90’lı yılların başından itibaren yaklaşık 10 yıl kadar sendikacılık yaptıktan sonra böyle bir soruyu sormam belki de çok anlamlı olmasa gerek.
12 Eylül faşist darbesi ile darmadağın edilen örgütlerin başında sendikalar gelir. Onlardan da darbeden ilk nasibini alanlar Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve üye sendikalar olmuş, hepsi kapatılarak mallarına el konulmuş, tüm faaliyetleri engellenmiştir.
Ancak devrimci mücadeleyi sürdürenler boş durmamışlar, 80’li yılların sonlarında yeniden mücadele alanlarına yönelerek önce sendikal örgütlenmeleri gündemlerine almışlardır. DİSK kurtarılmış, halkları ve el konulan mal ve paraları iade edilmiştir. Sadece, DİSK ve üye sendikaların gerek kamu, gerekse özel sektörde işçileri örgütlemeleri kolay değildi, ol(a)madı da.
Yine 80’li yılların sonlarında bir başka örgütlenme yaşanmaya başlamıştı. Memurlar, evet SENDİKA KURAMAZ dedikleri memurlar sendikalarını kurmaya başladılar. Kimisi işyeri sendikası olarak kuruldu, kimisi meslek sendikası, kimisi işkolu sendikacılığına daha yakın oldu, kimisi ücret sendikacılığını öne çıkardı. Ama sonuçta örgütlenme hızla yayıldı, büyüdü. Aynı dönemde, birlikte dayanışma ve mücadele içinde olabilmek amacı ile önce Genel Merkezler düzeyinde, sonra şube ve temsilcilikler düzeyinde platformlar oluşturuldu. Bu birliktelik konfederasyon kuruluşuna giden yolun başlangıcı idi ve KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU (KESK)’nun kuruluşu ile noktalandı.
Başlarından itibaren içlerinde olmaktan onur duyduğum, kuruluşlarında emek verdiğim sendikalarımız zaman zaman mühürlendi, zaman zaman yargılandık, çokça zaman coplandık ancak mücadeleden asla vazgeçmedik, geri adım atmadık. Bir yandan siyasi iktidarlar ile mücadele ederken diğer yandan sarı sendika ve konfederasyonlar ile mücadele etmek zorunda kaldık.
“HAK VERİLMEZ ALINIR” ilkesinden hareketle hem sendikal mücadelemizi, hem de demokrasi mücadelemizi yürüttük. Çünkü demokrasi ve sendikalar birbirinden ayrılamazdı. Sendikal haklarımızı tam alabildik mi ? Tabii ki hayır. Grevli ve toplu iş sözleşmeli olmayan sendika yasası ancak bir DERNEK statüsünde olmuştur. Ve hiçbir ülkede 10 yıl gibi kısa süre içinde gerçek anlamda sendikal haklar alınamamıştır. Çünkü daha uzun ve kararlı mücadele ile birlikte daha fazla bedel ödemeyi gerektirir hakların elde edilmesi.
“Sendikal düzenleme yapılsın, yasa bir çıksın sonrasına bakarız” anlayışı aynı zamanda sendikal ve demokrasi mücadelemizin gerilemesinin başlangıcı olmuştur. Özellikle “profesyonel” sendika yöneticiliği rahatlığı da beraberinde getirmiş, üstüne 2000’li yılların başlarında siyasi İslamcı hareketin ikiyüzlü yaklaşımı üstüne tuz biber olmuştur.
Aradan 22 koca yıl geçti. 68 ve 78 kuşağının mücadeleleri ve artık onların yüzü hürmetine diyeceğim zaman dilimi içinde birçok uyarılarımız devam etti, ediyor da. Bizim nesil 70’li yaşlara ulaştı ve yorgunlukları da belirgin.
Başlıktaki sorumun cevabı da burada saklı işte.
MEYDANLAR NEDEN BOŞ?
Lokal ve yerel eylemlerin dışında eylemler göremiyoruz. Onlara katılımda bir elin parmakları kadar. Peki, hiç mi dertleri yok insanlarımızın? Olmaz mı?
Gözlerimizin önünde çocuklar katlediliyor, kadınlarımız öldürülüyor, çocuklar ve kadınlara en iğrenç saldırılar yapılıyor, sokak ortasında tecavüz etmeye kalkışılıyor, uyuşturucu yaşı ilköğretim seviyelerinde, tüm dünya mafya baronları ülkemizde dışarda, eleştirenler içerde. Gözlerimizin içine bakarak tehdit ediyorlar. Seçilmiş muhalif yerel yöneticiler çift koruma ile gezmek, çalışmak zorunda kalıyorlar. Ekonomi desen dibe vurmuş. Halk pazar artıkları topluyor, çöplerden artık arıyor. “İtibardan tasarruf olmaz” diyenlerin görgüsüzlüklerine tüm dünya gülerken, bizimkiler halen cüzdanlarını kabartma telaşı içindeler.
Bütün bunları ve fazlalarını zaten biliyoruz ve yaşıyoruz.
Peki, neden hala suskunuz?
Çünkü susturuluyoruz.
Kim susturuyor? Tabii ki bugün sokakta olması gereken muhalefet ile sendikalar tarafından.
Biliyorlar ki örgütsüz “YETER ARTIK” denemez. Veya öyle zannediyorlar.
Ama ben onlara bir hatırlatma yapayım!
GEZİ’Yİ HATIRLAYIN! Bazen bir kıvılcım önce sizi yakar.
Kalın sağlıcakla!