halkın doğal konuşmasını olduğu gibi yazıya dökmesi diyebilirim. Hani “lafı gediğine koymak” derler ya; işte aynı öyle, “bip”ler yazıda kol geziyor!
Roman, 5-6 kişinin yaşam öyküsü gibi işlenmiş. Kahramanların çalıştıkları iş yeri ise kamu kurumu; adını da romana vermiş. Elbette bunun alt dalları da var, okudukça öğreniyoruz. Örneğin Müjgan roman okumayı çok seven bir karakter. Mutlu bir evlilikleri var. Ama Osman kamuda üst düzey biri olduğundan daha çok yönetim yanlısı. Bu arada Müjgan’ın boşanma davası açması kocasının işindeki itibarını da zedeleyecekti ve Osman bundan çok çekiniyordu. Müjgan Osman’ın üst kademelerdeki dostları sayesinde Kodlama Merkezi’ne gönderilmişti. Önceleri sözünü esirgemeyen, kendini ezdirmeyen Müjgan bu merkezde aldığı devlet terapileri sonucu gittikçe dindarlaşmıştı. Kocası eve geldiğinde onu Kutsal Kitap okurken buluyor, morali düzelsin diye Müjgan’a tatil önerdiğinde ise o kutsal toprakları yeğliyordu. Ama zaman geçtikçe Müjgan bu özelliğini de yitirecek, tekrar roman okumaya başlayacak ve eski Müjgan olacaktır!
Bülikcan ile Müzeyyen de dostlarının elbirliği ile evlendirilmek istenecektir. Müzeyyen çok içine kapanık, kimseye yanıt veremeyen, susan biridir. Eli erkek eline değmemiş, bu konularda da bilgi kıtlığı vardır. Ama olaylar karmaşıktır. Koca adayı başarılı bir Sivil Siyasi Savcı’dır, ama En Büyük Başkan’ın artık kimin hakkında dosya hazırlaması gerektiğini söylemesi ve ona görev vermesi, bizzat kendisi tek imzasıyla istediği kararı alması onu bankamatik memuru yapmıştı.
Ülkede dost ve düşman ülkeler sık sık yeniden belirleniyor ve Çok Resmî Gazete’de yayınlanıyordu. Örneğin dün Lihtenştayn dostken bugün düşmanımız oluyordu.
Ülkenin mezarlıkları da ilginçti doğrusu… “Mezarlıklar; Hainler Mezarlığı, Kahramanlar Mezarlığı, Sanatçılar Mezarlığı, Devlet Adamları Mezarlığı ve Halk Mezarlığı olarak birçok kola ayrılmış, hepsinin de alt birimleri oluşturulmuştu. Gerçi Hainler Mezarlığı ile Kahramanlar Mezarlığı arasında çok mevta nakliyesi oluyordu” diyor yazarımız.
Bu arada “Taksim Yazı Parkı” projesine karşı çıkan muhalifler yaka paça tutuklanmakta, cop ve biber gazıyla terbiye edilmektedirler. En Büyük Başkan, kontrolündeki TV kanallarında o çapulcuların hakkında konuşuyordu: “Açık söylüyorum. Birkaç tane çapulcunun o meydana gelip insanlarımızı, halkımızı yanlış bilgilendirmek suretiyle tahrik etmesine pabuç bırakmayacağız. Bunlar sözde sığınmak maksadıyla içine girip camide içki içtiler. Ayakkabılarıyla Allah’ın evini kirlettiler. Görüntüler elimizde, bu Cuma yayınlayacağız” diyordu.
Ve bir de yedek kahraman öğrenci Ayşe vardır; boyundan ve yaşından büyük kompozisyonlar, masallar, maniler yazan, Taksim Yazı Parkı direnişlerine katılan bir öğrencidir ve Müjgan öğretmeni de onu çok sever. Sürpriz ise Ayşe’nin Müjgan’la Osman’ın kızı olmasıdır.
İşte böyle; içinden seçerek aldığım ve merakınızı tetikleyecek bazı parçaları sıraladım. Bunlardan çok fazla bir şey anlamayacağınız belli, ama okuma isteğinizi artıracağı kesin… Zaten de amacım bu!
Yazarımız kendine özgü bir tarzda hayalle gerçek arasında, geçmişi geleceğe bağlayarak, genelde halkın özgür sokak konuşmalarını çekinmeden kullanarak yazan biri… Kendisini kutluyorum. Umarım yakın zamanda yeni bir kitabıyla daha tanışırız.
İyi okumalar dileği ile. (22.11.2024)