Şükrü Zeki Demirel

Şükrü Zeki Demirel

ŞEYTANIN GÖR DEDİĞİ
[email protected]

GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEK

23 Eylül 2023 - 21:37 - Güncelleme: 13 Aralık 2023 - 22:49

Bir ülke, bir ulus, bir toplum veya bir küçük birlik neden zorluklar içinde yaşamını sürdürür, bir türlü standart ölçüleri yakalayamaz? Neden normal koşullarda yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan eğitimi alamaz? Neden yaşamsal gereklilik olan ve uluslararası kabul görmüş İNSAN HAKLARI BİLDİRGELERİNE veya dünyamızı felaketlerden koruyacak ULUSLARARASI ANTLAŞMALARA kayıtsız kalır? Üstelik bu tür antlaşmalara İMZA koyduğu halde? Ve yine üstelik İMZA koyduğu ULUSLARARASI ANTLAŞMALARI kendi ANAYASASI ile GÜVENCE altına aldığı halde? Örneğin, bizim anayasamızın 90. maddesinde olduğu gibi! 90. madde de “ uluslararası antlaşmalar iç hukukta kanun hükmündedir “ diye yazar. 

Bizim ülkemizde de ne yazık ki gerek ulusal, gerekse uluslararası yasalar, antlaşmalar özellikle emekten, emekçiden, halktan yana ise pek dikkate alınmaz. Aslında hiç dikkate alınmaz. Siyasi iktidarlar kendi çıkarları gereği, çıkar grupları için çalışmalarını yürütürler. Bu çalışmaları yaparken ise faşizan yönetim şekillerini tercih ederler. Bu güne kadar da hep böyle olmuştur. Bazıları asker postalları ile tercih etmişlerdir yönetmeyi, bazıları “BABA” ŞEFKATİ(!) ile,bazıları SOL gösterip SAĞ vurarak yapmıştır tercihini, son 21 yıldır ise DİN üzerinden siyaset yaparak uyguluyor faşizmi.Ancak sonuç hep aynıdır. Ezilen, sömürülen, eğitimsiz bırakılan, neredeyse koyun gibi güdülen geniş halk yığınları. Üstelik hiç yoktan yaratılan bir ulus ve 15 yıl gibi kısa süre içinde olağanüstü devrimler ile uyarılmaya, ülkesinin en gerçekçi eğitim sistemi olan köy enstitüleri ve öğretmen okulları, halk evleri ile aydınlatılmaya çalışılan ve büyük ölçüde başarılı olan sistemler içinden gelen bir yurttaşlar topluluğu olduğumuz halde bu günleri güdülerek geçirebiliyoruz. 

Neden diye düşündüğümüzde hepimiz farklı farklı gerekçeler bulabiliriz kendimizce. En çok da EĞİTİM deriz, EĞİTİM SORUNU deriz. Ben farklı bir açıdan bakıyorum olaya. Tabii ki eğitim son derece önemli. Tabii ki eğitimsiz bir ülke, bir toplum yaşayamaz. Tabii ki eğitimsiz toplum ve bireyler hak arayamaz, ne isteyeceğini, nasıl isteyeceğini bilemez, güvensizliği üzerinden atamaz. Ancak, bugünkü yöneticilerde eğitim yaptıklarını, çocuklarımızı eğittiklerini, onları birer dini bütün, ahlaklı bireyeler olarak yetiştirdiklerini söylüyorlar. Aslında şeriat hükümlerine göre yetiştirdiklerini gizleyerek yapıyorlar eğitimi her kademede. 

Çözüm nerededir peki?

Çözüm, öncelikle toplumun aydınlarının, devrimcilerinin GERÇEKLERLE YÜZLEŞMELERİNDE, acilen ÖZELEŞTİRİLERİNİ yaparak ÖRGÜTLENME sorunu üzerine kafa yormalarındadır. BÖL-PARÇALA-YÖNET taktiğinin önce kendi üzerlerinde uygulandığını görmelerindedir. İsmini dahi duymadığımız, duyduğumuzda bunlar da kim diye sorduğumuz onlarca SOL oluşum, fraksiyon, siyasi hareket ve parti var ülkemizde. Hepsi de SOL’un, SOSYALİZM ’in kendi tekellerinde olduğunu iddia edip ve kaç kişi olduklarının bile farkında olmadan veya umursamadan, halktan kopuk mücadele ettiklerini zannediyorlar. 1965-1980 arası devrimci mücadelesinden dersler çıkarmadan, ÖRGÜTLENME zorunluluğunu kanıksamadan, örgütlenme zaaflarından, hatalarından, ÖRGÜT AĞALIĞI hastalığından arınarak her alanda örgütlenmelerin önünü açıcı mücadele içinde olunmadıkça ülke üzerine çökmüş karabasandan kurtulmanın mümkün olmadığının görülmesi gerekir.

Örgütler toplumların kılcal damarlarıdır. Sendikalar, meslek odaları, kooperatifler, dernekler, vakıflar, siyasi partiler vb. demokratik yapının olmazsa olmazladırlar. Demokrasi dediğimizde ilk bakacağımız yer o toplumdaki örgütlenme niceliğidir ve tabii ki niteliğidir.

Günümüzde örgütlülüğü yüksek ve kaliteli toplumlar dahi kapitalist sistem tarafından cendere içine alınmışken, bizim gibi örgütsüz veya sözde örgütlü -sarı sendikalarda- ülkeler kapitalizmin ve emperyalizmin kucağına oturtulmuşlardır.

Bırakalım artık, “ben daha iyiyim, sen daha az solcusun”, “ ben daha iyi yönetirim, sen daha kötü işler açarsın başımıza” gibi yapay gerekçeleri. 

Örgütlerin birer SUÇ oluşumları olmadıklarını, aksine SUÇLARI engelleyici oluşumlar olduklarını halka anlatabilmeliyiz. Örgüt yönetimlerinin üyeler tarafından mutlak DENETLENMESİ gereğini, üyelerin tüm gündem maddeleri üzerinde SÖZ ve KARAR sahibi olmalarını sağlayalım.

GERÇEKLERİMİZLE YÜZLEŞELİM!

BİR ÖRGÜT YAPISI İÇİNDE 10 KİŞİ İLE OTURUP 10 KİŞİ İLE KALKMAYALIM!

BU ÜLKE DAHA FAZLA DAYANAMAZ BU GİDİŞE!

AFGANİSTAN OLMAK İSTEMİYORSAK HIZLA ÖRGÜTLENMELİYİZ!

 

Bu yazı 1477 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum